CHP İl Başkanı Kaftancıoğlu, Figen Yüksekdağ’ın tutuklanmasına karşı ‘Bu mudur anayasal süreç demiştim, yine diyorum’ ifadesini kullandı. Öte yandan Kaftancıoğlu partide ‘ulusalcı’ oluşum ve yapılarla anlaşamadığına dikkat çekti
Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kazanmasının başmimarı olarak gösterilen CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu “Düşünceleri nedeniyle, hiç kimsenin tutuklanmaması gerektiğini hep söylüyorum. Benim yargılandığım twitler biri, Figen Yüksekdağ’ın sabahın bir köründe zorbaca gözaltına alınmasına yönelik attığım bir tweet. Yüksekdağ’ın sesi hâlâ kulaklarımda. ‘Sabah hazır değilim. Bir dakika hazırlanayım’ demesine rağmen kapısının nasıl zorlandığını hatırlıyorsunuz. Buna karşı, ‘Bu mudur anayasal süreç?’ demişim. Yine diyorum” açıklaması yaptı.
Kaftancıoğlu, Altı yıl önce yaptığı bazı sosyal medya paylaşımları ve üretilen sahte içerikler delil kabul edilerek hakkında açılan davaya ilişkin “Bir, tam yedi yıl önce attığım tweet’ler ve il başkanı olduğum günden beri sürekli bir karalama ile karşı karşıyayım. Seçim döneminde akla geldi bu tweetler. Yedi yıl öncesinde neredeydiniz? İl yöneticisi olunca mı aklınıza geldi?” sorusunu dile getirdi.
Bianet’ten Evrim Kepenek’in sorularını yanıtlayan Kaftancıoğlu’nun açıklamaları şöyle:
Kadın siyasetçiler tek hataları ile siyaset alanından uzaklaştırabiliyor. Siyasete devam edemiyor. Sizce de böyle mi?
Sanki hata yapmak da erkeklere mahsus gibi bir algı var siyasette. Siyasette de yaşamın her alanında da hata yapmamak üzerine bir yaşam kurmak mümkün değil.
“Hatasız yaşarım” diyen kişi, zaten gerçekçi yaklaşmıyor. Canan Kaftancıoğlu olarak şunu söylerim “Devam edeceğim ya da etmeyeceğim” diye hiçbir şey hiçbir düşüncem olmadı.
Ben, Canan olarak tabii ki hata yapacağım. Herkes kadar hata yapacağım. Erkekler hata yaptığında hoş görülüyorsa, kadınlar hata yaptığında hoş görülmüyorsa, elbette bunun da kavgasını vereceğim. Hata yapmak da erkeklere mahsus değil. Ben bir şey olmak için değil ama hep birlikte bir şey başarmak için siyaset yapıyorum. Elbette burada hata yapacağız.
Peki, il başkanı olduktan sonra hayatınız nasıl değişti?
Burada şöyle serzenişte bulunayım. Bir röportajda nasıl ifade edilir bilemiyorum ama CHP İstanbul il başkanı olmak hakikaten bu koltuğun hakkını vermek için çalışacaksınız ve çalışıyorsanız akıllı birinin yapacağı iş değil.
Çünkü CHP il başkanı olduğunuzda başka hiçbir şey yapamıyorsunuz. 18 aydır bir gün bile tatil yapmadım. Ben CHP İstanbul il örgütüne, yedi saat uyuyacaksınız dediysem kendim de beş saatten fazla uyumuyorum.
Bir siyasetçinin hayatının, 24 saatinin tamamının siyasette geçmesinden yana değilim, bunu da savunan biriyim. Ailemden, arkadaşlarımdan, dostlarımdan, keyif aldığım okumalardan uzak kalmak beni korkunç derece üzüyor. Beni son derece üzen bir durum. Bu sürecin yoğunluğunda da bunu yapmam gerektiğini biliyordum. Ve bunu da yaptım.
O kadar yoğun geçiyor ki eşim ve kızımla dahi zaman geçirmediğimi biliyorum. Umarım Türkiye siyaseti normalleşir de siyasetçiler kendilerini besleyecek alanlara da zaman bulabilirler.
