Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi’nde kalmakta olan gazeteci arkadaşlarımızdan Özlem Seyhan, avukatına ilettiği mektubunda özetle şöyle diyor: “Yakın zamanda mektuplarımız gönderilmemeye ve gelen mektuplarımız bize verilmemeye başladı. Mektup içeriklerinde idari gözlem kurulu, örgütsel haberleşme görürse, böyle yapılıyormuş. Peki örgütsel haberleşme nedir, diye sorduğumuzda bize somut bir cevap verilmiyor.
Örneğin Leyla Güven’e göndermek istediğim mektuba el konuldu, sonradan üstü çizili olarak gönderebiliriz, dendi. Kabul ettim, bana verilen kopyasının üstü çiziliydi. Üstü çizilen yerler, tamamen yaşanan bazı uygulamalardı. Örgütsel yazışma diye buna diyorlarmış! Şu anda iletişim durmuş vaziyette. Hak gaspları yaşanıyor. Yine aynı zarf içerisinde başkasına ait mektup kabul edilmiyor. Daha vahim olanı aynı koğuşta bulunan arkadaşlara toplu mektup gönderemiyorum. Her birine ayrı ayrı yazmam gerekiyormuş. Bu durum, hem maddi hem de manevi olarak bir baskı ortamına dönüştürülmüş halde.
Burada benimle aynı koğuşta kalan Dilan Yürüklü ailesiyle yaptığı telefon konuşmasında İran’daki katliamlara dair sözleri nedeniyle, oradaki gardiyanlar önce kendisine Kürtçe konuşamazsın diyerek müdahale ettiler; sonra da bir tutanak tutarak, örgütsel eğitim ve propaganda yaptığı iddiasıyla kendisine 11 gün hücre cezası verdiler. İnanılır gibi değil. Jîna Emînî örgüt üyesi değil, herhangi bir yasaklı kimlik mi, değil. Bir kadın Jîna’dan bahsediyor diye cezalandırılıyor. Bu yetmezmiş gibi, Dilan, 8 Kasım 2022 günü Antalya L Tipi Cezaevi’ne sürgün edildi.
Haftada bir gün yaptığımız bir saat spor etkinliğimize her odadan gelenler oluyordu. Şimdi bu uygulama kaldırıldı ve sadece aynı odadan kişilerle spora çıkabiliyoruz. Hiçbir şekilde ortak etkinlik olmayacakmış artık. Sağlık politikaları da korkunç. Hastanelerde kelepçeli tedavi dayatılıyor. Dahası kelepçe ile kan vermemiz isteniyor. Sevkler hiçbir şekilde kabul edilmiyor. Bizlerin talepleri, orası dolu denilerek reddedilirken, adlilerin sevk isteği kabul ediliyor. Burada kişi başı 10 kitap kotası var. Yine iki ayda bir kitap alabiliyoruz.”
* * *
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan gazeteci arkadaşlarımızdan Berivan Altan önceki gün gelen mektubunda şöyle diyor: “Gönderdiğiniz kartlar elimize ulaştı. İlk mektupları zaten sizden bekliyorduk:) Bizler de iyiyiz, moralliyiz. Gazeteciliğe de kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu dört duvar ve kapatma politikası bizi engellemekten ziyade işimize daha fazla sarılmamızı sağlıyor. Hem gözaltı sürecinde hem de tutuklanma sürecinde yaşadıklarımızı zaten biliyorsunuz.
Bu noktada tekrara gerek yok; ancak cezaevinde bir masa, sandalye ve en ufak bir ihtiyacın bile defalarca diretme ve sayısız dilekçeyle gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Onun dışında günümüz sabah erken saatlerde spor yapmakla başlıyor. Sonra da günlerimiz dışarıdaki yoğunluktan dolayı okuyamadığımız kitapları okumakla geçiyor. Gündemi çok fazla takip edemiyoruz. Onun dışında tutuklanmamıza yönelik birçok kesimden gelen dayanışmayı hem değerli buluyor hem de sizler aracılığıyla dayanışma gösterenlere ve bu hukuksuzluğa ses çıkaranlara selamlarımızı yolluyoruz.
