Zafer Yörük
ABD başkanlarının Ortadoğu ziyareti adettendir ama yalnızca adet yerini bulsun diye yapılmaz; her ziyaretin mutlaka önemli sonuçları olur. Geleneği anlamak için önceki başkanların rotasına bakıldığında genellikle İstanbul ya da Ankara ve ardından Tel Aviv hattı göze çarpacaktır. Erdoğan’dan pek hoşlanmadığı bilinen Joe Biden ise Türkiye’yi bypass ederek doğrudan İsrail’e uçtu. Burada önce siyasal kriz yaşamakta olan İsrail hükümeti yetkilileriyle görüştü; ardından olmayan Filistin devletinin başkanı Mahmud Abbas’ı ziyaret etti. Tarihi Beytüllahim şehrinin ana caddesinde ‘Sayın Başkan bu Apartheid’dır’ pankartı göze çarpıyordu. Filistinliler, Güney Afrika’da 1990’lı yıllara kadar iktidarda kalan ırkçı/ayrımcı rejimin bir benzerinin İsrail devleti tarafından kendi üzerlerinde uygulandığını söylüyorlar. İsrail, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerini sürekli artırarak fiili işgalini aralıksız sürdürüyor. Mahmud Abbas, Biden ile yaptığı görüşmede bu kaygıları dile getirdi ve toplantının ardından, İsrail makamlarını görüşmeye davet etti.
Ama bu ziyaretin İsrail ayağından sonraki Suudi Arabistan faslı çok daha önemli. Joe Biden, tarihte ilk kez İsrail’den Suudi Arabistan’a sivil bir uçuş gerçekleştirerek Cidde’ye indi. 2019’da başkanlık kampanyası yürütürken Kaşıkçı cinayeti nedeniyle Suudi Arabistan’ı ‘parya’ haline getirme sözü vermişti. Cinayetin emrini verdiği bilinen ‘testere’ lakaplı Veliaht Prens Muhammed Bin Salman’la yumruk tokuşturması ve kendi katılımıyla heyetler arası üç saatlik bir görüşme yapılması, dünya basınında ‘çıkarlar uğruna ilkeler feda edildi’ eleştirisinin yükselmesine neden oldu. Biden, toplantıdan sonra yaptığı açıklamada insan hakları ihlalleri ve Kaşıkçı cinayeti başlıklarının kendisi ve ABD için hayati önemde olduğunu net bir şekilde ifade ettiğini belirtti.
Eleştirilerde sözü geçen ‘çıkarların’ merkezinde Biden’ın ‘enerji güvenliği’ terimiyle ifade ettiği mesele var. Rusya-Ukrayna savaşı, petrol fiyatlarında küresel bir artışı beraberinde getirdi. Özel ulaşımın yaygın olduğu ABD’de petrol fiyatlarındaki gerçekleşen artış, gündelik hayatı olumsuz etkileyerek ABD iç siyasetinde Joe Biden önderliğindeki Demokratların aleyhine işliyor. Öte yandan Avrupa’nın petrol ve doğal gaz ihtiyaçlarının Rusya’ya alternatif kaynaklardan tedarik edilmesi yönünde orta ve uzun vadeli adımlar atmak da ABD’nin yeni küresel siyasal kamplaşma perspektifinin bir gereği olarak ortaya çıkıyor. Bu bağlamda petrol üretiminin artırılması, Arap yarımadasından Avrupa’ya yeni tedarik hatlarının inşası ve Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rezervlerinin Avrupa’ya aktarılması gibi önemli zorunluluklar gündemde. Suudi yönetimi, dünya petrol üretimini artırma yolunda Ağustos ayında gerçekleşecek OPEC zirvesinde ABD’nin beklentileri doğrultusunda kararlar çıkmasını sağlayacağı garantisini vermiş görünüyor.
Biden’ın Kaşıkçı cinayetini Salman’la yaptığı toplantıda gündeme getirdiği Suudi Dışişleri sözcüsü tarafından doğrulandı. Salman, cevaben cinayet emrini kendisi vermemiş olmakla birlikte sorumluluğu kabul ettiğini belirtmiş. Sözcü, burada ABD yönetimlerinin Irak’ta işlenen savaş suçları, özellikle de Abu Garip hapishanesindeki işkenceler konusundaki tutumuyla Suudi tutumu arasında bir paralellik olduğuna dikkat çekiyor. Her iki durumda da resmi açıklamalar, ‘emri biz vermedik ama olanlardan sorumluyuz’ şeklinde özetleniyor. Toplantıda, ABD’nin Yemen’de sürmekte olan ateşkesten duyduğu memnuniyetin de dile getirildiği ve benzer şartlarda kalıcı bir barış anlaşması için adımlar atılması gereğini vurguladığı belirtiliyor.
Beyaz Saray açıklamaları ise, Salman’la yapılan ‘problemli’ toplantı üzerinde fazla durmazken Cumartesi günü gerçekleşecek Körfez Ülkeleri Zirvesi’nin önemine vurgu yapmayı tercih ediyor. Bu zirveye Körfez ülkeleri yanında Irak, Ürdün ve Mısır da katılacak. Burada İsrail ile İran karşıtı bir ortak hava savunma sistemi kurulması kararı bekleniyor. Bu, önemli bir adım çünkü İsrail’i tanımanın ötesinde müttefik olarak kabullenme anlamına geliyor.
