ayşe düzkan
sedat peker’in açıklamalarıyla başlayan süreç, iktidar ortaklarından büyük birlik partisi genel başkanı mustafa destici’nin, erdoğan’a yönelik, kaddafi’nin kaderini hatırlatan sözleriyle bir adım öteye gitti. parlamenter partiler, ve parlamento dışı, devletin içinde ve dışında yer alan güçlerin bir ittifakı olan mevcut iktidar, bu birliği daha fazla sürdüremeyeceği bir biçimde ilerliyor, içerden çözünüyor. ancak bu, yolun sonuna ulaştığımız anlamına gelmiyor. iktidara talip olan, iktidarı alacak gücü bulunan bir muhalefet olmadıkça yeni düzenlemeler, yeni ortaklıklar gündeme gelir.
muhalefetten, farklı isim ve partilerle benzer politikalar izleneceği vaadini anlamamak gerek. cumhur ittifakı’nın yerine talip olan bir başka ittifakın, desteğine talip olduğu halkın talep ve ihtiyaçlarını karşılayacak bir program inşa etmesi gerekiyor.
bu programın maddeleri arasında, istanbul sözleşmesi’ne geri dönülmesi yer almalı; doğa talanına ve türkiye toprağının yerli ve yabancı sermayeye adeta bir arsa gibi peşkeş çekilmesiyle mücadele bulunmalı, işsizlik ve yoksulluğa karşı -gerçekten önemli bir mesele olsa da- yolsuzluğa son vermenin ötesine geçen öneriler olmalı. ancak kürt halkının özgürlük ve hak talepleri karşısında bugünkü iktidarın güvenlik bahaneli politikalarını sürdürecek, çözüm masasını, bu kez toplumun tamamını barışın parçası kılacak söylem ve politikalarla kurma konusunda tereddüt gösteren bir muhalefet bloğunu muhalif saymak mümkün değil.
başta ana muhalefet olmak üzere, iktidara talip olan partilerin barış ve çözüm siyasetine sahip çıkmasının bundan da öte bir önemi var bence. buna değinmeden önce, deniz poyraz cinayetiyle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. bu cinayet akp’nin 2015 sonrası politikalarının bir sonucudur. bu caninin suriye’de “görevlendirilmiş” olması, kürt halkına ve hdp’ye karşı hastalığa varan nefreti, profesyonel bir katilin soğukkanlılığıyla ve tekfircilere mahsus bir hareket tarzıyla deniz poyraz’ı öldürmekle kalmayıp bedenine işkence etmiş olması, teker teker 2015 sonrası siyasetle bağlantılı. bu cinayetle ilgili, birden fazla yorum var; siz de takip etmişsinizdir. bu cinayetin akp’ye yönelik bir mesaj olduğu bana en uzak gelen yorum; akp’ye demokratlık atfeden bu yaklaşımı gerçekçi bulmuyorum. iktadar ortağı devlet bahçeli deniz poyraz’ı suçlamayı tercih ederken tayyip erdoğan’ın cinayeti bir provokasyon olarak tanımlaması, ikisinin de taziye vermeye gerek görmemesi de bu ihtimali zayıflatıyor bence. bir diğer iddia, bu cinayetin hdp’yi provoke etmeye yönelik olduğu yönünde; bunu da gerçekçi bulmuyorum. bence bu cinayet esas olarak hdp’yi yıldırmayı amaçlıyordu. ancak bu cinayet için izmir’in seçilmesinin de tesadüf olmadığını düşünüyorum. ulusalcılığın kalesi sayılan/sanılan bu şehirde, bu cinayetin bir türk “refleksi” olarak algılanabilmesi ve bunun meclis’in ikinci ve üçüncü büyük partilerinin seçmeni arasında bir soğukluk yaratması ihtimali de işin parçası bence. ancak umulanın tam aksi oldu; deniz’in cenazesine farklı görüşlerden binlerce kişi katıldı!
bilindiği gibi iktidar muhalefetin içine kama sokmak istediğinde, içinde “hdp” ve “mesafe” sözcüklerinin geçtiği bir cümle kurması, bir gündem oluşturması yeterli oldu hep. ama bunun etkisiz kaldığı noktadayız artık ve bunun tam tersinin denenmesi de mümkün. bilindiği gibi murat karayılan, erdoğan’ın kendilerine haber gönderdiğini, kuzey’de ateşkes ilan edilmesi halinde diğer parçalarda yapılanlara karışılmayacağının söylendiğini açıkladı. türkiye’nin abd ile ilişkileri de hesaba katıldığında, tayyip erdoğan, yeni bir iktidar bileşimi için ve muhalefeti de bölecek şekilde yeni bir “süreç” başlatmayı, en azından bu rivayetin dolaşmasını hedefleyebilir. ve muhalefet partileri, çözüm masasını kendi programlarına almadıkça, seçmenlerine savaşın bu topraklarda yaşayan her halktan insanın zararına olduğunu anlatmadıkça sonuç da alabilir. malum; akp’ye keskin bir nefret duyan chp tabanı, hep hdp’nin akp ile anlaşacağı korkusu taşıyor ve chp, kürtler ve dış siyaset söz konusu olduğunda hep akp ile anlaşıyor! bunu tersine çevirmenin yolu, ülkede ve bölgede barış konusunu akp’nin ve emperyalist güçlerin eline bırakmamaktan geçiyor.
kürt meselesini ezilecek değil, çözülecek bir sorun olarak ele almak akp’nin, karşısındaki muhalefetin içine sokmak istediği kamayı geri göndermenin tek yolu.