Zaten uzun zamandır baskının gazetelere de yöneldiğini, ardından Sansür Yasası ile toplumun susturulmak istenmesi de genel tabloyu ve niçin hedef alındığımızı bize gösteriyor. Özgür basın geleneğinin yarattığı etki karşısında bu mirası kırmaya yönelik hamlelerin geçmişten bu yana tutmadığını; ancak her seferinde bir kez daha denendiği gerçeğini göz önünde bulundurarak sesimizin daha gür çıkması gerekiyor. Tabiri caizse, ölümcül kimlikler taşımamız ve gerçekleri karartanlara karşı gerçekler asla karanlıkta kalmayacak deme inadımız sürecek!”
* * *
Kobanê adı altında HDP’ye yönelik açılan komplo davasında yargılananlardan HDP’nin eski sözcüsü Günay Kubilay, 6 Kasım 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Tahliye olma olasılığı yüksek birkaç arkadaş vardı. Nitekim biri kadın, diğeri erkek iki arkadaşımız 4 Kasım günü tahliye oldu. Diyarbakır’dan Mesut Bağcık, İstanbul’dan Bircan Yorulmaz… Ne var ki, söz konusu iki arkadaşın tahliyesi davanın üzerine inşa edildiği eşgenel başkanlar ve MYK üyelerinin üzerindeki yükü ve yapılan suçlamaları hafifleten bir rol oynamaz. Doğrusu, ben MYK üyelerinin ancak bir iktidar değişikliğiyle birlikte oluşacak yeni bir siyasal atmosferde tahliye olabileceğini düşünüyorum. Aslında biz bu davayı hukuksal bakımdan çökerttik, politik bakımdan da mahkûm ettik. Buna rağmen tahliye yolu açılmayacak gibi. Bakalım, görelim.”
* * *
Yirmi yıla yakın bir zamandır bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nden önceki ay İzmir-Kırıklar 2 nolu F Tipi Cezaevi’ne sürgün edilen Mehmet Aytunç Altay, 7 Kasım 2022 tarihli mektubunda özetle şöyle diyor: “Burada birlikte kaldığımız -eski tanıdık arkadaşlardan- Hüseyin Durmaz, 15 gün önce 6 aylığına tahliye edildi. Kemoterapi tedavisi görüyordu. Çok sevindik elbette. Şimdilik burada 3 kişilik arkadaş kontenjanından ziyaretçim yok. Onlara daha önce ziyaretçim olan iki kişinin adını bildirdim ama Emniyet’ten haklarında soruşturma raporu olumsuz geldiği gerekçesiyle reddedildiler.
Sebep daha önce terör örgütü üyeliği ve propaganda iddiasıyla kayıtlarının olması imiş. İyi de bu kişiler düne kadar Edirne F Tipi Cezaevi’nde ziyaretçimizdi. Hatta adını yazdığım kişilerden biri, yan taraftaki 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde kalan Hasan Yıldız’ın ziyaretine gidip gelmeye başladı. Aynı ceza infaz sistemine bağlı bir kurumda ziyaret yapabilen bir kişi diğer bir kurumda niye sakıncalı olsun?! İnfaz Hakimliği’ne itiraz ettim ama orası da idare kararını onayladı. Bunun üzerine 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz ettim. Bakalım ne olacak?”
* * *
Antalya S Tipi Cezaevi’nde bulunan Feyaz Tahsuk, 14 Kasım 2022 tarihli faks mesajında gazetemiz Yeni Yaşam’ı artık alamadıklarını yazmış. Maalesef gazetemiz uzun bir süredir kimi cezaevlerine giremiyor.
MEKTUBU GELENLER:
——————————–
Berivan Altan – Sincan Kadın Kapalı Cezaevi
Özlem Seyhan – Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi
Feyaz Tahsuk – Antalya S Tipi Kapalı Cezaevi
Aytunç Altay – Kırıklar 2 nolu F Tipi Cezaevi
Günay Kubilay – Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi