Yusuf Gürsucu/İstanbul
Geçtiğimiz gün merkez üssü Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde, saat 10.05’te 3.7 ve saat 10.08’de 3.4 büyüklüğünde 2 deprem meydana geldi. İlk deprem, yerin 7.42 kilometre derinliğinde gerçekleşirken, ikinci deprem ise yerin 7.07 kilometre derinliğinde meydana geldi. 2017-2018’de yaşanan depremlerde birçok ev yıkılmış, evi yıkılanlar yaşamlarını hâlâ koyternerlerde sürdürüyor. Gülpınar’da 1 haftada 5.5 büyüklük dahil 400’e yakın deprem kaydemilmişti. Bölgede yaşanan depremler özellikle Jeotermal Enerji Santralleri’nin kurulmasıyla başladığı ise biliniyor. Ayvacık’ta 2017 yılı içinde irili ufaklı sayısı binlere ulaşan deprem yaşanmıştı. En son 13 Mart’taki depremle birlikte, sadece 2019 yılı içinde yaşanan depremlerin toplamı ise 25 adet olarak kaydedildi. JES’lerin depreme etkisinin olmadığının, bazı üniversitelerde jeotermal sanayicilerinin destekleriyle hazırlanan raporlarda belirtilmesi gerçekleri yansıtmaktan çok uzak.
JES’ler depremi tetikliyor
Jeotermal kaynaklardan enerji elde edilirken kullanılan yöntem, dünyanın arzına doğru 5 bin metrelere kadar inilerek çok yüksek sıcaklıkta elde edilen akışkan yeryüzüne çekilir. Bu akışkan içinde siyanür dahil birçok ağırmetal bulunduğu bilinmektedir. Jeotermal enerji santrallerinde genellikle rezervuarı beslemek amacıyla yeraltından sıvıyı çekebilmek için yeraltına ayrıca su basılır. Sondajın kendisi depreme neden olmasa da sondaj sırasında salınan suyun ve soğuyan akışkanın bir kısmının geri basıldığı reenjeksiyon kuyularında uygulanan bu işlem fay hatlarında çeşitli dengesizliklere sebep olduğu bilimsel raporlarla ortaya konmuştur. Toprağın derinlerindeki birikmiş ısının çıkarılmasına dayanan jeotermal enerji, yarattığı sismik dalgalarla depremleri tetiklerken, açığa çıkan sıvıdaki kimyasallar da canlı yaşamı tehlikeye sokuyor.
Sarsıntıların sebepleri
Jeotermal alanlarda çekim ve tekrar basma işleminden dolayı düşük ve orta şiddete sahip mikrodepremlerin meydana gelme nedenleri şöyle sıralanmıştı: Rezervuardan doğal beslenme miktarından fazla miktarda akışkan çekiminden kaynaklı yeraltındaki kütle miktarının azalması, rezervuara soğuk suyun basılması sonucu kızgın olan kayaçların bir anda enerjilerini kaybetmesi, basılan akışkan basıncının, normal basıncı arttırması sonucu, fay ve çatlakların karşılıklı yüzeyleri arasındaki sürtünme direncini azaltması. Jeotermal sahalar genellikle yüksek sismik aktiviteli alanlarda oluşurlar. Jeotermal enerji kullanımı için yeteri kadar derinliğe inilmesi gerekiyor. Her sondaj çalışmasında karşılaşılacak durum ise depremdir. Sismik şokların çoğu hissedilmeyecek kadar küçük olsa da bir çok artçı sarsıntı şeklinde gerçekleşmektedir. Bazı durumlarda ise 3 ve üzeri büyüklüğünde depremler olabilmektedir.
8 şiddetinde depremi tetikleyebilir
Küresel bilim yayını olan Science dergisinde yayımlanan bir çalışmada, Güney Kaliforniya’daki Salton Denizi Jeotermal Enerji Santrali’nin bulunduğu bölgede jeotermal kaynaklardan enerji elde etme süreçleri ile sismik faaliyetler arasında kuvvetli bir ilişki olduğu belirtilmişti. Araştırmacılar bu bölgedeki depremlerin sıklığının, enerji üretimi sırasında yeraltından çekilen ve yeraltına verilen suyun hacmine bağlı olarak değiştiğini kaydetmişlerdi. 30 yıllık çalışma döneminde Jeotermal alanı bölgesindeki en büyük deprem 5.1 büyüklüğündeki bir deprem olmuş, ancak yakınlardaki San Andreas fayı, en azından büyüklüğü 8 olan son derece yıkıcı depremleri açığa çıkarma yeteneğine sahip olduğu vurguları yapılmıştı. Sarsıntılar ilk olarak Colorado’da Rock Flats alanında 3 bin metre derinliğe atık suyun enjeksiyonundan sonra bölgeye yakın şehirlerde pek çok sayıda depremin hissedilmesi ile saptandı.
Derinlik arttıkça risk artıyor
Ayrıca, Wairakei’de jeotermal sahasında yüksek basınç altında reenjeksiyon, bölgede depremlerin hissedildiğinde durdurulmak zorunda kalındığı belirlendi. 2013 yılında, İsviçre’nin St. Gallen şehri yakınlarında, jeotermal kaynaklar için yapılan sondaj çalışması depreme neden oldu. İsveç Sismoloji Merkezi bu sarsıntıların yerin derinliklerinde birikmiş ısı kaynaklarının oluşturduğu enerjiyi ortaya çıkarmak için kullanılan Jeotermal Enerjinin yol açtığını tespit etti. 140 santigrat derece sıcaklıktaki termal akışkana ulaşmak için yerin 4 bin 500 metre derinliğine yapılan sondaj sonrası bölge, 3.6 büyüklüğündeki depremle sarsıldı. 2006-2007 yıllarında İsviçre’nin ilk jeotermal enerji santrali projesi iptal edilmişti. Çünkü, sondajların Basel yakınlarında bir dizi depreme sebep olduğu saptanmıştı. Hatta bazı sarsıntıların, 3’ten büyük olduğu ölçülmüştü. Sondaj çalışmaları ile oluşan sismik şokların etkisiyle 5 hatta 6 şiddetinde bile deprem olabileceği belirtildi. 2 bin metrelerin altına doğru inildikçe deprem riski bir o kadar artmaktadır.
EKOLOJİ SERVİSİ