Şiddeti önlemek için kurulan mekanizmalarda anadilde hizmet eksikliğine dair rapor hazırlayan Kadın Zamanı Derneği’nin Başkanı Dilek Başalan, kadınların çoğunun bu merkezlerden haberdar olmadığını ve bunun nedenin de anadilde çalışmaların yürütülmüyor olması olduğunu belirtti
Kadın Zamanı Derneği, “İstanbul’da yaşayan Kürt kadınların şiddet başvuru mekanizmalarına anadilde erişimin yerel yönetimler bağlamında izlenmesi” raporunu geçtiğimiz günlerde yayınladı.
14 Temmuz 2020 yılında Mûş’un Malazgir ilçesinde tecavüze uğrayan, gittiği karakolda Türkçe bilmediği için ifadesi alınmayan ve daha sonra evli olduğu erkek tarafından katledilen Fatma Altınmakas’a ithaf edilen rapor, İstanbul’un Beyoğlu, Bağcılar ve Sultanbeyli ilçelerinde 75 kadınla yüz yüze yaptıkları görüşmeler neticesinde hazırlandı.
Rapor kapsamında belediyeler ile görüşme yapılarak şiddete dair yapılacak başvuruları anadilde alabilecek tercüman olup olmadığına da yer verildi. Rapor Kürtçe, Türkçe ve İngilizce olmak üzere 3 dilde yayımlandı.
Kadın Zamanı Derneği Başkanı Dilek Başalan, hazırladıkları rapora ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Şiddet önleme merkezlerinden haberdar değiller’
2023 yılında başladıkları raporu 1 yıllık süre zarfından hazırlayarak yayınladıklarını belirten Başalan, yaptıkları görüşmelere dair ayrıntılar vererek, “Beyoğlu Hacı Ahmet Mahallesi’ndeki bazı kadınlar sadece semt pazarına gidebiliyor ve tek sosyalleştikleri yer bu semt pazarı oluyor. Bu çok vurucu bir hakikatti bizim için. Çünkü İstanbul’da yaşayan kadınlar şiddet önleme merkezlerine, yerel yönetimlerin mahalle evlerine gidemiyor, danışma merkezlerine gidemiyor hatta varlıklarından dahi haberdar değillerdir. Elbette bunların birçok nedeni var. Ama en önemli nedeni ise anadilde çalışmaların yürütülmüyor olmasıdır” dedi.
Anadilde iletişimin önemi
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve bazı yerel belediyelerin Kürtçe hizmet verdiğini dile getiren Başlan, her belediyenin bu hizmeti vermesi gerektiğini söyleyerek, “Bunun için uluslararası sözleşmeler var ve buna dönük mücadele pratikleri var. Feminist mücadelenin şöyle bir gerçeği vardır: Tüm kadınları biricik sayar. Biricik, özne saydığımız kadınların anadil mücadelesinde görmek durumundayız. Bu sadece İstanbul’daki Kadın Zamanı Derneği’nin bir sorunu değil, bir kadın şiddete uğradığında onu nasıl tanımladığını bilmek zorundayız. Nasıl daha kolay tanımlayabilir bunu göz önünde bulundurulmalıyız” diye konuştu.
Kadınlarla kendi anadilleri olan Kürtçe ile konuştuklarını ve bu yüzden kadınların kendilerini daha rahat ifade edebildiklerini söyleyen Başalan, bu sayede kadınların maruz kaldıkları şiddeti daha doğru tanımladıklarını dile getirdi. Şiddetin hala doğru tanımlanmadığını sadece fiziki bir şiddet olarak görüldüğünü belirten Başalan, yaptıkları görüşmelerde şiddetin kapsamını ve buna karşı mücadelenin nasıl önemli olduğunu gördüklerini ifade etti.
‘Belediyeler üzerine düşeni yapmıyor’
Yerel yönetimlerin kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir noktada olduğunu aktaran Başalan, kent konseyleri, kadın meclislerinin de şiddeti önleme yöntemlerinin tartışılmasına önemli yerler olduğunu söyleyerek, “Buralarda birçok farklı ideolojiden, farklı inançtan ve farklı kimlikten kadınlarla bir araya gelebiliyoruz. Belediyelerin bu anlamda çalışmalar yapması gerekiyor fakat belediyeler yapılması gerekenleri yapmadığı için biz bu raporları hazırlıyoruz. Belediyelere baktığımızda bütün strateji planlarında, seçim vaatlerinde, yerellerde yaşayan halkın dil, kültür ve özgünlüklerinin esas aldığı, onların özgünlüklerine saygı duyduğu vurgulanır. Ama biz bunları göremiyoruz maalesef. Yani bu anlamda resmiyete farklı, sahadaki gerçeklik çok faklı” diye konuştu.
Kadın danışma merkezlerinde Kürtçe bilgilendirme yazısına hiç rastlamadıklarını aktaran Başalan, “Sadece danışma merkezleri ve mahalle evlerinde bekleyerek kadınların şiddet sarmalından kurtulmasını beklemek büyük bir lüks. Kadınlar ülkede, yoksulluk içinde evlerine ve mahallelerine hapis edilmiş durumdalar. Sadece semt pazarına giderek sosyalleşebiliyorlar” dedi.
Dil hizmeti kağıt üzerinde kalıyor
Belediyelerin bazı resmi sözleşmelerinde Kürtçe, Arapça hizmet verildiğinin yazıldığını ancak bunun sadece kağıt üstünde kaldığının altını çizen Başalan, “Mesela görüştüğümüz bazı kadınlar ‘Kürtçe konuştuğunda kendimi kötü hissediyorum ve bu yüzden konuşmak istemiyorum’ diyor. Bunun nedenin sorduğunuzda, resmi kuruma girdiklerinde Kürtçe konuşmalarına rağmen karşı tarafın ısrarla Türkçe konuşmasıyla karşı karşıya kalıyor. Böyle olduğunda kendini oraya ait hissetmiyor. Bu tekçiliktir! Kadınlar gittikleri birçok yerde bu eşitsizliğe maruz kalıyor. Ama yerel yönetimler olarak bu mekanizmayı işletmeye koyduğunuzda bunu işlevsel hale getirmiş olacaksınız. Bu yerelde kalan çocukların, kadınların ihtiyaçlarını göreceksiniz” diye ifade etti.
Belediyelerle ortak çalışma
Kadına yönelik şiddeti önleme mekanizmalarında anadilde hizmet verilmesi için belediyelerle ortak çalışmalar yürüteceklerini aktaran Başalan, kadınların anadilde hizmete nasıl kolay ulaşabilecekleri üzerine çalışmalar yürüteceklerini pilot bölge olarak da bölgedeki Kürt nüfusundan kaynaklı Beyoğlu Belediyesi’ni düşündüklerini belirtti.
Başalan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Beyoğlu’ndaki bütün mahallelerde belediyelerle ilişkilerimizi nasıl geliştiririz ve tüm kadınların belediyeye erişilebilir duruma nasıl getirebiliriz konularını tartışıp çalışmalarımıza devam edeceğiz. Belediyeye raporda tespit ettiğimiz bu sorunlara karşı ‘birlikte neler yapabiliriz’ şeklinde konuşarak hem bir teklif götürmek hem de ortaklaşmak istiyoruz. Yani raporu yayınladık ve elde ettiğimiz bu verilerle mücadele edeceğiz ve örgütleneceğiz.”
Haber: Esra Solin Dal\MA