Aday olacağınızı açıkladığınızda eşiniz ve kızınızın tepkisi ne oldu?
Eşim, 80 dönemde katledilen Ümit Kaftancıoğlu’nun oğlu. Eşimin şöyle bir bakışı vardı: “Benim babam, çevremizdeki bir sürü arkadaşlarımız inandıkları şeyler için mücadele verdiler, bunu canlarıyla ödediler. Hiçbir şey değişmedi. Sen neyi değiştireceksin ki? ‘O yüzden birlikte yaşayalım yiyip içip gezmek’ varken bu işlere girme.”
Çok sıcak bakmıyordu. Fakat ben buna karar verip bu yola başladıktan sonra en büyük destekçim eşim oldu. Evdeki sorumluluk alanları da biraz değişti.
Kızım 17 yaşında. Açıkçası hiç zaman ayıramıyorum. Mutlaka kendi iç dünyasında bir takım öfkesi, kızgınlığı vardır. Ama onları da aşabileceğimizi ümit ediyorum.
Zaman zaman CHP’den ayrı bir noktaya düştüğünüzü düşünüyor musunuz?
Şöyle, CHP’nin geçmişten bugüne yürüttüğü siyasete, parti programına ve genel başkanın söylediklerine bakınca, bu şekilde değerlendirdiğimizde, benim gündeme getirdiğim konular, CHP içinde çok da kırılma yaratacak konular değil.
Benim Selahattin Demirtaş ile ortaya çıkan fotoğraflarımı çarşaf çarşaf yayımladılar. Bu fotoğraf CHP’nin kurumsal kimliğiyle çelişmiyor. Çünkü Demirtaş tutuklandığında CHP’nin tepkisi var. Demirtaş bir partinin genel başkanı, bu kişiyle fotoğraf vermek kadar normal bir şey yoktur.
Bu fotoğraf, CHP’den aykırı bir tutum sergilemek değil. Sakine Cansız’ın söylediği bir cümleyi yıllar önce yazmış olabilirim. Benim, Cansız’ın kim olduğundan bağımsız olarak Avrupa’nın göbeğinde katledilmiş olmasını kınamış veya doğru bulmamış olmam CHP’nin siyasetiyle çok çelişen çatışan bir durum değil.
Ama şu var. Parti içinde, ne yazık ki kendileri öyle tanımladıkları için ben kavram olarak bunu da çok doğru bulmuyorum tırnak içinde söyleyeyim, “ulusalcı” olarak nitelendiren kişiler, gruplar, yapılar CHP’nin geçmişten bugüne sanki partinin değerlerine onların sahip olduğunu iddia edenler, sadece bunu üzerinden siyaset kurgulamak isteyen bir anlayış var.
Bu kişi, oluşum ve yapılarla anlaşamadım. Bu genel parti çizgisinden ya da genel başkandan ayrı düştüğüm anlamına gelmiyor.
Parti içinde kadınlardan destek görüyor musunuz?
Hem CHP’li kadınlardan hem de parti dışındaki kadınlardan çok fazla destek görüyorum. O desteği de şöyle ifade edeyim. Bu sadece Canan Kaftancıoğlu’na verilen bir destek değil.
Kadınların yaşamın her alanında olmaları gerektiğini, örgütlenerek mücadele etmeleri gerektiğini oldukça önemsiyorum. Kadınların değil Türkiye’yi dünyayı değiştireceğine inanıyorum. Bu destek, bu düşünceye veriliyor. Geçmiş siyaset ve dünya tarihi de kadınların mücadelesinin farkını gösteriyor. Ben, kadınların siyasetteki yeri üzerinde mücadele etmekten asla geri atmam.
CHP’de bir gece operasyonuyla kadınların başkanlık adaylarından çektirildiğini biliyoruz. CHP’de kadın olarak siyaset yapmak zor değil mi?
Bir kere Türkiye’de CHP’yi dışarıda bırakalım bir erkek egemen siyaset bakış var. Bu erkek egemen siyaset bakışı, toplumun genelinin kanıksadığı gibi kadınlar da kanıksamış durumda. Bu durum kota dahi olsa kadınları siyasette geri planda bırakıyor. CHP de bundan nasibini alıyor. Kadınlar siyasette var olabilmek için erkekten medet umar hale gelmişler. Bir yere gelmek için erkekle iş birliği yapmak durumunda kalıyorlar. Bu bütün partilerde var. Ben baştan beri bunu reddediyorum.
Kadınlara pozitif ayrımcılığın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ama öncelikli olarak siyasette kadınlarında bir yere gelebilmesi için kadın mücadelesini buralarda da büyütmeleri gerektiğini düşünüyorum. Her partide kadınların siyasette olmamasının faturası da yine kadınlara kesiliyor. Ben topyekûn bunlarla mücadele ediyorum.
Ben bugüne kadar bir kadın olarak, şu ana kadar hiç kimseden bir şey talep etmedim. Mücadele ederek kadınların da aynı erkekler gibi çok daha iyi bir yere geleceklerine inanıyorum. Ama tabii ki bir anda olacak bir şey değil. Parti içinde kadın örgütlerinin daha da güçlenmesi mücadele etmesi doğru şekilde örgütlenmesi bunların üstesinden gelmesinin yolunu açacaktır. Tabii, 10 yıllık 20 yıllık süreçlerdir. Kadınların mutlaka başaracağını düşünüyorum. Emek ve umutla olacak
Seçim gecesi nasıl geçti? Daha doğrusu seçimler geceleri…
31 Mart akşamı da tahmin etmediğimiz kadar uzun bir akşam yaşadık. Devamında uzun uzun geceler yaşadık. Öyle ki seçim koordinasyon merkezinde hiç çay kahve kalmamıştı.
23 Haziran’da her şeyi planlayıp bütün detayları düşündük. En azından çayı kahvemizi hazırladık. Her şey hazır bir şekilde bekledik. Bu seferde beklediğimizden çok daha kısa bir şekilde oradan çıkmak zorunda kaldık.
31 Mart gecesinden sonra 23 Haziran gecesi oldukça kısa geçti. Sandıklar açılmaya başladığında sonucu anladık. Sonrasında zaten Binali Yıldırım’ın da çıkıp kutlaması ile birlikte o süreç bizim içinde tamamlanmış oldu. Oradan çıkıp Beylikdüzü’ne gittik.
“Sürecin gizli kahramanlarına minnettarız”
Sonucun mimarı siz olarak görünüyorsunuz. Buna dair ne söylemek istersiniz?
31 Mart’ta ve 23 Haziran’da “İstanbul seçimini kazanacağız” dediğim andan itibaren bunun gereğini yapan İstanbul örgütüne, İstanbul halkına korkunç minnet duymamız lazım. Sürecin kahramanları, çuvalların başında, sandıklarda bekleyenler.
CHP Türkiye örgütü ve bu sürece destek veren diğer partiler ve dünyanın hemen her yerinden oy vermeye gelenler de bu sürecin mimarı. Onlar bu dönemin görülmez kahramanlarıdır hep birlikte bu başarıyı sonucu ortaya çıkardığımız için kendi adıma çok mutluyum.
Dava hakkında ne söyleyeceksiniz?
Hiç umursamıyorum. Cezayı verecek ya da vermeyecek kişi, ben olmadığım için başkalarını yapacağı işler hakkında tahminde bulunmam. Benim bildiğim üç şey var.
Bir, tam yedi yıl önce attığım tweet’ler ve il başkanı olduğum günden beri sürekli bir karalama ile karşı karşıyayım. Seçim döneminde akla geldi bu tweetler. Yedi yıl öncesinde neredeydiniz? İl yöneticisi olunca mı aklınıza geldi?
Yaşamım boyunca nefret söylemine karşı mücadele etmiş, terörü lanetlemiş ve şiddetsiz bir toplum için siyasetle uğraşan biri olarak benim, terör örgütleriyle ilişkilendirilmem, halkı kin ve nefrete sürüklediğim iddiasına kargalar bile güler.
Ben yedi yıl önceki twitlerimi bugün de savunuyorum. CHP’li bir kadın olarak doğru olduğunu düşündüğüm şeyleri söyleyip ve siyasi eleştiriler yapmışsam eğer bu eleştirilerden rahatsız olanların açtığı bir cezalandırma davasıyla karşı karşıyayım demektir.
Bu dava ile hiç ilgilenmiyorum ama tarih ve zaman onları yargılar diye düşünüyorum.
Benim davam Türkiye ve dünya kamuoyunda takip ediliyor. Oysa benimle aynı durumda olan on binlerce insan bugün cezaevinde. Aynı mağduriyeti yaşayıp için ismini bilmediğimiz sırf düşüncesini tarif ettiği için anlattığı için cezaevinde olan on binlerce insan var. O insanların da hakkını savunmak için hukuksal haklarımı kullanacağım.
Matrix’teki kadın kahraman Trinity’e benzetiliyorsunuz..
Bazen üzerek bazen gülerek görüyorum. Söylüyorum hep böyle bir kurtarıcı hep insan üstü güçler üstlenen Trinity gibi Superman gibi kişiler bekliyoruz. Aslında bakılınca üzücü bir durum.
Bu toplumun hakikaten siyasetçilerin de insan olduğunu unutması anlamına geliyor. Hata yapabileceği, uykusuz kalabileceği unutuluyor. İnsani yanları göz ardı eden bir yaklaşım bu. Bu sorumluluğu arttırıyor ama o kadar çok insanların beklentileri var ki neredeyse Trinity gibi uçma mı bekleyecekler. Bu beni gülümsetiyor. Gönül isterdi ki Türkiye siyasetinde böyle insan üstü güçler beklentisi olmasın.
HDP’li kadın siyasetçiler cezaevinde. Sizin buna tepkiniz nedir?
Düşünceleri nedeniyle, hiç kimsenin tutuklanmaması gerektiğini hep söylüyorum. Benim yargılandığım twitler biri, Figen Yüksekdağ’ın sabahın bir köründe zorbaca gözaltına alınmasına yönelik attığım bir tweet. Yüksekdağ’ın sesi hala kulaklarımda. “Sabah hazır değilim. Bir dakika hazırlanayım” demesine rağmen kapısının nasıl zorlandığını hatırlıyorsunuz. Buna karşı, “Bu mudur anayasal süreç?” demişim. Yine diyorum.
Kadınlar, daha kolay hedef oluyor böyle durumlarda. Erkek egemen bakışlar, erkek egemen muktedirler önce kadınları zayıflatmak isterler. Bu tutukluluğun altında da bunu biraz görmek lazım.
Erkek egemen siyaset kadın siyasetçileri daha kolay hedef yapıyor. Açıkçası imkânım olsa cezaevinde hangi partiden olursa olsun ziyaret etme olanağım olsa bu şekilde hak gaspına uğrayan kadınları ziyaret etme önceliğim olur.
Erkek egemen siyasette kadınların yer bulması için ne yapmak gerekir?
Kadın siyasetçiler, hangi partide olursa olsun yan yana durmalı. Bir kadın milletvekili Meclis’te haksızlığa uğradığında, AKP’li kadınlar da CHP’li kadınlar da diğer partinin vekilleriyle yan yana durmalı.
Figen Hanım gözaltına alınırken AKP’li bir kadın milletvekili çıksın da “yanlış bir iş” desin. Ama erkek egemen bakış sonucu bu. Erkek egemen bakışa bağımlı olunca, bunu söyleyemiyorsunuz. Ben de bu bakışın dışında söylem geliştirdiğim için siyasi odakları rahatsız ettiğim için hedef haline geldim. Umurumda değil.
AKP’nin içinde siyaset yapan kadınlar, hakikaten bir mağduriyet yaşasalar emin olun yanlarında olurum. Bizim mağduriyetin ya da hakkın haklının yanında olmak için aynı siyasi partiden olmamıza da hiç gerek yok. Kadınların yan yana durmasını çoğaltmamız gerekiyor. Bunu zaman içinde yaygınlaştıracağımızı düşünüyorum.
Erkek egemen siyaset, kadın siyasetçileri daha kolay hedef yapıyor. Açıkçası imkânım olsa cezaevinde hangi partiden olursa olsun ziyaret etme olanağım olsa bu şekilde hak gaspına uğrayan kadınları ziyaret etme önceliğim olur.