İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptali yönünde görülecek duruşma öncesinde Danıştay önünde bir araya gelen yüzlerce kadın “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” dedi
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK), İlerici Kadınlar Derneği (İKK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Tarım, Orman Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası (Tarım Orkam-Sen), İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in yanı sıra çok sayıda dernek, çeşitli barolar ve kişiler olmak üzere toplam 17 kurum ve kişinin İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptali talebiyle Danıştay’da açtığı dava görülecek.
Duruşma öncesinde Danıştay önünde bir araya gelen çok sayıda avukat, kadın örgütü, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum örgütü temsilcileri, sendika temsilcileri, gazeteciler ile beraber çok sayıda kişi açıklama yaptı.
Açıklamada, “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz”, “Bir erkek şiddeti haberi daha yapmak istemiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” yazılı pankart ile “Eşitlik”, “Yasalara dokunma uygula” yazılı dövizler taşındı.
Açıklamada sıklıkla “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” sloganları atıldı.
Kadınlar: Ortak mücadele edeceğiz
İlk olarak Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) Genel Sekreteri Fidan Ataselim konuştu. Ataselim, “Hukuku hiçe sayarak toplumdaki kadınları, LGBTİ+’ları yalnız bırakma pahasına sadece yüzde 7’lik bir kesimi dikkate alarak bir kişi bu karara imza attı. Bu karar gayrimeşrudur. Bizler hayatlarımızdan, kararlarımızdan, örgütlü mücadelemizden ve İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz. Elbette ki hukukun üstünlüğü yerine gelsin diye bu duruşmaları takip etmeye devam ediyoruz. Sözleşmenin uygulanması için mücadelemizden vazgeçmiyoruz. Gerekirse her bir maddesini tekrar tekrar anlatacağız. Cinayetleri meşrulaştıran, faillerin sırtını sıvazlayan tutumun karşısında kadınlar olarak mücadele edeceğiz” dedi.
‘Yaşadıklarımız bir cins kırımıdır’
TGS LGBTİ+ Komisyonu adına açıklama yapan Ayşe Banu Tuna ise, sözleşmeyi savunmanın yaşamı savunmak olduğunu söyledi. Bir kişinin kararıyla, bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çıktığımızdan bu yana erkekler yaklaşık 500 kadını öldürdü. Bir yılda 500 kadın öldürüldü. Bu yaşadığımız, herkesin gözü önünde gerçekleşen bir cins kırımdır. Bizler hem kadın, hem gazeteciyiz. Bugün Türkiye’de hem kadınlık hem de gazetecilik tehdit altında. Her gün tecavüze uğrayan, taciz edilen, dövülen, öldürülen kız kardeşlerimizin haberlerini yapmak istemiyoruz. Her gün, bir gün sıranın bize geleceği düşüncesiyle yaşamak istemiyoruz. Kadın cinayetlerinin, tıpkı ekonomi, siyaset, magazin gibi mesleki bir uzmanlık alanı olmasını istemiyoruz. Genç meslektaşlarımıza kadına yönelik şiddet haberlerinin nasıl yapılması gerektiğini öğretmek istemiyoruz. Bir erkek şiddeti haberi daha yapmamak için, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz. Kadına yönelik şiddet haberleri bitene kadar da mücadelemiz sürecek” ifadelerini kullandı.
Ardından ise Anayasa Hukuk Araştırma Derneği, Tarım Orkam-Sen, TGS, TİP, Adana Barosu, Balıkesir Barosu, Eskişehir Barosu, İzmir Barosu, Manisa Barosu, İKK, İYİ Parti temsilcisi kadınlar açıklamalarda bulunarak İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerini belirtti.
İlk olarak duruşmaya katılmayan başvurucu Akşener’in yerine avukatları beyanlarda bulundu.
TGS: Şiddet haberleri bitmeden mücadelemiz bitmeyecek
Sonrasında TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu adına Ayşe Banu Tuna söz aldı. Tuna, “Hem kadın hem gazeteciyiz. Bugün Türkiye’de hem kadınlık hem de gazetecilik tehdit altında. Kadın cinayetlerinin tıpkı ekonomi gibi uzmanlık gerektiren bir alan olmasını istemiyoruz. Kadına yönelik şiddet haberleri bitmeden mücadelemiz de bitmeyecek” dedi.
