AKP döneminde kayda değer artış yaşayan vakıf ve derneklere ait yurt sayısı, 2021 itibarıyla devlet yurdu sayısını 4’e katladı. TÜYİS verilerine göre, Türkiye’de 50 bin yatak, tarikat ve cemaatlerin elinde. Kaçak ve denetlenmeyen yerlerdeki yatak kapasitesi ise 150 bin
Derya Doğan
Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara’nın, kaldığı Nur cemaatine ait yurtta yaşadığı baskılar ve gelecek kaygısı nedeniyle yaşamına son vermesinin ardından tarikat ve cemaat yurtlarının durumu yeniden tartışmalara yol açtı. AKP döneminde büyük bir yayılma gösteren bu yurtlar, çok sayıda istismar vakası ile gündeme gelirken, geçtiğimiz aralık ayında ise ALİM Derneği’ne ait Antalya Kepez’deki kaçak yurtta, 19 yaşındaki öğrenci Mehmet Sami Tuğrul, IŞİD’in kullandığı bir yöntemle öldürülmüştü.
KYK yurdu azaldı, vakıflar yayıldı
Yurtlara ilişkin veriler incelendiğinde, KYK yurtlarının sayısındaki azalışı, vakıf ve dernek yurtlarının sayısındaki artış takip ediyor. 2006-2007 eğitim-öğretim döneminde bin 723 olan vakıf-dernek yurdu sayısı, 2021’de 3 bin 310’a ulaştı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) yayınladığı Örgün Eğitim İstatistikleri raporlarına göre, 2019-2020 döneminde, devlet yurdu sayısı 793’tü ve bu yurtlarda 703 bin 175 öğrenci kalıyordu. 2020-2021 döneminde ise devlet yurdu sayısı 773’e düşerken, yatak kapasitesi ise 695 bine indi.
4 milyona yakın öğrenci var
Bununla birlikte ticari özel yurt sayısı ise 666 olarak belirtilirken, yine rapora göre, aynı dönemde, Türkiye’de vakıf, dernek, şahıs, ticari, kamu ve özel yurtların toplam sayısı ise 4 bin 406. Türkiye genelinde lisans ve ön lisans düzeyinde örgün eğitim gören öğrenci sayısı ise 3 milyon 801 bin 294. Devlet yurtlarında barınan öğrenci sayısı da 2020-2021 dönemi itibarıyla 1 milyon 138 bin 79.
AKP’ye yakın vakıflar çoğunlukta
Aynı dönemde vakıf ve derneklere ait toplam 3 bin 310 yurtta, 41 bin 487 öğrencinin kaldığı görülüyor. Söz konusu yurtların 2 bin 894’ü derneklere, 416’sı vakıflara ait. 2006-2007 döneminde ise dernek yurtlarının sayısı bin 569 iken, vakıf yurdu sayısı ise 154’tü. 2007’den bu yana, sayısı yaklaşık 3 kat artan vakıf yurtları içinde, AKP’ye yakınlığı ile bilinenler ise ağırlıkta. İnternet sitelerindeki verilere göre; İlim Yayma Cemiyeti’nin Türkiye genelinde 188 yurdu bulunurken, Karaman’daki yurtlarında 45 çocuğun istismara uğraması ile gündeme gelen Ensar Vakfı’nın ise toplam 64 yurdu bulunuyor ve buralarda 6 bin 784 öğrenci kalıyor. Yine iktidara yakınlığıyla bilinen Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı’nın (TÜRGEV) yurt sayısı ise 21.
Denetlenmeyen 150 bin yatak var
Tüm Yurt ve Özel Barınma Hizmetleri İşverenleri Sendikası’nın (TÜYİS) verilerine göre ise 50 bin yatak tarikatların elinde. Bunun 3 katı olan kaçak yatak sayısı ise 150 bin. Söz konusu kaçak yerler, resmi kayıtlarda yurt olarak görünmediği için denetlenmiyor. Denetimsizliğin en ağır sonuçlarından biri 2016 yılında Adana Aladağ’da Süleymancılar’a ait kaçak yurtta yaşanmış, çıkan yangında 11 kız çocuğu ile bir personel hayatını kaybetmişti.
“Öğrenci sağlığına uygun olmalı’
Kaçak yurtların genellikle vakıflar üzerinden işletildiğini belirten TÜYİS Başkanı Umut Gezici, özel yurtların ise senede 2 kez denetimden geçtiğini belirterek, özel yurt açacak kişilere ilişkin şartlara da değindi: “Üniversite mezunu olma zorunluluğu var. Bunun haricinde binaların da şartları var. Depreme dayanıklı ve iskanlı bina olmak zorundadır. Yangın merdivenleri, yangın tedbirleri olmak zorundadır ve öğrenci sağlığına uygun binalar olmak zorundadır” dedi.
