Kadri Bağdu 1968 yılında Siirt’in Pervari ilçesine bağlı Erkend köyünde doğdu. Tansu Çiller, Mehmet Ağar ve Doğan Güreş döneminde köylülerin korucu olması istendi. Erkend köyünün tek bir ferdi korucu olmayı kabul etmedi. Her aileden bir kişiyi gözaltına aldılar ve günlerce işkence ettiler yine korucu olmayı kabul ettiremediler. Devlet güçleri “Köyünüzü yakarız” diye tehdit edince, “Köyümüzü yaksanız da korucu olmayız” dediler.
Bir sabah asker ve özel harekât polisleri köylerine operasyon düzenledi. Bütün köylüleri evlerinden çıkardılar ve Erkend köyünü yaktılar. Hepsinin gözlerinin önünde köyü yaktılar. Kadri henüz gençti. Kadri köyde çobanlık yapıyordu. Koyunlarını gezdirdiği otlakları geride bırakarak göç yollarına düştü Kadri. Hepsi akrabaydı. Günlerce nereye gideriz diye düşündüler. Sonra Çukurova’ya ekmeklerini topraktan kazanacakları diyara yol aldılar. Kadri önce Mersin’e yerleşti. Ancak orada da baskılar sürdü.
Ardından Adana Şakirpaşa Mahalle’sine taşındılar. Kadri Bağdu geldiği ilk yıllarda hamallık yaparak ailesinin ekonomik geçimini sağladı. Bu arada, mücadele ile bağını hep korudu ve mücadele etmeyi sürdürdü. 1998 yılına kadar üç kere örgüt üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alındı. Her seferinde işkence gördü ve 3-4 ay hapiste yatmak zorunda kaldı.
1998 yılında gazete dağıtımcılığına başladı. Gazete dağıttığı için defalarca polisin tehditlerine maruz kaldı, gözaltına alındı. Eşi Şemsê ve çocukları da gözaltına alındı, hapse atıldı. Kadri, Adana Seyhan ilçesi Şakirpaşa mahallesinin hafızasıydı. Herkesi biliyor ve tanıyordu. Oraya kim gitse mutlaka Kadri ile tanışmıştır. Başka türlü orada çalışmak ve yer edinmek mümkün değildi.
İşte bu özellikleri nedeniyle hedef alındı. 14 Ekim 2014 günü erkenden kalktı yatağından. Eşi ve çocuklarıyla vedalaşmadan çıktı evden. Ne de olsa her sabah yaptığı işti bu. Mavi bisikletine atladı; Özgür Gündem ve Azadiya Welat gazetelerini attı arkasına. Gazete bırakmak için abonelerini gezdi; belki de ilk abonesine daha gidememişti veya gidiyordu. Saat 09:30 civarıydı.
17 yıldır çalıştığı, 24 yıldır yaşadığı sokaklarda kendisini güvende hissediyordu. Ne de olsa her sabah gazete dağıtırken pedal çevirdiği sokaklardaydı. Motosikletli ve maskeli iki kişi arkasından yaklaştı; 5 kurşun isabet etti bedenine. Her sabah abonelerine ulaştırdığı gazeteleri o gün onunla birlikte ulaşamadılar; bir sokak ortasında mavi bisikletiyle birlikte öyle dağınık duruyorlar…
Kadri katledildiğinde 46 yaşındaydı. Ondan geriye etrafa dağılmış gazeteleri ve mavi bisikleti kaldı. 15 Ekim Çarşamba günü mavi bisikletli gazeteci; eşi, çocukları ve dostları tarafından Adana’da toprağa verildi. Katil ya da katillerin bulunup, yargılanması için yapılan tüm başvurular sonuçsuz kalırken; Kadri Bağdu’nun öldürülmesini anlatan bir IŞİD üyesinin görüntü ve yazışmalarına ulaşıldı.
Nitekim 2016 yılına ait görüntüler ve yazışmalarda Servet Koç isimli IŞİD’li, Adana’da işlenen Kadri Bağdu, Yusuf Gülderen ve Ahmet Albay cinayetlerinin nasıl gerçekleştiğini anlatıyor. Söz konusu görüntülerde Koç, Bağdu cinayetinde kullanılan motosikletin “Birinci emirimiz” dediği Murat Bulanık’a ait olduğunu, silahı da “Ağrılı Cumali” isimli birinin getirdiğini aktarıyor.
Adana’da IŞİD’in “infaz timi”nde yer aldığını söyleyen Servet Koç, bu yazışmalarda, bütün suçun kendine atıldığını gördüğü için olan biteni anlattığını öne sürüyor. Koç, işledikleri cinayetlerden sonra Suriye’ye nasıl geçtiklerini ve orada gördükleri eğitimi de tek tek aktarıyor. Koç, “Bu olayı yapan en büyük sorumlu bir Murat Bulanık, iki Barış Tekçe, ondan sonra ben, Taner, Coşkun Yalçın” itirafında bulunuyor.
Kadri Bağdu’yu unutmadık; unutturmayacağız!