Kapitalizmin oluşturduğu pazarın merkezinde kadın olduğunu belirten Jineolojî Akademisi üyesi Elif Kaya, ‘Kapitalizm ruh ile beden arasına muazzam bir karşıtlık koydu. Sürekli kendi bedeninden kaçan başka bir bedene başka birine benzemeye çalışan bir politika uyguladı’ dedi
Son yıllarda özelikle moda, güzellik ve estetik adı altında kadın bedeni üzerine yoğunlaşan operasyonel müdahaleler gün geçtikçe artıyor. Merkezinde kadınların olduğu bu operasyonlar, çocuk ve erkekleri de içine alarak bir pazar haline geldi. Toplumun bir birine benzetildiği, tek tipleştirildiği bu müdahaleler ise insan doğasına bir saldırıdan ziyade, toplumun kendi rızası ve kararı üzerinden bir algı yürütüldü.
Kadın bedenini, doğasını ve doğallığını hedef alan kapitalist sistemin oluşturduğu bu pazar alanını Jineoloji Akademisi üyesi Elif Kaya’ya yorumladı.
- Kapitalist sistem, son yıllarda moda, güzellik ve estetik adı altında kadın bedenine müdahalede bulunarak, her parçasını metalaştırdığını görüyoruz. Kadın bilimi olan Jineolojî, estetiği nasıl tarifliyor?
Estetik çekici ve güzel olandır. Estetikte bir bütünsellik vardır. Kendi çevresi doğasıyla uyum ve bütünsellik arz eder. Güzellik, tarihsel süreç boyunca hep ulaşılmak istenilen aranan şey olmuştur. Güzellik doğanın kendisinde de var. Doğaya baktığımızda bir kuşun kendi yuvasını süslemesinden tutalım, tüylerini kabartmasına kadar daha güzel görünmek, daha çekici olmanın çabası içerisine girer. O nedenle bu durum insanın doğasında da var.
- Kapitalizm estetiği hangi yöntemler üzerinden pazarlıyor?
Kapitalizm, doğal olan her şeye müdahale ederek, bunu bir pazara dönüştürmeye çalışıyor. Özelikle de bunu kadın bedeni üzerinden yapmaya çalışıyor. Son yıllarda kadın bedenini de aşan erkeklerinde bu pazara dahil edildiği politikalar geliştirildiğini görüyoruz. İnsan-beden ilişkisi bir bütünselliktir. Ruh ve beden bütünselliğini ifade eder. Estetik aslında bunun muazzam buluşmasında açığa çıkar. Kapitalim şöyle bir politika geliştirdi. Beden ile ruh arasına bir mesafe koydu. Ruhu bedenden, rahatsız kılan reddeden, içinde değişiklik yapmayı koşullayan politikalar geliştirdi.
Aslında tarihsel süreçlere de baktığımızda insanlar, beden ve ruhun bütünselliğini çok önemsemiştir. Bir anlamda ruh bedende misafirdir. Aslında beden ev sahibidir. Bir ömür boyunca beden, ruhun ev sahipliğini yapar. Bunun arasında da muazzam bir uyum var. Tarihsel süreçten son yıllara kadar baktığımızda bu böyle devam etmiştir. Bir saç telini çöpe atmamadan tutalım, tırnaklara kadar… Bedenindeki bir parçaya saygı duyar, saklardı. Şimdi kapitalizm öyle bir şey yarattı ki ruh ile beden arasına muazzam bir karşıtlık koydu. Bir birinden hoşnut olmayan durumlar yarattı. Sürekli kendi bedeninden kaçan başka bir bedene başka birine benzemeye çalışan bir politika uyguladı. Maalesef bunu da kadınlar üzerinden uyguladı ve büyük oranda başardı. Bunun için muazzam sektörler geliştirdi. Moda, kozmetik ve sanayi bu anlamda geliştirildi. Cerrahi estetik tıpı da bu alana katan bir politika geliştirdi. İnsan bedenine müdahale eden operasyonları da gündeme getirdi. Bu muazzam bir sektör ve pazar. Özelikle kadın bedeni üzerinden dönüştürülmeye çalışılan bir pazar. Bu pazarın merkezinde kadınlar var.
- Hedef nedir? Nasıl bir kadın yaratılmak isteniliyor?
