Kapitalizmin salgın karşısında yaşanan krize ‘nekro ekonomi/ölüm ekonomisi’ ile cevap verdiğini söyleyen Drew Üniversitesinden Madra, umudun ise ‘toplumsal düzenin yeniden düşünülmesinde’ olduğunu belirtti
Koronavirüsü (Covid-19) salgını ile birlikte sistem büyük bir kriz içine girdi. Sistem krizinden en fazla etkilenen ülkelerden biri de ABD. Amerika New Jersey Eyaleti’nde bulunan Drew Üniversitesi Öğretim Üyesi Yahya Madra, hem Amerika’daki durumu hem de bu büyük çöküntüye karşı alternatif çözüm önerilerini Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Sedat Yılmaz’a değerlendirdi.
ABD’de salgından asıl etkilenen yerlerin ‘çeper mahalleler’ olduğunu söyleyen Madra, “Özellikle bu durumda evde kalıp evden çalışamayan ve şehrin merkezine çalışmak için gelip giden emekçilerin oturduğu mahalleler (Bronx, Queens, Brooklyn) çok daha ağır etkilendi. Yani salgına ilk yakalananlar emekçi sınıflarıdır. Bütün dünyada olduğu gibi” dedi.
Trump yönetimi geç kaldı
Cumhuriyetçi iktidarın ve Donald Trump’ın önlem almak konusunda oldukça geç kaldığını ifade eden Madra, iktidarın uzun süre bunu küçümsediğini ancak burada da bazı eyaletlerin ön plana çıktığını aktardı: “Eyalet valileri, (Türkiye’deki gibi atama değil, seçilerek gelir) belirleyici oldu. Pasifik Okyanusu kıyısındaki Washington ve Kaliforniya eyaletleri çok etkilendi. San Francisco şehri mesela çok hızlı bir şekilde eve kapanma politikası uyguladı. Oradaki verilere bakarsanız, salgın şu anda durmuş vaziyette. New York çok ağır etkilendi. Herkes buradan girip çıkıyor ülkeye. O açıdan uçakların inip kalktığı yer burası. Yani burası bir kapı.”
‘Yardımlaşma krizi var’
ABD’nin salgın karşısında açıkladığı ekonomik pakettin işleyişinin de çok kötü olduğunu ve bir seferlik alınacak yardım için insanların haftalarca beklediğini söyleyen Yahya Madra, ülkedeki ekonomik kriz ile ilgili de şunları belirtti: “Fakir olan güney eyaletlerinde var: Gıda bankaları. Gıda bankaları, genellikle süpermarketlerden mal alıyorlar. Onların artıklarını topluyorlar. Ve şu anda inanılmaz bir talep olmuş vaziyette. Kilometrelerce araba kuyrukları var. Güney eyaletlerinde, arabası olan bir takım orta sınıf aileler, şu anda gıdaya ulaşamıyorlar. Çünkü ilk defa hayatlarında işsiz kalmış durumdalar. Şu anda 16 milyon işsiz var. Bazı yorumcular ekonominin tabanı çöktü diye tanımlıyor, bunu. Gıda bankaları da artık mal bulamıyor. Çünkü insanlar süpermarketlere akın edip stoklama yapınca, süpermarketlerde de gıda bankalarına bağışlanacak fazla kalmamış durumda. Ortada böyle bir kriz var. Yani, bir yardımlaşma krizi de var.
Bir diğer dayanışma örneği, hapishanedekiler ve kamplarda tutulan göçmenlerin serbest bırakılmasına yönelik destekler çok arttı. Bununla ilgili eylemler yapıldı. İnsanlar arabalarıyla hapishanelerin önüne gidiyorlar ve park ederek korna çalıyorlar.”
