Artık toplumların karakteri nasıldır, bir kişinin olgunluk düzeyi nedir, ne kadar özgürlükçü ve demokrat olduğu kadına bakışla ölçülüyor. Bırakalım bu özellikleri, insan doğasına sahip olup olmadığı da kadına yaklaşımla belli oluyor. Böyle bir çağa girmiş bulunuyoruz. Zaten bu nedenle 21. yüzyılın kadın yüzyılı olduğu söylenmektedir. 4 bin yıldan fazladır kadına çektirilen acılar artık geride bırakılacaktır. Bu temelde gerçek insanlığımıza kavuşmuş olacağız. Kadınlar kendileriyle birlikte tüm insanlığı özgür ve demokratik yaşama kavuşturacaktır. Erkek cinsi de böylelikle 4 bin yıldır üzerinde biriken kirden kurtulacaktır.
Bugün dünyada birçok kadın, erkek, sosyolog, bilim insanı, kadın hakları mücadelesi verenler İmralı adasında tek kişilik zindanda tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlük zihniyeti ve mücadelesine büyük katkı sunduğunu kabul etmektedir. Hatta şimdiye kadar hiçbir sosyolog ve kadın hakları mücadelesi verenlerin dokunmadığı konulara dokunmuştur. Kadın sorununa en cesaretli yaklaşımı gösteren ve bu sorunun tarihi köklerine kadar inen bir siyaset sosyoloğu olduğu kabul edilmektedir. ‘Erkekliği öldürmek’ teorisini ileri sürmüş, kadın özgürlüğünün ulusal ve sınıfsal özgürlükten daha değerli olduğunu vurgulamıştır. Böylece tüm özgürlüklerin ancak kadın özgürlüğü ile anlamlı olacağını ortaya koymuştur. Kadın gerçeğini tarihsel toplumsallığı içinde o kadar çarpıcı ortaya koymuştur ki, erkek egemenlikli zihniyeti temellerinden sarsmıştır. Burada söylediklerinin tümünü belirtmek mümkün değil. Ancak kadın özgürlük zihniyeti ve mücadelesi literatürüne eşsiz katkılarda bulunmuştur.
Kürt kadınında neden özgürlük tutkusu yükseldi; kadın özgürlük mücadelesinde neden ileriye atılma yaşandı sorularının cevabı İmralı’da zindanda tutulan Öcalan’ın çözümlemelerinde aranmalıdır. Sadece kadın üzerinde şu kadar baskı var; kadın özgür olmalıdır, demiyor. Bunları da kapsayacak biçimde bu mücadeleyi bir ideolojik teorik temele kavuşturuyor. Kürt kadını kadın özgürlük ideolojisi temelinde mücadele yürüttüğü için büyük bir gelişme sağlamış; bugün dünya kadın özgürlük mücadelesinde parmakla gösterilen topluluk haline gelmiştir.
Faşizmin emek, insan, toplum düşmanı olması en başta da kadın düşmanı olmasıyla bağlantılıdır. Bu nedenle Türkiye’deki sistem doğrudan Kürt kadınını hedef göstermiştir. Şiddete karşı Türkiyeli kadınlar mücadeleyi yükseltince, karşısında yine otoriter zihniyet ve güçleri bulmuştur. Türkiyeli kadınlar AKP-MHP iktidarını sarsmışlardır; bu iktidarın gerçek karakterinin ne olduğunu Kürtlerden sonra en fazla gözler önüne seren kadınlar olmuştur. Kadının toplumsal ve siyasal yaşamın turnusolü olduğu bir kez daha görülmüştür.
Son zamanlarda Kürt kadınlarına yönelik bilinçli bir yönelim var. Muğla’da katledilen 2 genç kadın da Kürt’tü. Biri Maraş Pazarcıklı, biri Bitlisli olan bu iki genç kadın bilinçli olarak tuzağa düşürülmüş; sonra da katledilmişelerdir. Batman’da bir genç kadın da bir uzman çavuş tarafından cinsel meta haline getirilince intihar etmiştir. Dersim’de bir polisin oğlu ile ilişkisi olan Gülistan Doku kaybolmuştur. Gülistan Doku’nun da katledildiği anlaşılmaktadır. Yakın zamanda Şırnak’ta bir uzman çavuş tarafından bir genç kıza yönelik cinsel saldırı yapılmış, Şırnak gençleri bunu fark edince bu özel savaş sapığına gereken tutumu ve tepkiyi göstermişlerdir.
Kürt kızlarına yönelik böyle yüzlerce olay vardır. Tümünün de Kürt düşmanı zihniyetli kişilerden geldiği görülmektedir. Tüm olaylar bir araya getirildiğinde bunun bilinçli ve planlı bir yönelim olduğu anlaşılıyor. Faili meçhul cinayet, Kürt gençlerini tutuklama, uyuşturucuyu yaygınlaştırma gibi bir özel savaş yöntemi olarak geliştirilmektedir. Türk devletindeki zihniyet Kürt’e köle gibi yaklaşırken, bu zihniyetle şekillenen erkekler de Kürt kızlarına, kadınlarına cinsel saldırılarda, tecavüzlerde bulunmaktadır.
Zaten Kürtlere yönelik bir tecavüz politikası vardır. Diline, kültürüne, kimliğine tecavüz, dağına, ovasına, ormanına tecavüz, evine, hanesine tecavüz, her türlü haklarına tecavüz! Kürt’e ait hiçbir doğal ve hukuksal hakka saygı gösterilmiyor. Tüm haklarına tecavüz ediliyor. Böyle bir zihniyetin ve uygulamanın hakim olduğu yerde tabi ki Kürt çocuklarına, kızlarına ve kadınlarına tecavüz reva görülür.
Batman’da bir Kürt kadınını intihara sürükleyen uzman çavuş tutuklanınca İçişleri Bakanı bunu yaptıranın HDP olduğunu söylemiş. HDP, şoven zihniyet tarafından günah keçisi olarak lanse edilmektedir. HDP’ye böyle bakan bu zihniyet sahiplerine göre HDP istediyse o zaman bu uzman çavuşa sahip çıkılmalıdır. Bu uzman çavuş özellikle bozkurt işareti yapan biriyse! İçişleri Bakanı’na göre kadın sorununu HDP dile getiriyorsa o zaman bu sorun dikkate alınmamalıdır. Hangi hak ve özgürlük isteği de olsa HDP’liler dile getiriyorsa o haklara saldırılmalıdır. Türkiye’de mevcut iktidar tarafından böyle bir algı yaratılıyor. Hatta tüm muhalifler de HDP ile ilişkili diye hedefleniyor. Bu zihniyete göre Kürt kadınlarını savunmak HDP’nin işidir. O zaman Kürt kadınlarına rahatlıkla saldırılabilir! Böyle bir anlayış hakim kılınmaya çalışılıyor.
İçişleri Bakanı’nın unuttuğu bir şey var; bir toplumun onuruyla bu kadar oynanırsa; Kürt kadınlarına yönelik saldırı normal hale getirilirse; bu artık son noktadır. Bu halkın öfkesi Soylu gibileri de boğar. Hele de yönetici ve siyasetçiler kadınlarla uğraşmaya başlamışsa onların sonu da yaklaşmış demektir. Çünkü 21. yüzyıl kadın yüzyılıdır; kadınlara yönelik saldırı mutlaka karşılığını bulur. Alma mazlumun ahını, sözü en fazla da kadınlara yönelik saldırılar için geçerlidir.