Sermaye tüm yaşam alanlarımıza sömürür-saldırırken iktidarları kullanır. Bize dair sömürme -metalaştırma çalışmalarını da iktidarlar eliyle çıkardığı kanun, yasa ve yönetmelikler yoluyla yapar. Yetmezse bizim adalet anlayışımız gibiymiş gibi lanse ettiği hukukla terbiye eder. Kamu yararı, zorunlu kamulaştırma, kentsel dönüşüm vazgeçilmez argümanlarıdır. Ne acıdır ki Türk Dil Kurumu bile Kamu’yu halk, millet ve toplum olarak tanımlar. Kamu yararı ise; halk ve toplumun gereksinimlerini karşılayan toplumun bütün çıkarlarını gerçekleştirmek amacıyla girişilen çalışmalardır diye tanımlanır.
Kamu yararı belirlemede yetkilendirilen tüm organlar içinde halk dışındaki tüm kurumlar vardır ama halk yoktur. Konu biraz daha anlaşılır olsun, bizler kamu(sal) yerine toplum(sal) kelimesini kullanalım. İktidarların pratiklerine bakarsak kim kamu kim sermaye daha kolay anlarız. Kamu yararı; bu madde ile özel (Şahsi) ve kamusal (Toplumsal) mülkiyet alanlarının özel sektöre devri için çalışlar. Elbette toplumsal tepkilerin önüne geçmek için başka bir devlet kurumunun çalışması başlatılır, akabinde sermayeye devri yapılır.
Örneklersek; Amed kentinin ciğerleri olan kent ormanları alanının kamu kurumuna devri ve sorgulanmasının önüne geçilerek uzun vadede sermayeye devri planlanmıştır. Zorunlu kamulaştırma; yazınca bile elim bir türlü zorunlu yazmaya gitmedi hep zorla kamulaştırma yazmak istedi. Gelinen noktalara baktığımızda tam da her yerde zorla kamulaştırma yapılmış. Bu özellikle son dönemde çatışma yaşanan kentlerdeki özel ve toplumsal mülkiyet alanlarının sermayeye devri için gündeme alınmış güncel bir maddedir. Buna da en güzel örnek Amed-Sur da çatışmaların bahane edilerek halktan yok pahasına-zorla satın alınarak TOKİ eliyle sermayeye devredilmesi. Bir de kentsel dönüşüm var tabi: Rantabil olmuş alanların kamu kurumlarınca halkın elinden zorla alınmasıdır. İstanbul en iyi ve açıklayıcı örnektir. Birinci adım; Sermayeye talan edeceği alanı belirler. İkinci adım gerekçe; En az tepki alan gerekçe İstanbul’da deprem. Üçüncü adım bilimsellik; Tabi bunları akademik bildirimler ve Dördüncü adım ise basın yoluyla kamuoyu oluşturmak hak vermek yani.
Elbette depreme dair iktidarın tedbir alması deprem zararlarını en aza indirmek için çalışması birinci görevlerinden biri. Ama oradaki halkı sermayeye muhtaç edip daha fazla sömürmesi yolunu açmak, sermayeye hizmet etmesi değil tabi. Gündelik yaşamda kullandığımız birçok kelime gibi kamu (Toplum) kelimesinin söylemi halk, özü de sermaye olarak doldurulmuştur. Bunların güncel yansımaları; Kamu yararı denilerek sermayeye; kur farkları ödenmesi, vergilerin silinmesi, yüksek faizle yurtdışından kredilerin bulunması, bu kredilerin çoğunun sermayeye hibe olarak verilmesi.
Devam edersek geçiş garantili köprüler, alım garantili enerji ihalelerinin verilmesi ve daha nicesi… Endüstriyel ölçekte sulama barajı ile çiftçiye müjde vermesi, enerji ihtiyacı safsatasının yaratılması, sahillere yapılan dolgu, deprem ve yeşil alanların türlü hilelerle sermayeye devri. Tarımda destekleme adı altında geçimlik ekonomiyi değil endüstriyel sermayeyi desteklemesi, kentsel dönüşüm adı altında inşaat, eğitim ve sağlıkta özel sektörün desteklenmesi gibi tüm yaşam alanlarımızda sermayeye hizmet öncelik olmuştur. Kamu yararı derken de ne için kim için diye basitçe bir soruyla bile halkın değil sermayenin esas alındığını, kamu kandırmacasının toplumsallığı değil sermaye anlamına geldiğini çok rahatça görürüz. Kamu yararı sermayeyi kapsadığı ve hizmet ettiği müddetçe doğa, birey ve toplumla barış olamaz. Toplumsallığın esas olduğu doğainsan barışık ve birlikteliği barışı getirecektir.