Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği karşılığında orada iltica eden Kürtleri istemesine dair değerlendirmelerde bulunan Kürt siyasetçi Emine Kakabaveh, Türkiye’nin Avrupalı devletleri de kullandığını belirtti
Türkiye’nin Federe Kurdistan Bölgesi ile Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırıları sürerken, İsveç ve Finlandiya’nın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) yaptığı üyelik başvurusu ile de bu ülkelerle “Kürt pazarlığı” başladı. Türkiye bu ülkelere üye desteği karşılığında orda yaşan Kürtleri iade etmelerini şart koşuyor.
En son İsveç, Kürt mülteci Mahmut Tat’tı Türkiye’ye iade etti. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise, bu konusu durumu “iyi bir başlangıç” olarak niteledi. Önümüzdeki günlerde gelişmelerin ne olacağı merakla beklenirken, İsveç Parlamentosu eski bağımsız milletvekili Kürt siyasetçi Emine Kakabaveh Mezopotamya Ajansı’ndan Esra Solin Dal’a değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’ye karşı tutumları değişti
Rusya ve Ukrayna savaşından sonra İsveç’in NATO yanlısı bir siyaset izlediğini belirten Kakabaveh, Türkiye’nin İsveç’in üyelik başvurusunu fırsata çevirmek istediğini aktardı. Kakabahev, “Türkiye bu durumu Avrupa devletlerine ve Kürtlere karşı bir baskı aracı olarak kullanmak istiyo” dedi.
Türkiye’nin ülke içerisinde Kürtlere karşı “düşmanca bir politika” izlediğini söyleyen Kakabahev, “Türkiye artık Avrupalı devletlerini de Kürtlere karşı kullanmayı düşünüyor. Avrupalı devletler, daha düne kadar Türkiye’nin insan haklarına saygılı olmayan bir devlet olduğunu söylüyordu ve sivillere karşı bomba ve kimyasal silah kullandığını söylüyordu. Yani o dönem böyle bir retorik vardı. Ama şu anda durum tersine dönmüş durumda” ifadelerini kullandı.
Erdoğan Putin gibi
Türkiye ile İsveç ve Finlandiya arasında imzalanan memoranduma dikkati çeken Kakabaveh, “Erdoğan’ın şuanda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den hiçbir farkı yok. Putin Ukrayna’yı işgal ediyor, Erdoğan’da Rojava’yı işgal ediyor. Başur’u bombalıyor ve orada insanları öldürüyor. Buralarda kimyasal silahlar kullanılıyor. Bunların hepsi, bir sene öncesine kadar kabul edilmiyordu. Ancak şuanda NATO’ya üye olmak isteyen Finlandiya ve İsveç’ten dolayı bunlar kabul ediliyor” ifadelerini kullandı.
Kürtlerin iade edilmesi söz konusu olamaz
NATO başvurusu sonrası Kürt siyasetçilerin iadesinin talep edildiğini ve Türkiye’nin listesinde Türkiye vatandaşı olmamasına rağmen kendi adının da geçtiğini aktaran Kakabaveh, “Bu listede 72 kişinin ismi bulunuyordu. Sonrada denildi ki bu yetmiş iki kişi 32 kişiye indirilmiş. İsveç yasalarına göre İsveç vatandaşı olan birini Türkiye’ye teslim edemezsiniz” dedi.
İsveç kamuoyu tepkili
Türkiye’ye iade talebinin İsveç kamuoyunda rahatsızlık yarattığını aktaran Kakabahev, “İsveç merkez medyasında: ‘bizim prensiplerimiz, bizim hukukumuz NATO’ya üye olmaktan ya da Erdoğan’ın isteklerini yerine getirmekten çok çok daha önemlidir’ deniliyor. Çünkü bu süreçte İsveç’in zayıf gösterildiğini, ayrıca Avrupa Birliği (AB) devletlerini ve AB kriterlerinin ayaklar altına alındığını söylüyorlar. Bu İsveç’teki kamuoyunun ya da medyanın hatası değil. Bu hata siyasi partilerin hatasıdır” şeklinde konuştu.
Kimyasal insanlığa karşı suçtur
Kürtlerin tüm saldırılar karşısında ulusal birliğini sağlaması gerektiğinin altını çizen Kakabaveh, “Federe Kurdistan Bölgesi’nde bulunan siyasi partiler Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarına karşı sessiz kalmamalı. Kürtler artık bu parçalı duruşu bir kenara bırakıp, diplomasi yürütmeliler. Bunu yaparken de dört parçada bulunan bütün Kürtlerin çıkarına yönelik yürütmeliler. Öyle ki Federe Kürdistan hükümeti, Türkiye’nin bu saldırılarını kınamayı bile göze almıyor. Bu insanlığa karşı bir suçtur. Elbette diplomasiyi de yürüteceğiz ancak kimseyi de halkımızı bombalamasını iznini vermemeliyiz. Kürtlerin öldürülmesine, idam edilmesine izin vermemeliyiz” ifadelerini kullandı.
Türkiye tüm halklara karşı
“Bölgesel Kürt devleti Erdoğan ile hareket ediyor. Bu birliktelik sadece Kuzey ve Doğu Suriye saldırılarıyla sınırlı değil. Güney hükümeti, uluslararası konularda, hata bölgesel konularda bu birliktelik devam ediyor” diyen Kakabaveh, “Türk devleti sadece Kürtlere karşı bir devlet değil, aynı zamanda kadın haklarına ve düşünceye karşı hareket eden bir devlettir. İran da aynı şekilde her gün Kürtleri, Belucileri katlediyor. Ama birçok Kürt partisi ne Türkiye’ye nede İran’a karşı bir tavır almadılar” dedi.
HABER MERKEZİ