Onca hengamenin, onca naylon gündemin arasında yeterince yer alamayan bir olay. ABD başkan Trump ve İsrail Başbakanı Netanyahu’nun İsrail ve Filistin arasında anlaşmazlığı çözecek ve barışı getireceğini iddia ettikleri bir planı devreye sokup içinde Filistin yetkililerinin olmadığı tek taraflı bir anlaşma imzaladılar.Yani iki haydut bir halkın kaderini belirlemeye çalışıyor.
“Yüzyılın Anlaşması” adı altında önerilen plan özünde bir halkın yıllardır süren hak mücadelesine bir darbe daha vuracak nitelikte. Bu bir barış planı değil, yeni bir işgal ve ilhak projesi. Filistinliler bunu reddediyor elbette. Bir barışın sağlanabilmesi tarafların oturup konuşması, müzakere etmesi gerekir. Ekonomik yardım adı altında topraklarınızı satın diyorlar bir anlamda. ABD bunu zamanında kızılderililere de yapmıştı, Kızılderili Şef Seattle tarafından kaleme alınan ve kendi alanında belki de bütün zamanların manifestosu sayılabilecek bir mektupla cevabını almıştı.
***
Bir halkı adeta yok etme hakkını ve gücünü kendinde gören bir devlet; sahipsiz, yoksul, birçoğu geçici kamplarda yaşayan bir halkı esir almış, istediği zaman vuruyor, istediği zaman açlığa mahkum ediyor. Filistin halkı yıllardır İsrail işgali altında inlemektedir. İsrail, Filistinlilerin hayatlarını sürdürebilmeleri için sağlanması gereken en asgari şartları bile çok görmekte, insanları sistematik bir şekilde çaresizliğe sürüklemektedir. Teel Zaatar, Şabra, Şatilla… Yakın geçmişte Filistinli’nin künyesine yazılmış nice katliamın sadece birkaçının adıdır… Emperyal devletler ve onun eli kanlı jandarması olan İsrail, tarihe kirli bir sayfa daha ekledi. Yine direnecek Filistin. Savaşan gerillasından, ağıt yakan anasından, taş atan çocuğundan,kalemini bir silah gibi kullanan yazarına kadar her yönüyle hep direndi Filistin
*** Filistinli şair Mahmut Derviş’in ‘Kimlik Kartı’ adlı şiirinde anlatmaya çalıştığı gibi Filistinli’nin damarına bir kez daha basılıyor; “Bir daha diyorum, kütükte kayıtlıyım/ Birinci sayfanın ta başında, nefret etmem insanlardan/ Saldırmam hiç kimseye/ Ama aç korlarsa beni, korlarsa çırılçıplak/ Yerim etini beni soyanın/ Açlığım ve öfkemi kolla, damarıma basma benim”
Mücadeleye paralel olarak Filistin’de sanatın içeriği ve üslubu da değişikler göstermiş, şiirde içe dönük, baş eğmeci temler yok olmuş, yitip gitmiştir. Bu içerik değişikliği neredeyse Arap şiirinin tümünü etkilemiş, içeriğini değişikliğe uğratmıştır. Filistin şiiri, sanatın ancak varoluş kavgasına bağlı olarak gelişip büyüyeceğini ve bu mücadele kişilik, kimlik kazanabileceğini kanıtlama açısından iyi bir örnektir; “Bugün yeniliyorsak, delik-deşikse gövdelerimiz/ Yarın bir baharın içinden dipdiri geçeceksiniz/ Yükselecek gövdemizden bir duvar/ Haykırarak kalacağı burada çırılçıplak ve açlıkla boğuşsakta…” (Semih El-Kasım)
Evet. Filistin şiirinin niteliği hakkında bir kanıya varmak için hafızamızı yoklamak yeterli olacaktır. İsrail eski Savunma Bakanı Şimon Perez, sıkıyönetim uygulamak için devrimci şiirden daha iyi bahane olmayacağını söylemişti. Yine General Moşe Dayan’ın, Filistinli şair Fedva Tukan’ın bir şiirinin yirmi komandoya bedel olduğunu, mısralarının on suikastten daha yıkıcı olduğunu söylemesi hafızalardan silinmemiştir;”Hayır sevgili yurt, yılma/ O yitilen yerde, karanlık alanlarda/ Ne denli öğütmeye kalksalar da öfkeyi/ O sonsuz acının değirmen taşlarında/ Yılma, köreltemezler seni/ Çalsalar çocuklardan gülüşü ve sevinci/ Yıksalar, yaksalar da sonunda/ Yeni bir yaşam belirecek sana/ Duvarlarında pıhtılaşan kandan/ Yaşama dönüşecek ölüm bir anda/ Sen ey kanayan yurt, sen ey öfkemiz bizim/ Sen ey sultanı yüreğimizin.”
***
Filistin elbette her zamanki gibi direnecektir ama yeni acılara meydan vermemek adına, ortak insanlık değerleri adına böyle bir senaryoyu boşa çıkarmak için haydutlara karşı, her devletin, her bireyin sesini yükseltmesi gerekir.