İstihbaratınız size aktarmıyorsa, tek elde topladığınız medyanız göstermiyorsa, benden duyun: Alanda gördüğüm gençler, Öcalan’a çok bağlı! Ve hepsinin yaşı Öcalan’ın tutuklu olduğu 24 yıldan daha küçük
Amed Newrozu’na bu yıl en fazla hazırlık yapan, çalışan polisti desem yeridir. Son 9 yıldır Amed Newrozu’nu izlerim ama hiçbirinde böylesi bir “güvenlik” saçmalığını görmedim. Kutlamanın yapılacağı Newroz Parkını günlerdir karakol gibi kullanan polis, geçen yılki demir bariyer ve çitleri az görmüş olmalı ki bu yıl metrelerce yükseklikte çift sıra demir bariyer, jiletli çit ve alanı görüntüleyecek mikserin etrafına tel örgüyle çembere aldı. Tankı, topu, uçağı, İHA’sı, SİHA’sı, sınırsız askeri gücüyle övünen bir devlet, korktuğu ne varsa başına geliyor
Öğrendiğim kadarıyla Êlih (Batman), Wan, Qoser (Kızıltepe) Newrozunda tecrit altında tutulan PKK lideri Abdullah Öcalan lehine atılan slogan ve açılan posterlerinin tekrarlanmaması için seferber olunmuş. Sarı, kırmızı, yeşil renkler yan yana gelmesin diye ayrı ayrı da olsa alana alınmadı. Gazetecilerin kalemlerine dahi el konuldu. Kürtlere ait kıyafetler engellendi. Kürtlere ait simgesel ne varsa bir araya gelmemesi için engel üzerine engel çıkarıyorlar.
Tecrit anlamını yitirdi
İki yıldır kesintisiz Öcalan’dan haber alınmıyor ve yıllardır toplumla arasındaki bağ koparılmak isteniyor. Öcalan 24 yıldır tutsak ama sabahın 7’sinden itibaren Newroz alanına akan gençlerin çoğunluğu 18 yaşından küçüktü. Şunu çok net gözlemledim, bu yılki Newroz’da Öcalan lehine atılan sloganlar çok yaygın, çok belirgin, çok gür. 24 yıldır bu kadar olağanüstü çaba, önlem, baskı, şiddet, tecrit, 24 yaşından küçük bu gençlere tesir etmediği ortada. Halkın refahını, mutluluğunu, hak ve özgürlüklerini yayma yerine istihbarat yayan devleti yönetenler tecridin bir işe yaramadığını bu alanda analiz edebiliyorlar mı bilmiyorum ama yine de söylemiş olayım, tecrit beyhude bir çaba. İstihbaratınız size aktarmıyorsa, tek elde topladığınız medyanız göstermiyorsa, benden duyun: Alanda gördüğüm gençler, Öcalan’a çok bağlı! Şal û şepik, egal, yöresel ve okul armalı kıyafetlerle akın akın yürüyorlar… Denir ya “kanı kaynıyor” öyle coşkun, öyle heyecanlı öyle ağız dolusu gülen kızlar, oğlanlar…
‘Yas da tutarız, bayram da kutlarız’
Alanda ilgimi çeken bir diğer gariplik ise bağışlayın ama yas hali kimsede yok. Üstelik bu insanların birçoğu depremden kaynaklı evsiz kalmış ve yakınlarını kaybetmiş insanlar. Ellerinde birer simit, birer su şişesi, hızlı hızlı değil, koşar adımlarla alana yürüyorlar. Hepsinin ağzı güleç, şen, neşeli bir kitle. Ben alandan ayrılmak zorunda kaldığım saatte henüz kal û pîrler (Yaşı ilerlemiş olanlar) ortada yoktu. Rengarenk kıyafetlerini giymiş, iki küçük çoğuyla yürüyen kadına dayanamadım sordum, “siyah, koyu renkli kıyafetler giyinecek” dinilmişti diye. Cevap: “Yas da tutarız, bayramı da kutlarız, seçime de gideriz.”
Bu arada o yukarıda saydığımı, bariyerler, jiletli çitler, tel örgüler var ya, ben geri dönerken hamak olarak kullanılmaya başlanmıştı bile. Bir birlerine bağırıyorlardı, “Gel abê gel…” Karıncalar gibi yerin altında üstünde, fillerin düzenini yıkmaya geliyorlar, haberiniz ola!
*Sedat Yılmaz’a ait bu yazı Mezopotamya Ajansı’ndan alınmıştır.