Yepyeni gazete yeni yaşam aramızda. Seçime tam bir ay kala gözümüz kulağımız haberimiz olsun diye çıkıyor. Uzun olsun ömrü… Evet bir ay kaldı seçime. 6 Cumhurbaşkanı adayı var ve 9 parti seçime giriyor. Bu partilerin arasında en eşitsiz koşullarda seçim kampanyası yürüten ise HDP. 7 Haziran’dan sonra ana akımın hep görmezden geldiği ve manipüle ettiği Meclis’in 3. büyük partisi HDP Cumhurbaşkanı adayı ve eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın hukuksuzca hapsedildiği bir dönemde ve OHAL koşularında seçim kampanyası yürütmeye çalışıyor. Siyasi partiler heyecanla beklenen adaylarını açıkladılar. Listeler açıklandıktan sonra hepsi için değişik biçimlerde şaşırıldı, üzerinde değerlendirmeler yapıldı ve yapılmaya da devam ediliyor.
İktidar partisi ve ana muhalefet partisi kendileri için yine kadın aday kıtlığı varmış gibi davranarak aday gösterdikleri erkek adayların neredeyse 1/5’i oranda kadına listelerde yer verdiler. Bu kadınların seçilebilecek yerlerde, ilk sıralarda olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusu tabii. Erkek aday sayısının yarısından biraz daha az sayıda kadını aday olarak gösteren HDP ise bu konuda yine birinci. En çok kadın aday HDP listelerinden gösterildi ve pek çoğu da seçilebilecek yerlerden. Neredeyse adayların yarı sayısını oluşturan kadın adaylarına rağmen seçime giren tüm partilerde olduğu gibi HDP’de de hep ve sürekli erkek adayların konuşulduğunu ve tartışıldığını görmemek mümkün değil. Oysa birbirinden farklı kadın HDP listelerinden milletvekili adayı oldu.
Bu kadınların hayatlarında aktivizm vardı, siyaset vardı. Hâlâ var. Bu kadınlar erkeklerle son derece eşitsiz bir hayatta kendi elleriyle kendilerine yol açmaya çalışıyorlar. Tam anlamıyla ‘mücadele’ ediyorlar. Bu mücadele daha çok da erkeklere karşı. Çünkü ‘erkekçe’ ve ‘erkek erkeğe’ kapışılan, yarışılan bu ülkede bir kadın olarak var olmak çok zor. Kadınların önleri siyaseten değişik biçimlerde kesiliyor. Bir takım bahane ve manipülasyonlarla önlerine erkekler geçiriliyor ya da erkeklerin ardına uygun görülüyorlar. Veyahut onlardan fedakârlık yapmaları bekleniyor. Bu kibarca bir yöntem. Bunun kaba ve sert versiyonları hâlâ ve sıklıkla karşılaştığımız şey.
Kadınların da erkekler gibi politika üretebilecekleri düşünülemiyor. Oysa HDP adayı kadınlar başka başka mücadele alanlarından geliyorlar. Feministler, sosyalistler, Kürt kadınlar, insan hakları savunucuları, işçiler, kamu emekçileri, yaşam savunucusu ve hayvan hakları aktivistleri ve daha pek çok mücadele alanı insanının toplamı bu kadınlar. Örneğin Dersim Milletvekili adayı Meral Hanbayat başkaca alanlarla birlikte gözaltında işkence konusunda çalışan ve bu konuda deneyim biriktirmiş ve bu deneyimlerini de çeşitli mesleki platformlarda paylaşan bir avukat, bir hak savunucusu. İstanbul 3. bölge milletvekili adayı Züleyha Gülüm bir feminist avukat ve hem kadın cinayeti, hem de erkek şiddetinde meşru müdafaa davaları ve politik davalar onun çalışma alanı.
KHK ile ihraç edilen HDK Eş Sözcüsü, sağlık iş kolu kamu emekçisi ve sendikacı Gülistan Koçyiğit ise Muş adayı. Sağlık Emekçileri Sendikası Diyarbakır eski temsilcisi Saliha Aydeniz Diyarbakır’dan milletvekili adayı. Yıllarca kadın hakları alanı ile pek çok hak alanında çalışma yürüten, bir hukuk dergisi çıkarıp o derginin yazı işleri müdürlüğünü yapan ve feminist avukat Filiz Kerestecioğlu da bu kez Ankara adayı.
Toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları alanından gelen sosyolog ve arkeolog olan Dilan Dirayet Taşdemir ise yine Ağrı’dan aday. Bir de Sur direnişçisi Diyarbakır adayımız Remziye Tosun var ki, en büyük önceliğini yıkılan kentlere, barınma ve yaşam hakkı ellerinden alınan insanlara vereceğini, yaşam alanlarını yeniden yeşertmek istediğini söylüyor. HDP listelerinde ben dahil başka pek çok kadın var. Bu kadınlar hayatın içinde bir yerde hem iktidara karşı mücadelede en önde oldular, hem hayata sahip çıktılar, hem de bir yandan evlerinde, iş yerlerinde patrona, kocaya, babaya, abiye karşı hak aramak zorunda kaldılar, kalıyorlar.
Tarih boyu ezilen yok sayılan ve yok sayılmaya devam edilen kadınlar siyasetin içinde erkeklerden daha çok ve daha önde oluverseler ne çıkar? Siyaseti erkeklerden daha iyi yapabildiklerine zaten şüphe yok. Bu Meclis bir erkek milletvekilinin bir kadın millet vekiline ‘bir kadın olarak sus’ diye bağırmasına da tanık oldu. Bu cümlede çok şey gizli. Kadının ‘bilmesi gereken yer’ gizli. Bu cümlede ‘senin parlamentoda ne işin var?’ soru gizli. Siyaset erkek işi cümlesi gizli. Dolayısıyla ne çıkar kadınlar erkeklerin önüne geçiverse? Erkekler lehine zaman zaman delinen fermuar sistemi kadınlar lehine işletilmese? Ne çıkar? Şu çıkar ; kadınlar daha çok siyasete katılır ve dünya değişir, güzelleşir. Çünkü Kadınlarla değişir.