M. Ender Öndeş
Karar alındığı günden beri HDP’nin ‘Demokrasi Yürüyüşü’ hamlesinin, bugünkü koşullarda iyi bir irade olduğunu düşünmüştüm ve Hakkari, Van, Edirne süreçlerini izledikçe de hep şöyle demiştim: Sayı önemli değil, önemli olan bu saldırıya karşı zor koşullarda da olsa ortaya bir karşılık koymak. Öyle de oldu üç gündür; bütün baskılara karşın program kararlılıkla uygulanırken, insanlar ne kadar engellenirlerse engellensinler bir biçimde yürüyüşçülere olan sevgilerini ortaya koymayı başardılar. Ama Kadıköy önceki akşam başka bir şey yaptı. Tuttu iradenin üstüne bir de kitlesel güç koydu ve herkesi çok keyiflendirdi. Henüz tam kendi ‘normalini’ sahaya yansıtamadı belki ama bu kadarı bile çok büyük moral yarattı.
Uzun yıllardır yüzlerce basın açıklaması ve kitlesel eyleme katılmış biri olarak insanların slogan atma temposunun önemli olduğuna inanırım. Üç türlüsü vardır slogan atmanın. Biri, deyim yerindeyse ‘yorgun’ bir tarzdır. Slogan sözcükleri biraz yayarak ve sanki isteksizmiş gibi ağır bir tempoyla tekrarlanır. Bu durum, belki biraz da eylemin konusunun kuvvetiyle ilgilidir, bilemiyorum. İkinci tarz ise, canlı ve isteklidir. Herkes gırtlağını zorlayarak ve hiç öyle sözcükleri yaymadan haykırır. Bir de üçüncüsü vardır ki, o biraz Gezi ya da Serhildan tarzıdır, orada ölçü mölçü yoktur, Allah ne verdiyse! Herkes ciğerlerindeki bütün nefesi son zerresine kadar ortaya koyar ve muazzam bir tempo ortaya çıkar. Kadıköy, önceki akşam üçüncüsüne tabii ki yaklaşamadı ama olan şey kesinlikle birincisi değildi.
Salgının da etkisiyle uzun süredir boş kalan sokak birden doluverince ve insanlar gitgide artan kalabalığı gördükçe tempo yükseldi ve hakikaten son üç-dört aydır görülmeyen bir tablo çıktı ortaya. 1 Mayıs ve Newroz’u pencereden balkondan kutlamanın sıkıcılığından sonra, yürünemese bile herkese ilaç gibi geldi Kadıköy buluşması. Dahası, bundan sonrası için sağlam bir motivasyon sağladı. Her iktidarın en sevdiği şey, sokakların boş olmasıdır ve AKP iktidarı da yeni bir ‘Allah’ın lütfu’ olarak koronavirüs salgınının yarattığı eve kapanma eğilimini tepe tepe kullanmıştı. Ama öyle görünüyor ki, bitti artık. İnsanlar, eve kapanıp kaldıkça ortaya çıkan boşluğun iktidar tarafından fırsata dönüştürüldüğünü görüyorlar ve Hakkari, Van, Diyarbakır ve Kadıköy bundan sonra işlerin farklı yürüyeceğinin işaretini veriyor.
Sonuçta, HDP, faydasını daha sonra yeniden anlayacağımız bir işe kalkıştı ve her şeye rağmen programını aksatmadan uygulayarak ortaya sağlam bir irade koyuyor. Faydasını daha sonra göreceğiz derken, kastettiğim şey şu: Bazı şeyler zamanında yapılırsa yapılır, yapılmazsa daha sonra yapma iradesi de zayıflamaya başlar. Yürüyüş, böylesi bir sürece ‘dur’ demenin iradesini ortaya koydu. O yüzden, sayılar önemli değil, bu doğru bir iradedir diye düşünmüştüm. Ama Kadıköy, işi bu kadarla bırakmadı. Bir kez daha iyi öncülük edilirse insanların her şeye hazır olduğunun işaretini verdi.
Gerisini düşünmek “HDP tükendi bitti” hayalleri kuranların işi. Varsın düşünsünler, HDP’yi düşünmedikleri bir tek gün yok ki zaten!