Küreselleşme, uluslararası ve bölgesel entegrasyonlar, dış ticarette serbestleşme, yeni oluşan pazarlar, paylaşım mücadeleleri vb gelişmeler, kapitalist krizlerin hem zaman aralıklarını daraltıyor hem de toplumsal etkisini artırıyor. Kapitalist toplumda üretimde hızlı bir daralma, fiyatlar genel seviyesinde ani düşme, iflaslar, işsizlik oranında ani artış, ücretlerde gerileme, borsada çöküş ve spekülatif hareketler ekonomik krizlerin başlıca unsurlarını oluşturuyor. Kapitalist emperyalizmin tüm ülkelerin ekonomilerini bir zincirin halkaları halinde birbirine bağlamasının yarattığı meta ve sermaye hareketlerinin uluslararası niteliği, krizin etki alanının dünya çapında genişletiyor.
Kapitalist emperyalist sistemin doğasından kaynaklanan krizler, özellikle sistemin bir parçası ve geri bir uzantısı olan Türkiye’de ekonomik ve toplumsal hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bu bağlamda son 35 yılda, 1994, 2000, 2001, 2008 üzere 4 büyük kriz yaşandı, şimdi beşincisi yaşanmaktadır. Her kriz döneminde aynı şeyler olmaktadır. İstikrar tedbirleriyle öncelikle emperyalizmin ve onunla işbirliği halindeki tekelci sermayenin çıkarları gözetilmekte; tüm temel ihtiyaç maddelerine zamlar yapılmakta; işçi ve emekçi ücretleri dondurulmakta; işçi çıkarmaları ve grev yasakları gelmekte; demokratik hak ve özgürlükler sınırlanmakta; böylelikle krizin faturası işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin üzerine yıkılmaktadır.
Kriz dönemlerinde sosyalist harekette bir tür kriz fetişizmi yaşanmakta, kriz kavramı ideolojik, siyasal, örgütsel sorunların çözümlenmesinde bir paratoner olarak kullanılmaktadır. Sendikal mücadeleden söz edildiğinde, “sendikal hareketin krizi” tespiti yapılarak sendikal faaliyet küçümsenmektedir. Sosyalist hareketin konumundan söz edildiğinde, hareketin bölünmüşlük ve parçalanmışlık hali öne çıkarılmaktadır. Kaba ekonomik tahlillerle ve krizin basit siyasal sonuçlarıyla yetinilmektedir. Bu nedenlerle sınıf mücadelesi perspektifinden kaynaklanan siyasal ve örgütsel görevler içselleştirilememektedir.
Krizi fırsata dönüştürmekten, yani daha fazla sömürü ve kâr hırsını körüklemekten söz eden tekelci sermaye sözcülerine karşı sosyalist hareketin her zaman söyleyecek bir sözü ve eylemi olmalıdır. Kendisini parti binalarına ve gazete/dergi bürolarına hapseden sosyalist bir faaliyet, ne işçi sınıfı ve emekçilerin maddi hayat şartlarını kavrayabilir ve ne de sınıfın somut taleplerini doğru algılayabilir. İşçi sınıf ve emekçi kitlelerden kopuk devrim, demokrasi ve sosyalizm mücadelesi olmaz. İşçi sınıfının ideolojisini benimsemiş bir siyasal hareket, asıl faaliyetini işçi sınıfı ve emekçi kitleler içinde sürdürmeli ve sınıf mücadelesi perspektifinden uzaklaşmamalı.
Kapitalizmin krizleri işçi sınıfının değil, sermayenin yani kapitalizmin krizidir. Bu nedenle tekelci sermaye bu krizi kendi sisteminin olağan ve olağanüstü yöntemleriyle bir şekilde çözümlüyor. Ancak krizden çıkışın çözüm arayışları, bu sömürü ve yağma düzeninin çirkin yüzünü açığa çıkartıyor. Kriz dönemleri, kapitalizmin cilasının dökülmesine ve bu vahşi sistemin teşhir edilmesine olanak sağlıyor.
İşçi sınıf ve emekçi kitlelerden kopuk bir zeminde varlığını sürdürmeye çalışan sosyalist hareket, içe dönük sorgulamalardan kaçınarak yüzünü dışa, yani işçi sınıfı ve emekçi kitlelere dönmeli. Sosyalistlerin birlik ve ayrılık hallerine seyirci konumunda olan işçi sınıfının bazı tarihsel momentlerde “Ben buradayım” diyerek kendini hatırlattığı şanlı mücadele günleri üzerine menkıbeler yapmaktan vazgeçilmeli. Sınıf hareketi ile sosyalist hareketinin bütünleşmemesi şematize edilerek biri diğerinden koparılmamalı. İşçi sınıfının ideolojisi olan sosyalizmi benimseyen siyasal hareketler dar grup çıkarlarını bir yana iterek en geniş güç ve eylem birlikleri yaratmaya çalışmalı.
Kapitalizme ve emperyalizme karşı yürütülmekte olan devrim, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin en etkili siyasal faaliyet yöntemi, siyasal gerçekleri açıklama kampanyasıdır. Siyasal kampanyalar, işçi sınıfının dünya görüşü olan sosyalizm ideolojisini toplumun tüm sömürülen, ezilen ve dışlanan katmanlarına kadar yayılmasını sağlayacak ve sosyalist hareketlerin emekçi kitlelerle bağlarını güçlendirecektir.