İkinci aşaması sürdürülen Suriye’deki Kürt ulusal birlik çalışmalarında Suriye Ulusal Kürt Meclisi (ENKS) görüşmeleri açıktan iktidar ve toprak paylaşımına dönüştürmek istiyor
Nihat Kaya
Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürtler arasında sürdürülen ulusal birlik çalışmalarının ikinci aşaması kısa bir süre önce başladı. Görüşmeler hala kamuoyuna kapalı ve hala ABD ve Fransa’nın arabuluculuğunda sürdürülüyor. Bu görüşmenin ilginç yanı konu ‘ulusal birlik’ ama taraflar aynı masaya dahi oturmuyor. Herkes ayrı odalarda, ABD heyeti tarafların görüşlerini karşılıklı götürüp getiriyor. İki siyasi taraf daha bir arada oturamazken Kürtlerin ulusal birliğinden nasıl söz ediyor anlamak zor. Yine de kulislere sızan son bilgilere bir göz atalım…
İkinci aşaması sürdürülen Suriye’deki Kürt ulusal birlik çalışmalarında Suriye Ulusal Kürt Meclisi (ENKS) görüşmeleri açıktan iktidar ve toprak paylaşımına dönüştürmek istiyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Suriye’yle ilgili 2254 sayılı kararını kendine göre Kuzey ve Doğu Suriye’ye uygulamak istiyor. 2254 sayılı kararında özetle şunlar belirtiliyor; (Mısır ve Libya örneklerinin tersine) Suriye’de Beşar Esad liderliğindeki Suriye rejiminin yerinde kalması, ancak Suriye rejiminden ve muhaliflerden oluşacak bir geçici hükümet kurularak 18 ay içinde BM gözetiminde seçime gidilmesi öngörülüyor. Bu şekilde Suriye rejimi devre dışı bırakılmak isteniyor.
ENKS’nin bakışı
Kuzey ve Doğu Suriye’de de ENKS, özerk yönetimi Suriye rejimiyle eş değerde tutuyor. Tıpkı AKP-MHP hükümetinin baktığı gibi. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni DAİŞ’e karşı büyük bir mücadele vermiş, büyük bedeller ödemiş, Kürtler de dahil olmak üzere bölge halklarının canını, malını korumuş bir güç değil de tasfiye edilmesi gereken bir güç olarak görüyor. Bundan dolayı görüşmelerde açıktan ‘özerk yönetim yerinde kalsın, ama bölgenin ENKS ve Kürt Ulusal Birlik Partileri’nin (PYNK) eşit katılımıyla oluşturulacak geçici bir hükümet tarafından yönetilmesi’ tezini savunuyor. Bölgenin doğal ve ekonomik kaynaklarının da yarı yarıya bölüşülmesi dayatmasında bulunuyor. Sadece bu da değil, coğrafyasının bölünmesi de bu tezin bir diğer ayağı. Özellikle Semelka Sınırkapısı’ından başlayıp, Derik ve Rımelan petrol bölgesini de kapsayacak şekilde Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı Kamışlo ve Kobane bölgelerinin kendisine devredilmesi, PYNK güçlerinin de Arapların yoğunlukta yaşadığı Haseke ve diğer bölgelere çekilmesini istiyor. Bu tez aslında AKP-MHP hükümetinin Gıre Spi-Serekani saldırılarından öncesinde ve sonrasında dile getirdiği Türkiye-Suriye sınırında boydan boya 30 km derinlikte tampon bölge kurma projesiyle aynı. Türk ordusu ve bağlı grupların Gıre Spi ve Serekani saldırıları döneminde tamamlayamadığı projeyi ENKS şimdi masada gerçekleştirmeye çalışıyor.
Seçimden kaçış
Tekrar başa dönüp BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararına bakarsak, orada bir de seçim şartının olduğunu görmekteyiz. Kuzey ve Doğu Suriye Ulusal Birlik çalışmalarında ENKS’nin ‘geçici hükümet’ kurulması tezine karşı PYNK tarafının savunması ‘tamam seçim yapalım’ şeklinde. ENKS seçimlere yanaşmıyor. Buna karşı savunması da ‘siz Arapların desteğini almışsınız, seçimlerde kaybederiz’. Aslında doğru da Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan Arapların büyük bir kesimi ne ENKS ne de Suriye rejiminin iktidarı altında yaşamak istiyor. 2011 yılından önce de bölge Suriye rejimi açısından sorunlu bir bölgeydi. Bölge halkı Suriye Baas rejimine öfkeli ve bundan kaynaklı Irak Baas rejimine sempati besliyordu. DAİŞ de bundan kaynaklı bölgede önemli bir zemin buldu. Şuan da Suriye rejimi veya ENKS’dense Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi iktidarı altında kalmayı tercih ediyorlar.
Türkiye ile tehdit
Tabi Kürt Ulusal Birlik görüşme masasının dışında da bölgede bir halk gerçekliği var. Özellikle de Özerk Yönetim her ne kadar bölgeyi yeniden ayağa kaldırmaya çalışırken demokratik ulus ve halkların kardeşliği siyasetini izlemişse de, sırtını Erbil ve Ankara’ya yaslayan ve Güney Kürdistan’daki Kürt milliyetçiliği siyasetini feyz alan ENKS ile basına ve kamuoyuna kapalı görüşmesi Araplar başta olmak üzere bölgedeki diğer halklar arasında endişe yaratıyor. Bölge halkları demokratik ulus ve halkların kardeşliği siyasetinin Kürt milliyetçiliğinden etkilenme olasılığından kaygılılar. ENKS de bu durumları iyi görüyor ve bundan dolayı da mümkün mertebe yakın bir dönemde seçimlerin yapılmasından kaçıyor.
Tabi sadece bölgedeki Araplar ve diğer azınlıklar açısından değil, Kürtler açısından da durum pek farklı değil. Özellikle DAİŞ, Cephet el Nusra ve Türk ordusunun bölgeye yönelik saldırıları döneminde ENKS’nin Suriye muhalefeti adı altında sürekli karşı cephede yer alması Kürtler arasında da derin yaralara neden olmuş durumda.
ENKS de bunun farkında olduğu için, seçimle değil, gizli kapıların ardında, kamuoyundan gizli yapılan görüşmelerle sonuç almak istiyor. Taleplerinin kabul edilmemesi durumunda da masadan çekileceği ve Türk devletinin yeni saldırılarının gündeme geleceği imasında bulunarak tehdit ediyor.
Şu da bir gerçek ki; ulusal birlik siyasi partilerin birliği değil, halkın ruhsal birliğinin yaratılmasıdır. Ruhsal birlik de ne aracılarla olur ne de kapalı kapıların ardında. Tarih her zaman göstermiştir ki, kamuoyundan gizlenerek yapılan görüşmelerde halkın değil, siyasi partilerin çıkarları hep konuşulmuştur.