Pero Dündar*
Erkek egemen ulus devletçi yapılar tarihin her döneminde kadınları en büyük tehlike olarak görmüşlerdir. Kadınlar şahsında toplumun tamamını tahakküm altına almak isteyen ve biat kültürü ile kendini var etmeye çalışan; geçmişi savaşlar ve katliamlardan geçilmeyen erkek egemen iktidar anlayışının tarihi, bu anlamda kadın düşmanlığının ve kadın katliamlarının tarihidir.
Bugün var olan sistem kadına yönelik şiddeti, katliamları besleyen politikaları ile erken yaşta evlilik düzenlemeleri ile “bir kereden bir şey olmaz” diyerek çocuk ihmal ve istismarını meşrulaştıran söylemleri ile kadın kazanımlarını gasp ederek, kadın sığınaklarını kapatarak adeta bu “erk” anlayışın sürdürücüsü olduğunu bir kez daha göstermiştir. Verilere baktığımız da bu durum tüm gerçekliği ile ortadadır.
2003 yılında erkekler tarafından öldürülen kadın sayısı 83 iken 2019 yılında 474 kadın erkekler tarafından katledilmiştir. AKP döneminden bu yana katledilen kadınların sesi 2019 yılında çocuğunun gözü önünde katledilen Emine Bulut’un “ölmek istemiyorum” çığlığıydı. Ve yıl 2020. Sadece yılın ilk iki ayında 50 kadın erkekler tarafından katledildi. Ve 62 gündür kaybolan/ kaybettirilen Gülistan Doku…
İktidar, Gülistan’ı bulmak yerine, “Gülistan nerede?” “Neden hala bulunmadı?” diyerek ülkenin dört bir yanında sokaklara çıkan kadınlara devlet şiddet uyguluyor. Bizler bu şiddetin alt metnini Nadira’nın dava dosyasına verilen takipsizlik kararından biliriz…
Kadın düşmanı politikaların bir diğer hedefi ise uluslararası pazarlık ve tehdit unsuru olarak kullanılan mülteci/sığınmacı statüsünde olan kadınlar olmuştur. Türkiye, imzacısı olduğu Cenevre Sözleşmesi uyarınca çatışma ve zulümden kaçan mültecilerin sığınma taleplerini kabul etmesi ve güvenliklerini sağlaması gerekirken, İstanbul Sözleşmesi kapsamında göçmen, mülteci kadınları ve kız çocuklarını korumakla yükümlüyken uyguladığı açık kapı politikaları ile bu anlaşmaları ihlal etmiştir. Mülteci sığınmacı kadınlar, çocuklar insan tacirlerinin insafına bırakılmış, sınır kapılarında güvencesiz geçiş yolları ile ölüme gönderilmek istenmiştir.
Bu anlamda 2020 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, biz kadınların eşitsizliğe, şiddete, emek sömürüsüne, ötekileştirmeye, yok sayılmaya, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı eşitsiz rollere ve bir bütünen bunların sürdürücüsü olan erkek egemen sisteme karşı siyasal, sosyal, hukuki ve toplumsal anlamda verdiğimiz mücadelenin alanlara yansıdığı gün.
“Katledilen her kadın isyanımızdır” diyerek seslerimizi birleştirip 65 gündür kaybolan/kaybettirilen “Gülistan Doku Nerede” diye alanlarda haykırıyoruz.
“Mülteci kadınlar yalnız değildir” diyerek savaşa karşı barış hemen şimdi diye haykıracağız. “Özgürlükte Israrcı, Mücadelede Kararlıyız” diyerek haklarımızı ve hayatlarımızı savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Ve biz kadınlar 8 Mart coşkumuzla Newroz alanlarına akarak hep birlikte tecride karşı özgürlüğü, savaşa karşı barışı haykıracağız. Bijî 8’ê Adarê! Jin jiyan azadî
*HDP Mardin Milletvekili