Kürt yazar Oremar’ın, “Yadîgarên Komara Kurdistan a sala 1946’an-1” kitabı, Mahabad Kürt Cumhuriyeti ile ilgili onlarca röportaj, inceleme ve fotoğraf ile Kürt tarihinin önemli bir dönemini aydınlatıyor
Kürt yazar Kakşar Oremar’ın kaleme aldığı “Yadîgarên Komara Kurdistan a sala 1946’an-1” kitabı okuyucuyla buluştu. Sîtav Yayınevi’nden çıkan kitap, Kürt tarihi açısından bir başucu niteliğinde. Mahabad Kürt Cumhuriyeti ile ilgili onlarca röportaj, inceleme ve fotoğrafın yer aldığı kitapta Oremar, Kürt tarihinin önemli bir dönemini belgeleriyle aydınlatıyor.
Oremar kitabında ulaştığı belge, bilgi ve dönemin tanıklarının anlatımlarından yola çıkarak bugüne kadar “Mahabad Kürt Cumhuriyeti” olarak ifade edilen ismin yanlış olduğunu, tüm belgelerde Mahabad’ta kurulan cumhuriyetin isminin “Kürdistan Cumhuriyeti” olduğunu detaylarıyla gözler önüne seriyor.
Bir arşiv niteliğinde
Kitabıyla ilgili Mezopotamya Ajansı’ndan Adnan Bilen’e konuşan Oremar, ilk cildinin basımı yapılan kitabın üç ciltten oluşacağını, bu çalışma ile tarihi arşivi korumayı amaçladığını belirtti. Büyük emekler ve çok az imkanlarla çalışmasını yürüttüğünü ifade eden Oremar, “Bu çalışmaya başladığımda ölüm her zaman peşimde ve kulaklarımdaydı. Röportaj veren kişilerin emniyetini sağlamak için ahlaki prensiplerin olması gerekiyordu. Bunun için çabaladım. Kitabımı okuyan her bir okuyucunun önerileri, eleştirileri ve görüşleri benim çalışmama güç katacaktır” sözlerini ifade etti.
Qazi Muhammed’in talepleri hafızalardan silinmek isteniyor
Uzun yıllar Kürt tarihiyle ilgili arşivler yaptığını anlatan Oremar, çalışması ile ilgili şu sözleri ifade etti:
“Nerede bir araştırma yapmışsam hepsinden arşivim vardır. Her bir resim ve dokümanda binlerce mesaj var. Avrupa’da ilk defa bir fotoğraf üzerinden belgesel çekildi. İnsan, sonsuz bir güç ve azimle bir konuya yaklaştığı zaman aslında siyasi kaderinin ona bağlı olduğunu anlayacak ve mükemmel bir sonuç elde edecektir. Kürdistan Cumhuriyeti üzerine yürüttüğüm çalışmalar da bir deniz gibi beni kendine daha fazla çekti ve o arayış bende daha çok fazlalaştı. En anlamlı olacak olan, bu canlı tarihe tanıklık eden kişilerin fikir yürütmesidir. Kürt Cumhuriyeti, Kürdistani ilkeler doğrultusunda kurulmuş ve dört parçada yaşayan Kürtler de bunu beyan etmiştir. Ama İran bunu küçük bir kuruluş olarak görüp, Qazi Mihemed’in taleplerini hala Kürt halkının hafızasında silmek istiyor ama başaramıyorlar. İran siyasetçileri ve aydınlarının Kürt siyasi tarihi üzerine yazdıkları ve doğru olmayan her şey bu kitapla yalanlanıyor. Çünkü bir çok İran yetkilisi, yazarı, çizeri Kürtlere ne isterlerse vereceğini ama buna karşılık olarak Kürt özgürlük mücadelesinin duyurulmaması tembihlemiştir.”
Mina Qazi’den Menaf Kerimi’ye
Okuyucunun ‘Kürtleri tarihin başından beridir görmeyen işgalcilerin tarihlerinin ne kadar yalanla dolu olduğunu göreceğini’ vurgulayan Oremar, kitapta geçen röportajların cumhuriyetin yöneticileri ve vezirleri ile gerçekleştirildiğini ve halkın gözünde ‘saygıyı hak etmiş ve halka umudu, inancı aşılayan devrimci insanlar’ olduğunu söyledi. Oremar anlatımlarına şöyle devam etti:
“Mina Qazî, Kadın Birliği’nin başkanıydı. Menaf Kerimi, Eğitim Bakanı’ydı, Dr. Şemzinî cumhuriyetin öğrencisi, babam da cumhuriyetin peşmergesi ve savaşçısıydı. Kendi tarihini yazmak için bundan daha güzel ve anlamlı ne olabilir ki? Nasıl ki William Egelton dünyanın başka bir yerinden Kürdistan’a gelip, Kürdistan tarihi üzerinden kitaplar yazıyor ve insanlar yazdıklarına inanıyorsa, biz bu tarihin bir parçası olarak daha fazla araştırmalı ve duyurmalıyız.”
Yine o dönem Kürt liderleri arasında var olan samimiyet ve dürüstlüğün bugünkü siyasetler arasında yok denecek kadar az olduğu eleştirisinde bulunan Oremar, şu sözleri sarf etti:
“Şêx Ehmed Barzani, Simkoyê Şikak ve Qazî Mihemed bunun canlı örnekleridir. Ama şimdikiler öyle değil. Bir taraftan düşmanının yanından yer alırken, bir taraftan da kardeş kardeşe vurduruluyor. Bunlar atalarının tarihini unutanlardır. Qazî Mihemed tek başına dört bir parçadan oluşan bir Cumhuriyetin kuruluşunu ilan ederken şimdikiler öyle mi? Şuna inanıyorum. Eğer ki çok estetik bir yaklaşımla bu soruna yaklaşırlarsa Kürtlerin birliği sağlanacaktır. Bunun için bir neden veya sebep yok. O gün ile bugün arasında büyük farklar var. O zamanlar okuyan Kürtlerin oranı yüzde 5 iken, şimdi yüzde 70’lerde. O zamanlar Kürt siyasi organları azdı ve serhildan sadece Mahabad ile sınırlı iken, şimdi dört parça Kürdistan’da onlarca siyasi parti ve örgüt var. Aydınların toplumsal siyaset üzerindeki çalışmaları camilerde gece gündüz sürüyordu. İlkeleri ve yöntemleri o kadar çok anlamlı ve kutsaldı ki bunu bir ibadet gibi yerine getiriyorlardı. O zamanlar Kürdistan sevdasının farklı bir anlamı vardı. Ne sınırlar kabul edilir ne de bunu söyleyenlere itimat edilirdi. Ama ne yazık ki şimdilerde muazzam çelişkilerle mücadele yürütüyoruz.”
HABER MERKEZİ