‘Bahsettiğiniz yer bulunamamıştır’
Denetime tabi tutulmayan tarikat-cemaat yurtlarına ilişkin daha önce şikayetlerde bulunduklarını belirten Gezici, konuya dair şunları aktardı: “Nasıl oluyorsa bunu kapatmayı bir türlü beceremiyorlar. Alınan cevaplar genelde şu; ‘Kolluk kuvvetleri gittiğinde bahsettiğiniz yer bulunamamıştır.’ Buradakiler alt kiralama diye bir kira kontratı gösteriyorlar. Ben burada yurt faaliyeti göstermiyorum, ben yurt değilim, evi kiraladım, başkasına da kiraya veriyorum diyor.”
‘Devlet nasıl görmüyor?’
Yurtlara kayıt yaptıracak her öğrencinin adli sicil kaydı, sağlık raporu, önceki ikameti gibi bazı evrakların istendiğini, ancak apart pansiyon veya kaçak yerlerde bu tür bir denetim mekanizması olmadığını söyleyen Gezici, “Orada öğrenciyle kimin kaldığını bilemiyorsunuz. Bundan 2-3 yıl önce Karabük’te kaçak faaliyet gösteren bir yerde 5-6 tane çocuğumuzun uyuşturucuya bağımlı hale getirildiğini biliyoruz. Buna daha çok farklı örnekler verebilirim. Isparta’ya gidin sokakta gezin, ‘kız apartı’, ‘erkek apartı’ diye kaçak faaliyet gösteren 100 tane yeri çok rahatlıkla kendiniz yolda gezerken görebilirsiniz. Ama devlet erkanı bunu nasıl görmüyor, bilemiyoruz” diye konuştu.
‘Aileler sorma gereği duymuyor’
Gezici, hem doğru planlamanın olmaması, hem de siyasi veya belli dönemsel çıkarlar uğruna belli yönlerde eğilimleri bulunan kişilerin, yurt hizmeti vermede tercih edilmesinin, birçok soruna sebep olduğunu belirterek, şunları ekledi: “Neredeyse 2 oda bir salon bir binaya bile okul diye üniversite açtıracaklar. Üniversite açılıyor ama bu çocuğun barınmasıyla ilgili altyapısal, bölgesel analiz yapılmadan açılıyor. İstanbul’da örgün öğretimde 900 bin civarı öğrenci var. 250-300 bin bandında yurt var. Peki, bu 600 bin öğrenci nerede kalacak? Diğer özel yurt 1000 lirayken cemaat yurdu 800 lira diyorsa, artık ekonomik koşullar öyle boyutta ki aileler için, o 200 lirayı düşünmek zorunda kalıyor.” Bazı ailelerin, çocuklarının kaldıkları yere ilişkin duyarsız olduklarına da değinen Gezici, “Aileler de bu kaçak yurtların sadece ranzasını veya etüt odasını görüyor, sorma gereği duymuyorlar. ‘Senin resmiyetin var mı, ruhsatını görebilir miyim?’ demedikleri için bu iş çok daha kolay gidiyor” dedi.
Rektörlük, vakfın reklamını yapmış
Daha önce, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde, üniversiteye kayıt yaptıracak öğrencilere bir vakfın yurtlarının açıldığına ilişkin rektörlük tarafından mesaj atıldığına dikkat çeken Gezici, olayı şöyle açıkladı: “Kazanan öğrencilerin listesi doğal olarak üniversitede var. Bu öğrencilere üniversite rektörlüğünün numarasından bir vakfın mesajını attılar, yurtları açılmıştır, fiyatı bu kadardır diye, daha uygun olduğunu belirten bir mesaj.”
Öğrenciye çok rahat ulaşıyorlar
Vakıflara tanınan önceliklere de değinen ve 15 Temmuz’un ardından İstanbul Üniversitesi önünde yalnızca TÜRGEV’in stant açabildiğini belirten Gezici, ”Üniversitelerin içine onlar çok rahat girebiliyor. İBB el değiştirmeden önce İstanbul’un her yerinde reklam panolarında TÜRGEV’in reklamları dönüyordu. Bir reklam panosu kiralamak istediğimiz zaman bize aylık 5 bin liranın üzerinde fiyat çıkıyordu. TÜRGEV’in en az 10 bin reklam panosunda reklamı vardı. Ne kazanılıyor ki nasıl veriliyor bu para? Bu tür vakıfların böyle öncelikleri olduktan sonra çok da bir şey söylemeye gerek yok. Öğrenciye çok rahat ulaşabiliyorlar.” Çeşitli internet sitelerinde yayınlanan yurt reklamlarına ilişkin ise, “Siz burada reklam vermek istediğiniz zaman sizden bir evrak dahi istenmiyor. Yani siz gerçek yurt musunuz değil misiniz diyen yok” ifadelerini kullandı.