Kapitalizmin temel amacı yeni bir pazar oluşturmak. Pazar, insanların eşya alıp sattığı bir yer olmaktan çıktı ve insan bedeninin her parçasının alınıp satılabildiği, müdahale edilebildiği bir pazara dönüştü. Kapitalizm şuan en çok estetiğin pazarını oluşturmayı amaçlıyor. Doğada çeşitlilik var. Her insanın karakteri farklı… Her kadının farklı doğal güzellikleri var. Kapitalizm estetiği özgürlük adına ve argümanını kullanarak yapıyor. İnsanı kendi bedeniyle sorunlu hale getirdi. Onu değiştirme müdahale etme, farklılaştırma duygusunu psikolojisini oluşturdu. Bunun üzerine sektörü yaşamsallaştırmaya çalışıyor. Bunu yaparken de özelikle idoller oluşturdu. Sinema, edebiyat ve moda yoluyla idoller yarattı. Kadınların ulaşabileceği idoller açığa çıkardı. Bir yandan kendinde rahatsızlık hisseden psikolojisi oluşturdu. Bir yandan ulaşması gereken benzeşmesi gereken idoller koydu.
- Kimdir bu idoller. Örneklerle açabilir misiniz?
Örneğin; bir dönem Jennifer Lopez poposundan bahsedilirdi. Bir dönem Angelina Jolie dudaklarında bahsedilirdi. Kardashian kalçalarından… Bunların hepsine baktığımız zaman burada çok ciddi bir sorun var. Neye göre kime göre güzel sorusu ortaya çıkıyor. Jennifer Lopez’in hayatını anlatan kitabı okumuştum. Çok trajiktir, siyahi ırkın biyolojik özeliklerini taşıdığı için kalçaları geniş oluyor. Doğasında var yani. Hollywood’un yıllarca doksan 60 doksan bedenine uydurulmak için çok ciddi bir baskı ile karşı karşıya bırakıldığını anlatıyor. Bu baskıyı aşmaya çalışırken, artık kendi doğası ile barışık yaşamaya başlıyor. Bu defa buda bir modaya dönüşüyor. Bu kez de ona benzetilmeye çalışılan kadınlara dair politikalar geliştirilmeye çalışılıyor. Kapitalizm dönemine göre, değişen ve sektörün ihtiyacına göre modalar oluşturuyor. Bir idol ortaya koyduğu için herkes kendi farkını yok ederek, birine benzemeye çalışıyor. Bu anlamda ciddi tahribatlar ve sorunlar var. Özelikle Kore ve Çin gibi yerlerde ırksal özelikleri çekik gözler olanlar son dönemlerde yapılan estetik ameliyatlarla ırksal özeliklerini yitirip, çekik gözden kurtulup beyaz insanlara benzemeye çalışıyor.
- Son yıllarda özellikle Ortadoğu’da kadın direnişi yükselirken, estetiğin de yaygınlaştırılmaya çalışıldığını görüyoruz. Estetik furyasının Ortadoğu’ya kaydırılmasının altındaki neden nedir?
Estetiğin merkezi Avrupa’dır. İnsanın dokusunu düzeltmeye yönelik yapılan estetik operasyonlar kuşkusuz önemli ve değerlidir. Ama kapitalizm bunu alıp, kendi hizmetine sunan bir politika ve araca dönüştürdü. Bunu yaparken de pazar neredeyse orayı gözetiyor. Estetik cerrahide pazar, kendinden hoşnut olmayandır. Kendinden kaçan ve kendiyle barışık olmayandır.
Bu da aslında sömürgecilikle bağlantılıdır. Sömürülenin en büyük hayali nedir? Egemenine benzemek. Onun için kendi kültüründen ve değerlerinden kendine ait olan her şeyden kurtulmaya çalışır. Kime benzer egemene benzer. İdol egemendir. Gelişmiş olan egemendir. Şimdi estetik cerrahide aynı şeyi yapıyor. İdol koyuyor. İdol Jennifer Lopez, Angelina Jolie ve Kardashian’dır… Kadınları bu idollere benzetiyor. Bunun başarılı olabileceği en uygun alan neresidir? Sömürge toplumlardır. Sömürge yerler, bu politikaların uygulandığı ve sonuç aldığı yerlerdir. O nedenle Ortadoğu’da kadınlar çok yaygın operasyonlar yapıyor. Ortadoğu’da bu kadar yaygınlaşmasının ve sonuç almasını sömürgeciliğe bağlıyorum. O nedenle kapitalizm her yeri pazar olarak görür. Her yere açılmaya çalışır. Nerede başarılı ve sonuç alacağını düşünürse oraya yatırım yapar. Dediğim gibi kapitalizmin merkezi Avrupa ve ABD’dir. Ama sömürge ülkelerde bu daha derinliklidir. Buralarda özelikle eğitim, sanat, spor, moda estetik ile belli oranda sonuç almış. Başarılı olmuş ki estetik operasyonlar yoğunlaşmış. Bu durumda Ortadoğu’da kapitalizmin yıllardır uyguladığı politikalar sonucudur. Özelikle son yüzyıl bu yönlü yoğun politikalar geliştirildi.
