Lösemi hastası 3,5 yaşındaki Öykü Arin Yazıcı için Kızılay aracına kan vermeye giden görme engelli Yusuf Ak, yanında yakın derecede şahidi bulunmadığı gerekçesiyle kan veremedi. Kendilerine yapılan ötekileştirmeyi eleştiren Ak, Kızılay’ın yazılı özür dilemesi gerektiğini söyledi.
İzmir’de yaşayan görme engelli Yusuf Ak, lösemi teşhisi konulmuş olan ve ilik nakli olmayı bekleyen 3,5 yaşındaki Öykü Arin Yazıcı için kan örneği vermek üzere Konak’ta bulunan Kızılay’a ait kan bağışı aracına gitmiş; ancak araçtaki görevli tarafından kendisine ailesinden birisinin şahitlik yapması gerektiği, aksi takdirde kan veremeyeceği söylenmişti.
Yaşanan olayın gündeme taşınmasıyla, Kızılay Bölge Müdürü’nün kendisini telefonla arayıp özür dilediğini belirten Ak, yaşadıklarını Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Nimet Yılmaz’a anlattı.
‘Birey olarak kabul edilmiyoruz’
Türkiye’de engelli yurttaşlara yaklaşımın hala sorunlu bir noktada durduğuna vurgu yapan Ak, engelli olmanın ötekileştirmenin bir aracı haline getirildiğini ifade etti. Engellilerin toplumda yüceltilmek ile aşağılanmak arasında bırakıldığını dile getiren Ak, ”Bir türlü birey olarak kabul edilememe durumu var. Yasal olarak kabul edilse de zihniyet dünyasına baktığımız zaman, henüz bu konuda bir devrim gerçekleşmedi diye düşünüyorum” dedi.
‘Ötekileştirildim’
Ak, Öykü Arin için kan vermeye gittiği Kızılay aracında karşılaştığı ötekileştirilmeyi şu sözlerle anlattı: ”Sevgili Öykü Arin Yazıcı için kan vermeye gittim. Lakin personel kan veremeyeceğimi, bunun için yanımda bir şahit olması gerektiğini söyledi. Ben de arkamdan birine rica ettim ‘şahidim olur musun’ diye o kabul etmedi. Ama biraz daha uğraşınca başka biri kabul etti. Fakat şahidin yakın akraba olması ve bunu belgelendirmem gerektiği söylendi. Ben de bunun üzerine oradan ayrılıp bir banka oturdum. Doğalında, ben de her ötekileştirilen kimseler gibi aynı duyguyu yaşadım.
‘Özür diledi’
Olayın basına yansımasıyla engelli yurttaşların birçok konuda yaşadığı ayrımcılığın daha görünür hale geldiğini belirten Ak, şöyle devam eti: ”İzmir Barosu’nda bunu serbest kürsüde anlattım. Hak ihlalleri sayılırken, LGBTİ’ler, kadınlar, Aleviler, cezaevindekiler sayılıyor; ama engelliler sayılmaya bile ihtiyaç duyulmuyor. En azından engelliler de sayılsın onlar da görünür olsun istedim. Herkes çok saygıyla karşıladı, hak verdi bana. Haber yayınlandıktan sonra 17 Aralık’ta Kızılay’dan bir görevli arayıp yaptıkları yanlıştan dolayı özür diledi. Hatta, 2 ay önce mevzuatın değiştiğini, mevzuata göre Kızılay gönüllülerin bile şahit olabildiğini söyledi. Hatta benim kan veremediğim Cumartesi ve ondan bir hafta önce görme engellilerin kan verdiğini anlattı. Gelip kan verebileceğimi söyledi. Ben de teşekkür edip kendim belirlediğim herhangi bir günde gidip kan vereceğimi ifade ettim.”
‘Yazılı özür bekliyorum’
Bölge müdüründen yazılı olarak özür talep ettiğini dile getiren Ak, ”Bölge müdürü, Perşembe günü öğleden sonra arabayla evimden alıp Kızılay Kan Merkezi’nde basını da çağırıp gerekli girişimleri yapacağını söyledi. Bu konuşmadan sonra kendisinden bir daha haber gelmedi” dedi. Hiçbir mevzuatta; engellilerin rızası kan vermesi ya da bankada imza atması önünde bir engel bulunmadığını ifade eden Ak, sözlerini şöyle tamamladı: ”Hatta kan vermeye çalışırken görevliye, ‘Öykü Arin’in başına bir şey gelirse sen sorumlu olursun. İzmir’de yalnız yaşıyorum, annem babam Adana’da kalıyor. Her yere tek başıma gidiyorum’ dedim. Ne yapmam gerektiğini sorduğumdaysa ‘Yapacak bir şey yok kan veremeyeceksin’ dedi. Bu, açık bir ayrımcılıktır ve ben bunu sindiremedim. Bundan sonra kimsenin benim gibi bir ayrımcılığa maruz kalmadan, Kızılay’ın eğitimli personel göndermesini isterim. Bu hatayı Kızılay yapmıştır. İyi adım göstergesi olarak yazılı bir şekilde benden özür dilemelerini bekliyorum.”