Manisa’da önlerini kesen askere “Öyle mi Alay Komutanı?” sözü ile tepki veren Bağımsız Maden İş Örgütlenme Sekreteri Kamil Kartal ‘sözlerimin arkasında madencinin iradesi var’ dedi
Hakları almak için Ankara’ya yürüyüş düzenlemek isterken engellenen ve zorlu şartlarda direnişlerini sürdüren Soma ve Ermenekli madenciler emek hareketinin durgun olduğu bugünlerde gündemde en başta yer alamaya devam ediyor.
Madencinin direnişi sürerken direniş alanını ablukaya alan ve önlerini kesen askerlere “Öyle mi Alay Komutanı?” sözleriyle verilen tepki ülkenin gündemine oturan Bağımsız Maden İşçileri Sendikası Örgütlenme Sekreterleri Kamil Kartal ve Başaran Aksu ile 54 gündür süren direnişi, MA’dan Sevda Aydın’a anlattı
Konuşmamın arkasındaki şey madenci iradesi
Soma’da ablukaya alındıkları akşam askere ve oradaki komutana seslenen Kamil Kartal’ın “Öyle mi Alay Komutanı?” sözleri büyük destek gördü, sosyal medyada pek çok kesim tarafından sahiplendi ve karikatür dergilerine kapak oldu.
Kartal, o geceyi şöyle anlattı:
“Gece saat 03.00 gibi emniyet güçleri geldi. Çadır kurmamamız gerektiğini, karayollarında yürüyüşün yasak olduğunu dile getirdi. Bu yaklaşımlar sürerken, çadırlarımızın yakınında ateş yakmıştık. Bir TOMA bizim yaktığımız ateşi dağıttı, bir gürültüyle kalktık. İki görevlinin benim ve Başaran’ın adını söyleyerek dolaştığını duyduk. Alay komutanı çok sert bir reaksiyon göstererek, bize alanı terk etmemiz gerektiğini, yarım saat mühlet verdiğini, terk etmezsek de devletin gücünü göstereceğini söyledi. Bizde ‘Yanlış yapıyorsunuz. Buradaki arkadaşlarımızın çoğunun kronik rahatsızlığı var. 8 yıldır tazminatları ödenmeyen, çoğu emekli olmuş insanlar. Arkadaşlarımıza bir müdahalede bulunursanız, bunların sonuçları ağır olur. Ne yapacaksınız benimle Başaran’a yapın’ dedik. ‘Size yarım saat müsaade ediyoruz’ dediler. Çok sayıda jandarma ve zırhlı araçlar vardı. Çadırlarda bulunan madenciler uyanıp yanımıza geldi, sloganlar atılmaya başlandı. Albayın bu tavrını protesto ettik. O soruyu, madencilerimizin tutumu ortaya çıkardı. Konuşmanın arkasındaki şey madencinin iradesi.”
Yeni meslek hastalıkları
301 işçinin hayatını kaybettiği Soma Katliamı’ndan sonra maden havzalarında üretim biçimlerinde yapılan değişiklikleri de anlatan Kartal, katliam sonrası üretim biçiminin teknik olarak değiştiğini ancak iş güvenliğinin tam sağlanamadığını söylüyor.
Klasik anlamda üretim biçimi ortadan kalkmış olsa da Kamil Kartal bu sefer teknoloji ile birlikte değişik meslek hastalıklarının ortaya çıktığını söyledi. Kartal ayrıca Madencilerin artık solunum yolu hastalıklarına yakalandığı ve yeteri kadar önlem alınmadığını vurguladı.
