Jeofizik Yüksek Mühendisi ve Deprem Uzmanı Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Kanal İstanbul projesinin Türkiye’yi hem siyasi anlamda hem de ekonomik anlamda batıracak bir proje olduğunu söylerken, deprem bilimci Dr. Savaş Karabulut ise kanalın yapılacağı alanda aktif bir fay hattı olduğunu söyledi
Tayyip Erdoğan’ın 2011 yılında “Çılgın Proje” açıkladığı ve tekrardan gündeme gelen Kanal İstanbul Projesi’ne ilişkin tartışmalar devam ediyor. İktidar kanadı, projenin yapımında ısrar ederken, her kesimden kanalın hem doğaya, hem ekonomiye, hem de insan sağlığına ciddi zarar vereceği görüşünde olanlar ise projeye karşı çıkmaya devam ediyor. Mezopotamya Ajansı’ndan Erdoğan Alayumat’a konuşan deprem uzmanı Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Kanal İstanbul’a çok yönlü bakmak gerektiğini söyledi. Projenin emperyalist bir proje olduğunu savunan Ercan, bunun Amerika’nın Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni yıkmak üzere Türkiye’ye tezgâhladığı bir proje olduğu görüşünde.
‘Amerika’nın isteği’
Projeyi çürütmek için depreme yol açacağı yönündeki görüşleri destekleyecek düzeyde yeterli bir tez olmadığını dile getiren Ercan, “Amerika kendi düşüncesine göre diyor ki ‘Eğer ben burada Montrö Boğazlar anlaşmasının getirdiği bazı maddeleri yırtarsam Karadeniz’den donanmamı rahatlıkla geçirebilirim’ diye düşünüyor. Ama Rusya son yapmış olduğu açıklama ile ‘Yeni yapılacak boğaz Montrö’nün koşullarını değiştirmez’ diyor. Bu çok önemli bir açıklama yani bu demektir ki yeni bir boğaz açılsa bile Montrö anlaşmasının koşullarına uymak zorundadır’ diyor” şeklinde konuştu.
‘Kaza bahanesiyle böyle bir şey yapılamaz’
Kanal İstanbul projesi ile Türkiye’nin çok fazla gelir elde edebileceğini düşünmediğini dile getiren Ercan, Türkiye’nin İstanbul boğazından her geçen gemiden gelir elde ettiğini ifade etti. Montrö anlaşmasına göre Türkiye’nin her geçen gemiden ton başına 0,17 gram altın ödemesi aldığını, bunun da yılda 220 ton altın anlamına geldiğini dile getiren Ercan, 1970 yılından sonra bu paranın dolar üzerinden alınmaya başlandığını ifade etti. Türkiye’nin boğazdan geçen ton başına bin dolar aldığını, bunun 50 bin dolara kadar çıkabildiğini ifade eden Ercan, “İstanbul boğazından kazalar olduğu şeklinde yapılan açıklamalar gerçeği yansıtmıyor. Kazalar İstanbul boğazından geçen 800 bin gemiden bir tanesinde oluyor. Kaza bahanesiyle böyle bir şey yapılamaz. Bunun altında yatan Amerika’ya verilmiş olan sözlerdir. Bu proje Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir parçasıdır. Bu olayı böyle görmek lazım” diye konuştu.
‘Rusya kesinlikle izin vermeyecek’
Projenin daha çok siyasi boyutunun tartışılması gerektiğini dile getiren Ercan, Kanal İstanbul projesinin Türkiye’yi hem siyasi anlamda hem de ekonomik anlamda batıracak bir proje olduğunu vurguladı. Projenin sadece İstanbulluları değil tüm Türkiye’yi ilgilendirdiğini dile getiren Ercan, “Türkiye’nin dışında Rusya ve Karadeniz’e kıyıları olan ülkeleri ilgilendiren bir projedir. Türkiye böyle bir yaptırımın altına girer de alet olursa ülke ekonomisi zaten batmış durumda iyice çökecek ve bunun dışında Amerika amaçlarına ulaşacaktır. Eğer Türkiye çılgınlık yapar 1936 yılında Atatürk’ün imzalamış olduğu Montrö anlaşmasını yırtarsa kendi bacağına kurşun sıkmış demektir. Kaldı ki değişen Rusya böyle bir şeyi kesinlikle izin vermeyecektir” diye konuştu.
‘ÇED raporunun kabul edilebilir yanı yok’
Kanal İstanbul Projesi’nin 2011 yılında “Çılgın Proje” adı altında seçim vaadi olarak ortaya çıktığını söyleyen Jeofizik Mühendisi deprem bilimci Dr. Savaş Karabulut ise projenin bir kanal projesi olmadığını daha çok bir rant projesi olduğunu söyledi. Hazırlanan ÇED raporununa değinen Karabulut, akademisyen, çevre mühendisi, şehir plancıları, mimarlar ve birçok kesimle ekleri ile birlikte 16 bin sayfalık bir ÇED rapor hazırlandığını, ancak raporun eksikliklerle dolu olduğunu ifade etti. Raporda çevreye ve insan sağlığına verdiği zararın boyutunun anlatılmadığına dikkat çeken Karabulut, “Bir rapor hazırlanıyor ve her şey dört dörtlük! Böyle bir şey olabilir mi? Bölgede daha önce yapılan bilimsel araştırmalar var ve bunların hiçbiri dikkate alınmamış. Dolayısı ile böyle bir raporun kabul edilebilir bir yanı yok” diye konuştu. Projenin İstanbul için bir ihtiyaç olmadığının altını çizen Karabulut, “Bu proje bir kanal projesi değil veya bir ihtiyacın projesi değil. Bu proje bir emlak projesidir” dedi.
‘ÇED raporun da bile var’
Projenin yapılacağı alanın depremden ciddi anlamda etkileneceğini dile getiren Karabulut, iktidar kanadının kanalın depremden etkilenmediğini söylediğini ancak hazırlanan ÇED raporunda bile olası bir depremde kanalda çatlakların olabileceği ifadesinin yer aldığını belirtti. Yapılan bilimsel çalışmalarda kanalın yapılacağı alanda aktif bir fay hattının olduğunu sözlerine ekleyen Karabulut, böylesi bir kanalın yapılmasının ciddi tehlikeler içerdiğini ifade etti.
Ciddi bir yıkım
Kanal İstanbul’un ülke ekonomisine bir katkısının olmayacağının altını çizen Karabulut, “Proje için 75 milyar TL harcanacak. Bizce bu rakam daha fazla olacak. Mademki bu kadar paraları var böyle bir projeye yatıracaklarına İstanbul’u depreme hazırlasınlar. Kentin ne ihtiyacı varsa ona aktarsınlar. Ama iktidar bunu yapmak yerine kanalın yapılması için hazineden para almayı ve dışarıdan borç almayı bile düşünebiliyor. Bu projenin ülkeye vereceği bir şey yok. Tam tersi geride ciddi bir yıkım bırakacaktır” ifadelerin kullandı.
HABER MERKEZİ