‘Ölüm ekonomisi’
Kapitalizmin bu krize cevabının ‘sürü bağışıklığı’ olduğunu söyleyen Madra, bunu da şu sözlerle açıkladı: ” Yani bağışıklık kazananlar kalsın, kazanamayacaklar da ölsün. Bunlar için de olabildiğince düzenli bir şekilde toplu mezarlar yapacağız. Böyle karanlık bir noktaya gelmiş vaziyette. Bazıları bu tip kapitalizme, Nekro ekonomi yani ölüm ekonomisi diyor. Yani kimin ölüp kimin yaşayacağının hesabını yaparak ilerleyen. Ne kadar ölüm olacak belki onu minimize edelim. Ya da etmeyelim, ölümün, ölüm üzerinden sermayenin kendini yeniden üretebilmesinin koşullarını yeniden sağlayalım. Böyle bir mantık işliyor.
‘Yaşlılara soykırım yapılıyor’
Kalan sağlar bizim sömürü sürecimizin içinde yer alamaya devam edecektir. Belki bir anlamda da yaşlılara yapılan ve soykırım diyeceğimizin bu durum. Göz yumularak yapılan bir soykırım. Soykırım belki acı bir laf ama işte bunların emeklilik, sağlık sistemine olan yüklerini de azaltacaktır, gibi acımasız bir fayda zarar hesabının yapıldığını söyleyebiliriz. Bazı şeyler o kadar ağır ki onları inkar ederek yolla devam etmek belki de o birey için tek yol. Orada olduğunu biliyor ama yokmuş gibi varsayarak yola devam ediyor. Çünkü günlük yaşamını idame etmesi imkansızlaşıyor. Bence kapitalizm bu inkârı sistematik bir şekilde yapıyor. Şu anda ciddi anlamda, defacto olarak bir sürü bağışıklığı yapmıyormuşuz gibi ilerliyor. Ve inkâr ederek, şu anda uyguladığı yapısal şiddeti, yani kâr amaçlı olarak ve birikim amaçlı olarak kendi kapasitesini yıllardır (neoliberal politikalarla) bu kadar düşüren kapitalist devlet şu anda gözünü olabildiğince kapatıyor olanlara.”
‘Ulus devleti aşarak ilerlemek’
Bunun ahlâki bir olmadığını çünkü kapitalizm o anlamda bir ahlâkı olmadığını vurgulayan Yahya Madra, bu krizin karşısında yapılabilecek şeyi ise şu sözlerle açıkladı: “Eğer olabilirse umut şu; baştan aşağı bütün iktisadi ve toplumsal düzenin yeniden düşünülmesi. Böyle bir gereklilik çok daha net olarak insanlığın önünde duruyor. Karşılaştığımız durum, iklim değişikliği için bir ön sahneleme olarak düşünülebilir. Şu anda salgının olmadığı ülke yok. Aynı politikaları yarım yamalak uygulamaya çalışıyor. Ayın şekilde kapitalist sistemin ne kadar çöktüğünü görüyor. Eşitsiz koşulların bu salgının maliyetlerini nasıl eşitsiz şekilde dağıttığı görülüyor. Bütün bu gerçekliği görüp de bunu inkâr etmek çok güç artık. Ama hala insanlığın inkâr etme kapasitesi var. Bunu da unutmamak gerekiyor. Bunu eğer inkâr etmeyeceksek ve bununla ilgili bir şey yapacaksak, yapmamız gereken en temelinde ciddi bir ekolojik ve eşitlikçi programı uygulamaya sokmak. Yani ulus devleti hem aşağıdan hem yukarıdan aşarak ilerleyecek.”
‘Barbarizm mi sosyalizm mi?’
Madra, toplumsal düzenin yeniden düşünülmesi konusunda da Kuzey ve Doğu Suriye örneğini verdi: “Sonuçta orada şu var; bu işi sürü bağışıklığı şeklinde değil, herkesi korumak üzere eşitlikçi bir dayanışma şiarıyla hareket ediliyor. Dolasıyla o şiarla hareket edilince çözüm de bulunuyor. Ama o şiarı sen önüne koymadığın zaman, olabilecek en kolay şey; güçlü olanlar yaşasın, güçsüz olanlar gitsin. Belki de barbarizm mi sosyalizm mi, sorusundan bahsediyoruz. Yani aradaki fark da bu.”
Röportajın tamamını şu linkten okuyabilirsiniz: http://mezopotamyaajansi22.com/tum-haberler/content/view/93497
HABER MERKEZİ