‘Devlet artık kadınları ve çocukları korumayacağım diyor’
Ardından söz alan TGS avukatı Ülkü Şahin, Türkiye’de kadın gazeteci olmanın zorluklarına değinerek, “Gazetelerde okuduğumuz haberleri yapan gazetecilerdir. Pınar Gültekin’in fotoğrafını ilk görenlerdir. Kırıkkale’de öldürülen Emine Bulut’un videosunu ilk izleyenlerdir. Bu faillerin ailelerinden aldıkları tehditlerle boğuşanlardır. Başak Cengiz’in ölüm anını filtresiz bir şekilde izleyen kadın bir gazeteci, sokakta nasıl güvende yürüyebilir. Gazetecilik ve kadınlar saldırı altıdayken, gazeteci kadınların halini siz düşünün. TGS’nin bir anket araştırmasına göre, gazeteci kadınlar iş yerinde ve haber takibinde birçok erkek tarafından şiddet görüyor. Sırf kadın olmalarından dolayı kolluk güçlerince cinsel saldırı tehditleri alıyorlar. Daha çok çalışmalarına karşın erkek meslektaşlarından daha az maaş alıyor, iş yerinde iş bölümü cinsiyetleri üzerinden yapılıyor. Daha çok magazinel haberlere yönlendiriyorlar. Sözleşmede, tüm şiddet biçimlerine karşın düzenlemeler yapılmıştır. Sözleşmeyi feshetmeye yönelik niyet beyanı kritiktir. Devlet diyor ki: ‘Ben artık kadınları çocukları korumayacağım.’ Anayasa’nın 104’üncü maddesi uyarında bu tür anlaşmaların Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile feshedilmesi mümkün değildir” diye belirtti.
Fesih kararının Anayasa’ya aykırı olduğunu vurgulayan avukat Selin Nakıpoğlu da, “İstanbul Sözleşmesi hiçbir zaman tam anlamıyla uygulanmamıştır. Devletin kendi sorumluluğunu yerine getirmemesi nedeniyle kanunlar uygulanmıyor. Bu nedenle de ‘Uygulanmayan kanunlar işlevsizdir’ diyerek, sözleşme feshediliyor. Aklımızla dalga mı geçiyorsunuz. Sözleşme doğrudan kadına, çocuğa ve LGBTİ+’lara yönelik şiddeti bahanelerle meşrulaştırmasının önünde bir engel. İstanbul Sözleşmesi yaşatır, vazgeçmiyoruz” dedi.
Napıkoğlu’nun konuşmasını alkışlayan kadınlar, sözleşmeden vazgeçmeyeceklerini haykırdı.
TİP’in dava ehliyeti
Sonrasında davacı Türkiye İşçi Partisi (TİP) adına söz alan avukat Yelda Koçak, kararın esastan reddini talep ederek, şöyle dedi: “Kadına yönelik şiddeti önleyici politikalar yürütmek müvekkil partimin görevidir. TİP, bu sözleşme sayesinde hakları korunan kadınlar tarafından kurulmuştur. Bu sözleşme kadın hareketinin bir kazanımıdır. Her yerde ‘Kadın cinayetleri politiktir’ diyoruz. Politikanın özneleri kimlerdir? Siyasi partilerdir. Bu nedenle buradan ‘TİP’in dava ehliyeti yoktur’ kararı çıkamaz.”
‘Çok taraflı sözleşmede fesih olmaz’
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) adına savunma yapan avukat Hülya Gülbahar’sa şöyle konuştu: “Kadına karşı şiddetin sistemsel, politik ve hukuksal olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Cumhurbaşkanının savunmanı sürekli olarak ‘fesih’ kelimesinden bahsediyor. Savunman sürekli İngilizce ve Fransızca kelimelerle yabancı dil kültürünün iyi olduğunu göstermeye çalışıyor. Kendisini ayıplıyorum. Çünkü biz de o kadar İngilizce biliyoruz. Neden kavram kargaşası yaratılıyor, uzatılıyor? Anayasa’nın 90’ıncı maddesi çok açık. Çok taraflı sözleşmelerde fesih olamaz.”
‘Kendisi bizlere sürtük diyor ama’
Duruşmada, TİP Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil’le mahkeme başkanı arasında ‘sürtük’ tartışması da çıktı.
“Bir parlamento mensubu olarak şunu ifade etmek istedim. İstanbul Sözleşmesi önümüze geldiğinde tüm milletvekilleri olarak sözleşmenin oy birliği ile kabul edilmesi gerektiğine karar verdik. Usul ve yetkide paralellik ilkesi gereği, bu sözleşmeden tek bir herifin lafı ile çıkabileceğimizi sanmıyorum” diyen Kadıgil’e mahkeme başkanı “Sayın cumhurbaşkanın şahsına söz söylemeyelim” yanıtını verdi.
Kadıgil de bunun üzerine “Kendisi bizlere sürtük diyor ama” diye konuştu.
Kadıgil’in bu sözleri salonda uzun süre alkışlandı.
Güncelleniyor…