‘Her şeyden muaflar’
Tarikat ve cemaat yurtları, ‘kamu yararına kuruluş’ adı altında çeşitli yardımlardan faydalanıyor. Gezici’nin aktardığına göre; yaklaşık olarak 16 lirası yemek yardımı, 15 lirası yatak yardımı olmak üzere, öğrenci başına günlük 31 lira yardım alan bu yerler, yine birçok belediyeden de yardım adı altında çeşitli destekler alıyor. Vakıf olarak göründükleri için çoğu yerde su parası da ödemiyorlar. 2018’de belediyelerin vakıflara yaptığı yardımlara değinen Gezici, “O seneki raporda dikkatimizi çeken bir şey olmuştu. Belediyeden yaklaşık olarak öğrenci başına 7-8 bin lira yardım almışlar. Aynı vakıf, öğrenci başına 7 bin 250 lira da KYK’dan yani Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan, vakıf olduğu için yardım almış. Öğrenciden de yaklaşık 9 bin lira almışlar. Vergi muafiyetleri var, sigortadan belli muafiyetleri var. Yani her şeyden muaflar, bir de kendi içlerinde yardımlaşma adı altında yemek bir kişiye yıkılır, belli giderler başka kişiye yıkılır. O zaman baktığınız zaman özel yurtların 9 bin liraya verdiği bir hizmeti, 30-35 bin liraya veriyorlar. Bu vakfa tamamen kâr olarak kalıyor bu toparladığı para” ifadelerini kullandı.
Ruhsatsız yurda kamu desteği
Gezici, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) önceki yönetiminin, TÜRGEV’e yaptığı yardımlara ilişkin ise çarpıcı bir detaya değindi. İBB’nin 2018 raporunda TÜRGEV’in Avcılar 1 (Hatice İffet Hanım Kız Öğrenci Yurdu) ve Avcılar 2 (Yükseköğretim Kız Öğrenci Yurdu) olarak belirtilen yurtlarına, belediye tarafından yardım yapıldığını belirterek, şunları aktardı: “Ama daha ilginci, Avcılarda TÜRGEV’in Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ruhsatlı 2 tane resmi yurdu yoktu. Resmi olmayan bir yere nasıl yardım yapılır? Birinden adım kadar eminim. Diğerini sorduğumuzda da görevler değişti, olayı yakaladık, diğerinin var mı diye gündeme taşıdık, o sırada Gençlik ve Spor Bakanlığı’na aktarıldık. O sırada da onlar kapattı zaten yurdu.”
‘Tarikat bağın yoksa baskı yapılıyor’
TÜYİS Başkanı Gezici, herhangi bir tarikat veya cemaatle bağı olmayan yerlere Bakanlık tarafından baskı yapıldığına da dikkat çekti. Söz konusu baskının çoğunlukla evraklar üzerinden yapıldığını belirten Gezici, şöyle konuştu: “Sanki ‘bırakın gidin bu işi, bu işte durmayın, siz çıbanbaşısınız’ diyorlar gibi. Resmi ruhsatlı yurtlara, vakıf ve cemaat kuruluşlarından kişilerin gelip ‘istediğiniz zaman devralabiliriz, ruhsatı bize devredin, biz nasılsa kirayı öderiz’ gibi teklifleriyle karşılaşıyoruz.” Gençlik ve Spor Bakanlığı ile gerçekleştirdikleri bir görüşmeyi de aktaran Gezici, görüşmede, bir daire başkanının genel müdürün odasına davet edildiğini belirtti ve aralarında geçen konuşmayı şu sözlerle anlattı: “Biz dedik ki böyle bir sendikamız var. O da şakayla karışık dedi ki ‘Biraz geç kalmadınız mı, biz zaten sizi kapatmaya çoktan karar vermiştik.’ Uygulamalara bakıldığında pek şaka olmadığını görüyoruz. Ben de şöyle cevap verdim: ‘Devlet gücü elinizde, yapabilirsiniz ama ben de bunu yaptırmamak ve tüm gerçekleri anlatmak için elimden geleni yapacağım.”
Gezici, sözlerini Enes Kara’yı hatırlatarak tamamladı: “Bunların önüne geçilmesi için daha bir şey olması gerekmiyor bu ülkede. Bir tane çocuğumuz, belki bu ülkenin geleceği olacak bir çocuk, doktor olacak, yüzlerce binlerce insanın hayatını kurtaracakken o çocuk gitti. Bu yeterli, daha fazlasının olmasına gerek yok buna dur demek için.”