Kartal değişiklikleri şöyle anlattı:
“2014 katliamindan sonra havzada önemli değişiklikler oldu tabi, klasik üretim tarzı ortadan kalktı. Daha mekanizasyona dayalı yapılıyor. Yeni devasa büyük madenler açıldı. Bu teknoloji doğal olarak iş sağlığı, iş güvenliği açısından yeni problemleri de beraberinde getirdi. Madenlerde üretim büyüyünce, makinelerin ağırlıklı olarak girmesi, madende aşırı kaya ve kömür tozlarının yarattığı hastalıklar gündeme geldi. Madenciler solunum yolu hastalıklarına yakalandılar. Bunun nedeni kuru üretim yapılıyor olması. Yani çarklar kömürü kesip alırken, bu işlem esnasında fıskiye ile tozlanma engellemesi yapılması gerekirken, daha fazla üretim yapılması için yapılmıyor.”
Aksu: Katliamın nedeni Sendika, devlet ve patron işbirliği
Soma Katliamı’nı ortaya çıkaran en önemli nedenin, sendika, patron ve devlet işbirliğinden kaynaklandığını vurgulayan Başaran Aksu, katliamdan sonra da bunun değişmediğini söyledi.
Soma kömür havzasında sendikal geleneğin 60 yıllık bir geçmişe sahip olduğuna değinen Aksu, “Madenlerde gerçekten bir sendika faaliyeti yürüten, mevcut kazanımları korumaya çalışan bir sendika vardı. 2000’li yılların başında yaşanan özelleştirme sürecinin ardından buradaki sendikal mücadele hedef alındı. Türkiye kömür işletmelerine bağlı ocakta hizmet alımı sözleşmesi ya da rödovansla büyük şirketlere aktardı. İşçilerin ücretleri düşürüldü. İşçiler hak gasplarını korumak için sendikaya üye olmaya başladı. Türkiye Maden İşçileri Sendikasının üye sayısı kısa bir süre sonra 12 bini buluyor. Sendikalleşmeden rahatsız olan patronlar, doğrudan kendilerinin belirledikleri kişilerin işyeri temsilcileri olmasına izin verdiler. Şirketin politikalarına muhalefet edenleri ya korkutarak ya da işten çıkartarak aday olmalarının önüne geçtiler. Geçmişte de sendikaya muhalif işçilerin öldürüldüğü dönemler yaşanmıştı” diye konuştu.
TİS görüşmesinde patronu temsil etti
Soma Katliamı’na gelinen süreçte sendikanın tamamen işverenlerin kontrolüne girdiğini söyleyen Aksu, “Ciner Holding işletmesinde işçiler, patronun zoruyla sendikadan kovuluyorlar. O dönem Çayırhan’ın muhasebe müdürü olan Nuretin Akçul, zorla şubenin başkanlığına getiriliyor. Bu adam daha önce Çayırhan’da yapılan Toplu İş Sözleşmesi’nde, Ciner Holdingi temsil etmişti. Maden iş kolunda derin devlet nizamında belirleyiciliği var. 12 Eylül öncesinde silahlı, külahlı işler yapan bu kişi, sendika başkanı. Manzara bu” diye belirtti.
Sirket, siyaset ve sarı sendika oligarşisini çökertebiliriz
Soma’da son dört toplu sözleşmede maaşlara asgari ücret zamları dışında hiçbir zammın yapılmadığını belirten Aksu, Bağımsız Maden İş’in emek örgütlenmesinin bunları deşifre etmek ve işçileri kazanmak üzere gelişeceğini söyledi. “İş yerlerinde sendikaya büyük bir teveccüh var. Geçiş meselesi bir anlık mesele, bir anda Bağımsız Maden İş’e geçerler ve burada şirket, siyaset ve sarı sendikayla oluşturdukları oligarşiyi çökertebilirler. Bu yüzden bize dönük saldırılar, davalar gündeme geliyor. Biz burada arı kovanına çomak sokuyoruz. Soruşturmalarla, davalarla bizi krimanilize etmeye, madencilerin gözünde itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Ancak maden işçileri bizim mücadelemizi gördüler. Uyar Maden işçileri gelip, sorunlarını beraber çözmemizi istediler. İnsanlar izliyor ve etik bir tercihte bulunuyorlar. Bağımsız Maden İş, Soma’nın geleceğinde belirleyici bir role sahip olacak” ifadelerini kullandı.
HABER MERKEZİ