Tarih yazılan bir şeydir, yaşananlarla yazıldığı sanılır, değil. Tarih yalanla da yazılandır; geçmişte olduğu gibi, şimdi de olduğu gibi. Kitaplarla anlattılar, haberlerle gösterdiler, ders vererek pekiştirdiler. Tarih kanla yazıldı, tarih yalanla yazıldı. Tarih çarpıtıldı.
Bugünlerde hayatın her yerinde olan ve devletin içinde karar alan ırkçılar, ne kadar birer keskin milliyetçi ve acar vatansever olduklarını yarıştırıyorlar. Kürt kanı üzerinde, çocuklar üzerinde, kadınlar üzerinde, mülteciler üzerinde, el kadar köpekler üzerinde ısrarla ve bıkmadan tepiniyorlar. Kan yarıştırıyorlar, tarihi de işin içine karıştırıyorlar.
Mümkündür çünkü nasıl birer uğursuz katil olduklarını ispatlayarak bir yerlere gelmek. Para sahibi, mülk sahibi, lüks sahibi ve saygı sahibi olabileceklerini biliyorlar. Bu ülkede milliyetçilik ve cinsiyetçilik her zaman kazandırır. Evet, insanlıktan çıkmak burada ödüllendirilir. Utanmak mı, asla.
Kürt siyasi hareketi ile dostları, Kürt halkının onurlu barış mücadelesini hatırlatmak için eylem yapacakları gün yani 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde bir haberle uyandılar.
“Federe Kurdistan Bölgesi’nin Duhok kentinden olan 45 yaşındaki Hekim Lokman, İstanbul’un Fatih ilçesine bağlı Aksaray semtinde uğradığı bıçaklı saldırıda hayatını kaybetti. 10-12 kişilik bir grubun saldırısında uğrayan Lokman, olay yerinde yaşamını yitirdi. Lokman’ın Kürtçe konuştuğu için katledildiği belirtildi.”
Duhoklu Kürt Hekim Lokman’ı kalbinden vurdular. Katledilen Hekim Lokman’ın yanında bulunan kuzeni Saad Muhsin Tevfik, “Kuzenimi Kürtçe konuştuğu için bıçakladılar,” diyerek ambulans ve polis ekiplerinin geç geldiğini belirtti. Bununla da bitmiyor, devam ediyor Tevfik; “Sadece Kürt olduğu için kuzenim öldü. Allah bu durumu kabul etmez. Karakolda ne su ne de yemek vermediler. Telefon da yoktu. Kuzenimin durumunu da sordum. Bir polis bağırdı. Biri de İngilizce kardeşin ‘good’ dedi.”
Barış Günü için birçok şehirde yürüyüşler ve açıklamalar yapılacakken bu olay oldu. Bilenler bilir, olayın geçtiği yer Aksaray ve neredeyse İstanbul’un en kozmopolit yeri. Bilenler yine bilir, devlet tarihi günlerle oynamayı, yeniden yazmayı ve hep hatırlatmayı sever. İşidir bu. Bilmeyenler için, Şeyh Said’in idam edildiği gün yani 29 Haziran’da Abdullah Öcalan’a idam cezası verildi. Devlet bu, tarihleri bilir, mesaj vermeyi de bilir, tarihlerle oynamayı da bilir; katliam günlerini devlet bayramları ile çarpıtmayı da bilir. Barış gününü de Kürt kanına buladılar.
Olaya yine bakalım. Olay yerine de bakalım. Cinayetin işlendiği yer Aksaray ve Kürt nüfusunun yoğun olduğu bir yer. Deyim yerindeyse her dilin duyulabildiği bir yer. Böyle bir yerde bir Kürdü öldürdüler. Katil güruh ise henüz yakalanmadı. Birileri Kürt olmayı ve Kürtçe’yi ölümcül bir tehdit olarak bıraktılar önümüze. Bile isteye 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne denk getirdiler.
Birileri bir dönem bu ülkede barış rüzgârlarının estiğini, tabutların gelmediğini, halkın ekonomisinin ve bununla bağlı olarak refah düzeyinin yükseldiğini, umutların dallanıp budaklandığını unutturmak istediler. Kürtler ve dostları o sabah bunu anlatacaklardı, savaşın yıkım ve ölüm getirdiğini, barışın isimlerden ve günlerden kurtarılıp hayatımıza girmesini. Engellediler, içini döktüler hem de kanlı canlı.
Uzlaşmak yok, uyarmak var. Durmadan bir şeyleri hatırlatarak, travmaları tetikleyerek, tahrik ederek yapıyorlar. Günlerdir saldırıyorlar, on yıllardır yaptıklarından güç alarak. Düğün basıp asayiş berkemal diyen polisler, Kürt rengini giyenleri hapse yollayan hakim ve savcılar, ağır hastalığına rağmen politik tutsak Kürtlere sağlıklı raporlar yazan doktorlar, Kürt çocuklarına dillerinden utanmalarını öğreten öğretmenler, ve daha da sıralanacak toplumsal ve bürokratik kurumların hepsi el birliğiyle cinayet silsilelerini tertipliyorlar. Hepsi de bu suçlara ortak.
1 Eylül Dünya Barış Günü’nde bir Kürdü kalbinden bıçakladılar. Organize bir cinayetle öldürdüler. Tesadüf müdür, trajedi midir bilinmez, öldürülen Kürdün adı Hekim Lokman, yani dünyanın derdine derman olmak, ölümün elinden çekip almak yaşayanı, iyi yapmak, iyileştirmek ve bunu öğretmek. Dil insanın kalbidir, derler. Kürdü barış gününde Kürtçe konuştuğu için canice katlettiler. Asla nostaljik bir anımsama, ağlak bir mağduriyet değil, dümdüz ve dağlar kadar bir öfke ışıldadı, tarihe de yazıldı.
Tüm bunlar bir gün yeniden ortaya çıkarılacaksa ve konuşulacaksa ezilen kendi tarihini de okuyacak, mezarlı-mezarsız herkesin adını bir bir, öfkesini tane tane, yüzleşmeyi birebir yapacak.