- Bu durumda kendin olabilmenin koşulları ve bilinci nasıl edinilir?
Bir şey neden değerli ve neden değersiz olduğunu sorgulayan bilinçte olmak önemli. Tercihler, ‘Bu moderndir, değildir. Bu değerlidir, değildir’ üzerine oluyor. Ama kendini bilmek, kim olduğunu bilmek, nereden geldiğini bilmek, özelde yaşadığı coğrafyayı tanımak önemlidir. Toplumsallığı bilmek son derece önemlidir. Ortadoğu uygarlığın ilk geliştiği alandır. Komünal toplumun geliştiği ilk alandır. Kadın etrafında toplumsallığın geliştiği, toplumsal değerlerin oluştuğu alandır. Yani güçlü bir alandır. Bunlarla bağ kurulmadığı zaman modernizmin ve gelişmişliğin ölçüsü Avrupa veya başka bir yer oluyor. Bu durum kendinden kaçıştır. Kendinden kaçış da doğal olarak bir pazara yol açıyor. İnsan bedeninin ve insan düşüncesinin pazara dönüşmesine yol açıyor. Bununla mücadele etmenin en etkili yolu kim olduğumuzu bilmek, buna cevaplar oluşturmaktır. Bilinçlenip, kendin olmaktır. Tarihten günümüze yaşadığın tarihi toplumsallığı oluşan değerleri bilmektir. Bunun üzerinden kendini tanımlamaktır. Tarihi ile güçlü bağı olan, derinlere kök salan bir ağaç gibidir. Her rüzgarda savrulmaz. Ama tarihini bilmeyen bir insan köksüz bir ağaç gibidir. O yüzden esen her yele savrulabilir. Kapitalizmin uyguladığı politikalar da savrulmaya yol açan politikalardır. Bilmek, analiz etmek ve özgür ilişkiler kurma bununla baş etmenin temelidir.
- Estetiği kadın örgütleri nasıl ele almalı ve buna karşı nasıl bir politika izlemeli?
Sorunun cevabından önce özelikle bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Estetiğe karşı yapılan eleştirilere karşı, ‘Benim tercihim’, ‘Ben özgürlük için geliyorum. Burada da benim tercihlerime müdahale edilecekse aileden ne farkı var’ gibi ifadeler var. Bu durumu kadınlar kendi bedenine müdahale olarak algılıyor. Bunların hepsi bilinçle alakalı. Bu düşüncelerin kendilerine ‘rızaymış’ gibi empoze edilen bir durum olduğunun farkında olmak çok önemli.
O nedenle kadın örgütlerinin bilinçlendirme çalışmaları yapması değerli olacaktır. Güzellik algısı bütünsellikle alakalıdır. Bunun bilincini oluşturmak lazım. Özgür olmayan güzel değildir. Köle olan asla güzel olmaz, sevilmez. Kendi kökleriyle bağını kuramayan, kim olduğunu bilmeyen, cevaplar üretemeyen güzel olamaz. Bu bilinçle kadın hareketlerinin programlarını oluşturmaları gerekiyor. Kadın hareketleri ‘güzellik algısı’ bilgisini oluşturmalıdır. Bilgi ile güzelliğin çok yakından bağlantısı var. Kadın hareketleri, kapitalizmi eleştiren bir yerde duran değil, kendi güzellik anlayışını ortaya koyan ve yaşamsallaştıran politikalar üretmesinde yarar var. Bu politikalara karşı ancak böyle sonuç alınabilir.
- Son olarak Jineolojî “Güzellik” kavramına karşı nasıl bir yanıt veriyor. Bu anlamda kadınlara neler söylemek istersiniz?
Abdullah Öcalan’ın sözüdür: “Savaşan güzelleşir. Güzelleşen özgürleşir. Özgürleşen sevilir.” Bu söz çok güzel bir şekilde estetik anlayışımızı ortaya koyuyor. Aşk, sevgi ve mücadele bağını çok iyi ortaya koyan bir yaklaşım. Jineolojî açısında da estetik bir bütünsellikle ele alınmak durumundadır. Jineolojî’nin en temel çalışmalarından biri etik ve estetiktir. Güzellik etiksiz olmaz. En önemlisi güzel olan örgütlenmek ve bilinçlenmektir.
Söyleşi: Semra Turan \ MA