Amed’de TJA öncülüğünde yapılan ‘Kadınlar 100. Yılında Lozan’ı Tartışıyor’ başlıklı çalıştayın sonuç bildirgesinde ‘Lozan halklar nezdinde meşru değildir’ vurgusu yapıldı
Kurdistan’ı parçalayan Lozan Atlaşması’nın 100’üncü yılı dolayısıyla etkinlikler sürüyor. Bu kapsamda Tevgera Jinên Azad (TJA) öncülüğünde, 16 Temmuz günü Amed’de çok sayıda aktivist, tarihçi, yazar ve siyasetçilerin yanı sıra gazetecilerin de katılımıyla “Kadınlar 100. Yılında Lozan’ı Tartışıyor” başlıklı çalıştay düzenledi.
Kurdistan coğrafyasında yaşayan halklara soykırım, asimilasyon ve zorunlu göç ve bunlarla bağlantılı büyük bir kırıma neden olduğuna dikkat çekilirken, mücadele yol ve yöntemleri de tartışıldı.
Türk Ulus devletinin temelleri atıldı
Lozan ile birlikte Türk ulus devletinin temelleri atıldığı ve tüm farklılıkların yok edildiği vurgulanan antlaşmanın tarihe erkek aklın ürünü olark geçtiğini belirten kadınlar şunları ifade etti: “Türk heyetinin Batı ile yaptığı sözleşmede, İsmet İnönü’nün başında bulunduğu delegasyon bu coğrafyada sadece Türk yönetimin sözünün geçeceğinin taahhüdünü almış, azınlık olarak sadece Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler tanınırken, bu halkların sözleşme hakları dahi uygulanmamıştır. Kürtler ise tarihi bir hilekarlıkla ‘Türk, Kürt birdir’ denilerek tarihten silinmeye çalışılmış, isimleri dahi anılmamıştır. Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu senedi olurken, Türk ve Sünni kimliğini taşımayanlar için bir toplum kırıma dönüştü. Bu tarihi Antlaşma’da bu coğrafyanın kadim halkları olan Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Yahudiler, Êzidîler ve daha birçok kimlik ulus-devlet politikalarının şiddete dayalı yöntemleri ile tarihsel bir yok oluşla karşı karşıya bırakılmak istendi. ”
Birçok konu tartışıldı
Sonuç bildirgesinin devamında çalıştay da tartışılan konulara değinilerek, “Lozan Antlaşması’na Karşı Kültürün 100 yıllık Mücadelesi, Lozan Antlaşması’nda Azınlık Dilleri Politikasının Kürt Dili ve Lehçelerine Etkileri, Lozan Antlaşması sonrası Kürtler ve Kürdistan, Lozan Antlaşması sonrası Ermeni Eğitim Kurumlarındaki Dönüşümünün Ermeni Kimliği ve Dili Üzerine Etkileri, Lozan Antlaşması sonrası Süryanilerin durumu, Lozan Antlaşması sonrası Alevilerin durumu” tartışıldı denildi.
Tekçilik Batı’nın onayıyla oldu
Devamında çıkan sonuçlara yer verilen bildirgede, Lozan’ın bir ‘barış’ değil azınlık haklara yöneik sistematik yok tme politikalarının başlangıcı olduğu ifade edilerek, “Türk Devleti, Lozan’dan döner dönmez ilk iş olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını değiştirmiş, bu coğrafyada yaşayan herkesi ‘Türk’ ilan ederek, sistematik asimilasyon politikalarına başlanmıştır. Bu süreçte azınlık halklar toplu kıyımlara maruz kalmış, Lozan’da azınlıklara verilen ve Türk heyetinin imzaladığı haklar dahi uygulanmamış, tek amaç homojen bir ulus-devlet yaratmak olmuştur. Bütün bu adımlar Batı’ya rağmen değil, onun onayıyla tescillenmiştir” denildi.
Lozan dönüşü tekçi adımlar atıldı
Lozan’da Kürtlerin yok sayıldığına işaret edilen sonuç bildirgesinde, “Türk heyetinin, ülkeye döndükten sonra attığı ilk adımlar, tekçi 1924 Anayasası, Şark Islahat Planı, İskân Politikaları, sıkıyönetim uygulamaları, Şeyh Sait’ten Dersim’e uzanan kırım politikaları olmuştur. Soykırım adımlarını bütün halklar ve inançlar için ağır bir asimilasyon ve kültürel olarak yok etme politikaları izlemiştir. Ermeni halkı sürgüne gönderilmiş, dışlanmış, kendi okullarında dahi asimilasyona tabii tutulmak istenmiştir. Süryani halkı Lozan’da dahi tanınmamış, hiçbir kimlik, kültür hakkını yaşatmalarına izin verilmemiştir. Lozan’da ismi dahi anılmayan bir diğer topluluk olarak Aleviler, Koçgiri’den Dersim’e, Çorum’dan Maraş’a, Sivas’a katledilmeye devam etmiş, inançları devletin resmî ideolojisine göre asimile edilmeye çalışılmıştır. Aynı şekilde Êzidî halkı inançları ve kimlikleri yüzünden fermanlarla kırıma uğratılmış, 21. yüzyılda Şengal’de, bütün ulus-devletlerin gözü önünde IŞİD çeteleri tarafından katledilmiş, yine kadınlar üzerinden bir soykırım gerçekleştirilmiştir. Fakat bu süreçler içerisinde başta kadınlar olmak üzere, ezilen halklar boyun eğmemiş bu zulme karşı her alanda mücadele etmişlerdir” denildi.
Ulusal birlikte komplo boşa çıkarılır
Kürtlerin ulusal brilike ile bu kompluyu boşa çıkarbileceğini yine halkların ise demokratik bir ulus içinde eşit ve birlikte yaşayabileceğine vurgu yapıldı.
Farklılıkları örgütleyecek güç kadınlar
“Bugün bunu başaran yegâne yönetim olarak Rojava’nın statüsünün tanınması, Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi, azınlık inanç ve kültürlerinin özgürce bu coğrafyada yaşaması için adımlar atılmalıdır” denilen sonuç bildirgesinde, “Lozan, halklar nezdinde meşru değildir ve iptal edilmelidir. Bunun yerine bütün farklılıkları, kimlikleri eşit olarak ele alan yeni bir toplumsal sözleşmeye her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç vardır. Azınlıkları ‘böl-parçala-yönet’ politikası ile Türkiye devletine dahil etmek isteyen erkek aklı karşısında kültürümüze, dilimize, farklılıklarımıza sahip çıkarak bir arada yaşamanın yolunu örgütleyecek temel güç biz kadınlarız” denildi.
Kaynak: JINNEWS