Prof. Dr. Beyza Üstün, iktidarın 9 yıldır Kanal İstanbul adı verilen ‘Katil’ projeye hazırlandığını söyledi
Erdoğan Alayumat – İstanbul / MA
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Saray’da yaptığı 2019 yılı değerlendirme toplantısında, “Ülkemizin gücüne güç katacak Kanal İstanbul Projesi’ni de çok yakında başlatıyoruz. Kanal İstanbul’a karşı çıkanların hiçbirinin bu projenin ne olduğuna dair en küçük bir fikri yok. Ne açıkladıkları rakam, ne gösterdikleri yer doğru” dedi. Uzmanlar ise kanalın su kaynaklarını büyük oranda bitireceğini, Sazlıdere, Terkos ve Durusu barajlarının ve tarihi yerlerin yok olacağı konusunda hem fikir. 2011 yılından sonra yapılan üçüncü köprü, Osman Gazi Köprüsü ve İstanbul Havaalanı gibi projelerin Kanal İstanbul ile bağlantılı olduğu değerlendirmesi yapan Prof. Dr. Beyza Üstün de, projeye sadece Kanal İstanbul olarak bakılmaması gerektiği görüşünde.
Lagün yok olacak
İktidarın siyaseten tıkandığı yerde inşaat projelerine başvurduğunu söyleyen Üstün, bu tür projelerle hem halka “Bakın benim projelerim var” dediğini, hem de büyük sermaye patronlarını kendi yedeğine aldığını ifade etti. Kanal İstanbul Projesi’nin Küçükçekmece Lagünü’nden başlayacağını belirten Üstün, “Dünyada çok az lagün var. Ender görülen lagünlerden biri de Küçükçekmece Lagünü, kanalın yapımı ile birlikte bu yok olacak. Ardından lagünü besleyen Küçükçekmece Gölü ve Sazlıdere Barajı’nı oyacaklar. Ardından Durusu ve 3. Havaalanı arasında kalan toprak ekosistemini yırtarak geçecekler” diye belirtti.
Kuş göç yolu yok olacak
Bölgenin kara ve deniz canlılarının yaşam alanı olduğunu, kanalla birlikte bunların tamamen yok olacağını dile getiren Üstün, “Bölgede iki tane temel göç yolu var. Kanal, bu göç yollarına kurulacak. Gidiş ve dönüş göç yollarında tüm göçerler o bölgede konaklarlar, inerler çünkü yorgun gelirler ve bunların hepsi yok olacak. Şimdi göç yolunun yok olması demek türlerin yok olması demek. Çünkü genetik öğretilerinde o yolu kullanmak var. Ekosisteme bir kere zarar verildi mi geri almamız mümkün değil. Projeye karşı çıkılması gerektiğinin altını çizen Üstün, “Sur içindeki müdahalelere bakalım, oradaki halkın evlerinden barınaklarından nasıl yok edildiklerine bakalım, Hasankeyf’e bakalım, dinamitledikleri binlerce yıllık uygarlıklar yok ediliyor. Burada da aynısı yapılmak isteniyor” dedi.
Doğa sermayeye sunuldu
Projenin kamuoyuna açıklandığı 2011 yılından sonra iktidarın projeyi yapmak için hazırlıklar yaptığını belirten Üstün, gelinen aşamada birçok teknik hazırlığın yapıldığının anlaşıldığını söyledi. Çevre Şehircilik Bakanlığı’na verilen yetkilerin ardından yasalarda yapılan değişikliklerle doğal alanların hızla yapılaşmaya açıldığını sözlerine ekleyen Üstün, “Kürt illeri başta olmak üzere bu coğrafyanın her yerinde HES’ler mantar gibi çoğaldı. Rüzgar Enerji Santralleri (RES) ile dağlar delik deşik edildi. Jeotermal Santralleri (JES) ile bütün tarım alanları darmaduman edildi. Sermayeye hızlıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı üzerinden ÇED olumlu kararları alınarak doğal varlıklar, kültürel varlıklar Hasankeyf gibi alanlar olduğu gibi sermayenin kullanımına sunuldu” ifadelerini kullandı.