Bir Ortadoğu uzmanı olan Biden, bu ziyarette görüştüğü ve görüşeceği liderlerin çoğuyla tanışık. İktidarının başladığı günlerde Türkiye ve İsrail de dahil olmak üzere bölgedeki bütün ABD müttefiklerine aralarındaki sorunları çözerek birleşme çağrısında bulunmuştu. Çünkü uzun süredir Ortadoğu üzerine çökmüş olan ABD’nin askeri, ekonomik ve siyasal gücünün asıl olarak Hint-Pasifik bölgesinde Çin etkisini kırmak üzerinde yoğunlaşması gerektiği fikrindeydi. Rusya’nın Ukrayna’ya girmesi bu ittifak gereğini daha da acil hale getirmiş bulunuyor. ABD kendisini, Çin’den önce Rusya karşısında Doğu Avrupa cephesini tahkim etme ihtiyacı içinde hissediyor. Bunun önündeki temel engel ise Avrupa ülkelerinin Rusya’ya olan enerji bağımlılığı. Bu nedenle ‘enerji güvenliği’ başlığı altında petrol üretiminin artırılması, Avrupa’ya yönelik yeni petrol ve doğal gaz tedarik hatlarının inşası gibi konular önem taşıyor.
Biden, Arap liderlerle İran karşıtı bir cephede İsrail ile kalıcı bir ittifak sağlamayı amaçlıyor. Bu, pratikte bölgede artma eğilimi gösteren Şii nüfuzuna karşı bir Sünni ittifak anlamına gelecek. Körfez rejimlerinin ve Mısır’ın Şii yayılmacılığından rahatsızlık duydukları; Lübnan’da Hizbullah, Filistin’de Hamas, Mısır ve Suriye’de Müslüman Kardeşler gibi akımların güçlenmesinin ardında da İran’ın olduğunu gözledikleri biliniyor. Bu nedenle İsrail’le İran karşıtı bir cephede buluşma fikri (nüfusunun çoğunluğu Şii olan Irak dışında) bütün katılımcılar için cazip olacaktır.
Öte yandan Başkan Biden’ın İran’a yaklaşımının katı, duygusal ve doktriner olmadığı gözlemlenebilir. Trump’ın askıya aldığı nükleer anlaşmayı yeniden hayata geçirmek için önemli adımlar attığı görüldü. Bu adımlar, Ukrayna savaşı ile kesintiye uğramış görünüyor ama hizaya getirilmiş bir İran da Avrupa’ya enerji sağlama konusunda Rusya’ya alternatifler arasında yer alabilir. Bu bağlamda, Biden’ın kurguladığı Arap-İsrail ittifakı, İran’la sürtüşmek yerine hizaya getirme stratejisinin önemli bir hamlesi olarak okunabilir.
Katı, duygusal ve doktriner denilince Ortadoğu’da ilk akla gelen ülke artık Türkiye olsa gerek. Erdoğan’ın İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan ile ilişkilerde Biden’ın ittifak talimatı çerçevesinde önemli u-dönüşleri yaptığına tanık olduk. Yıllardır devirmek için uğraştığı Suriye rejimiyle de görüşmeler başlattığı biliniyor. Bunlar, Biden’ın manevralarından bile daha oportünist hamleler. Ama Erdoğan ve ırkçı/ultra-milliyetçi siyasal müttefiklerinin bir türlü vazgeçemediği Kürt saplantısı, bir türlü aşamadıkları Kobane sendromu ve yenemedikleri Rojava korkusu, oportünizmin sınırlarını belirliyor.
Bir yıl önce ‘katil’ diye hakaretler yağdırdığı Veliaht Prens Muhammed bin Salman’la sarılıp öpüşmekten gocunmayan Erdoğan, konu Kürtler ve Rojava olduğunda kaskatı kesiliyor. Bu durumda, Türkiye’nin Kuzey Irak ve Rojava’da Kürt varlığına karşı yürütmekte olduğu sistematik savaşı ve seçimlerden önce mutlaka yapılması gerektiğini düşündüğü Rojava operasyonunu, Biden-Arap-İsrail yakınlaşmasıyla kurulmakta olan anti-İran cephe içinde pazarlama yolları araması beklenebilir. Kuzey Irak ve Rojava’da İran’ın yolunu tıkama taahhüdünde bulunabilir.
Erdoğan bu pazarlamada elini yükseltmek için 19 Temmuz’da İran ziyaretinde bulunacak. Aynı tarihte Putin’in de Tahran’a gelmesiyle fiili bir İran-Türkiye-Rusya üçlü zirvesi gerçekleşmiş olacak. Suriye üzerinde yoğunlaşması ve Türkiye’nin Rusya’dan Rojava operasyonu için yeşil ışık talebine sahne olması beklenen bu toplantı, kaçınılmaz olarak Biden’ın Cidde zirvesine asimetrik bir yanıt izlenimi sergilese de Türkiye’nin Arap-Sünni-Siyonist ittifakına karşı bir Şii-Rus cephede yer almasını beklemek yanlış olur. Erdoğan, Biden önünde elini yükseltecek ve F 16 hayali suya düşmüş olsa da ‘Rojava fatihi’ unvanıyla seçimlere girebilmek için ABD müesses nizamından izin talebini güçlendirecek.
Rojava’da özerk bir yönetim oluşturmuş olan Suriye Demokratik Güçleri içindeki Kürt hareketinin bu gelişmeleri dikkatle takip ettiği görülüyor. İş oraya geldiğinde Kürtler, Joe Biden’a yıllar önce verdiği “Kürtlerin tek dostu dağlar değildir; bunu ispatlayacağım” sözünü bir kez daha hatırlatacaklardır.