Aydın Germencik’te yıllardır yeraltı sularına JES’lerin ağır metallerle dolu atığı bırakılıyor. Bunun bilinmesine karşın hiçbir önlem alınmazken, ağırmetallerin karıştığı yeraltı suları 10 yıldır zehirlenmeye devam ediliyor
Aydın’ın Germencik ilçesinde jeotermal santrallerine yakın artezyen kuyulardan alınan numune sularda çok yüksek oranda bor, demir, alüminyum, çinko, selenyum, arsenik gibi ağır metaller tespit edildi. Germencik Çevre ve Doğa Derneği Başkanı Halil Çetinkaya, sudaki kirlilik değerlerinin binlerce kat fazla çıktığını belirterek, “Uzmanların bize aktardığına göre su değil zehir akıyor. Bölgemizde jeotermal sondajları bir an önce durdurulmalı” dedi. İl Tarım ve Orman Müdürü Ahmet Ökten ise bölgedeki yeraltı sularında bor oranının yüksek olduğunu belirterek bunun incir ve zeytin ağaçlarında zarara yol açabildiğini belirtirken diğer ağır metallerden söz etmemesi dikkat çekti.
Normalden 5300 kat arsenik
Devlet Su İşleri (DSİ) 21. Bölge Müdürlüğü’ne bağlı uzman ekipler, jeotermal santrallerine yakın Alangüllü ve Hıdırbeyli mahallelerindeki 4 artezyen kuyudan analiz için su numunesi aldı. Numuneler, Türkiye Standartları Enstitüsü’nde (TSE) incelendi. İncelemede; sularda çok yüksek oranda bor, demir, alüminyum, çinko, selenyum, krom, bakır, arsenik gibi ağır metallere rastlandığı belirtildi. Demirin 20 bin kat, alüminyumun 7 bin 500 kat, arseniğin 5 bin 300 kat, lityumun 5 bin, molibdenin 4 bin 300, manganın 4 bin 300, kurşunun 2 bin 900, nikelin 1900, kromun 400, baryumun 250, selenyumun, kobaltın 60, çinkonun 15, borun 8 ve bakırın ise 2 kat normalden fazla çıktığı kaydedildi.
Sonuçlar saklanıyor
Germencik Çevre ve Doğa Derneği Başkanı Halil Çetinkaya ile Basın Sözcüsü Dr. Metin Aydın, İçişleri Bakanlığı Bilgi Edinme, İstatistik ve Protokol Daire Başkanlığı’na müracaat edip, sonuçları öğrendiklerini ancak bu durumun kamuoyundan saklandığını söyledi. Germencik’in çeşitli noktalarındaki sondaj kuyularından analiz için numuneler alındığını belirten Çetinkaya “Yapılan incelemelerde durumun çok vahim olduğunu gördük. Sudaki kirlilik değerleri binlerin üzerinde çıktı. Bölgemizde haddinden fazla ve kapasitesinin üzerinde yapılan jeotermal sondajlarının bir an önce durdurulması gerekiyor. Bu tesislerin nehirleri, çayları ve yer altı su kaynaklarını kirlettiğini defalarca söyledik. Ancak şu ana kadar hiçbir önlem alınmadı. Aydın’ın toprağı ve bitki örtüsü zehirleniyor” dedi.
İlk saptama 2010 yılında
Aydın, tarım potansiyeline sahip Aydın için suyun vazgeçilmez olduğunu söyledi. Büyük Menderes Havzası’nda tarımsal sulamada kullanılan en önemli şeyin artezyen kuyuları olduğunu söyleyen Aydın “2010 yılında yapılan araştırmalarda, Aydın’da 15 binin üzerine artezyen kuyu olduğu saptandı. Farklı bölgelerde yapılan çalışmalarda, Aydın’daki artezyen kuyularının bazılarında çok yüksek oranda bor, nitrat, nitrit ve amonyak saptandı. Bu çalışmalar DSİ ve Adnan Menderes Üniversitesi tarafından yapıldı. En yüksek nitrit ve nitrat Alangüllü bölgesinde saptandı. İncir ve zeytin bahçelerinde olan bu kuyular, jeotermal santrallerinin 200 ila 400 metre yakınında bulunmaktadır” diye konuştu.
İncirler ağır metal yüklü
Aydın’ın çok ciddi bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu söyleyen Aydın, “Türkiye Standartları Enstitüsü tarafından çıkan analiz sonuçları içme suyu yönetmeliğine göre yapılmaktadır. Bu bölgede bir bilim adamının yaptığı çalışmada da jeotermal santrallerine yakın incirlerde yüksek miktarda ağır metal olduğu saptandı. Bu bölgede bir bahçede 500’e yakın incir ve zeytin ağacı kurudu. 5 yıl geçmesine rağmen bu bahçeden halen ürün alınamamaktadır. Bu bölgedeki incir ve zeytin ağaçlarının tek kuruma nedeni ise yeraltı sularındaki ağırmetal seviyesinin diğer bölgelere göre daha yüksek olmasından kaynaklıdır. Ağır metaller ile kirlenen yerüstü ve yeraltı suları, bu topraklarda yetişen tarımsal ürünleri tüketen insanlar dahil, tüm canlılarda ciddi sağlık sorunları yaratma potansiyelindedir” dedi.
Çiftçiler kandırılıyor
Bir şirket, Germencik’in Uzunkum, Moralı ve Argavlı köyleri arazileri üstünde JES ve onun çıktılarıyla sera ve kurutma tesisiyle kurulma adımıları atılmak istenirken, iddiaları ciddi istihdam yaratılacak olmasıydı. Germencik’te sera ve sebze kurutma tesisinin zehirli atıkla işletileceği, şirket için projedeki en önemli detay. Deşarj suyunun JES’lerin ısısı düşen zehirli atık olan akışkan olduğu biliniyor. Bu akışkanın sıcak veya soğuk olması zehirli yapısını değiştiren bir özellik taşımıyor. Temeli atılan tesiste, santralde kullanımdan sonra ısısı 60-70 dereceye inen zehirli akışkan JES’lerin işine yaramıyor. Bu akışkanı, akışkanın çekildiği noktaya deşarj etmeleri ise şirkete yüksek maliyetler oluşturuyor.
İşi biten akışkan ne olacak?
JESDER yaptığı bir açıklamada, Aydın halkına rüşvet olarak evlerinizi ısıtalım önerisinde bulunarak atık üzerinden kazanmayı hem de atıktan kurtulmaları amaçlandığı, ancak bu yıkım önerisine Germencik’te JES karşıtı mücadele yürütenlerin de destek veren açıklamaları dikkat çekiciydi. Oysa Germencikli yurttaşların JES’lere karşı tepkisi ve mücadelesi Türkiye’de JES gerçeğini herkese göstermeyi başardı. Birçok iddia ile süslenen bu girişimler mücadelelerde yarılmalar ve ayrışmalar yaratıp halkın bir kısmının yedeklenmesinin hedeflendiği ve benzer girişimlerin Aydın ve Balıkesir Sındırgı’da da yapıldığını hatırlamamız gerekiyor. Aydın Belediyesi’yle birlikte JES atık sularının evlerden dolaştırılarak ısınma sorununun çözülebileceği yönünde girişimlerine Aydınlı yurttaşlar ‘bu bir oyun’ diyerek tepki göstermişlerdi.
JES’ler öldürür
AKP iktidarının JES’leri yenilenebilir enerji olarak ele alıyor olması ve desteklemesi birçok çevresel sorunu ortaya çıkardı. Nehir ve dereler zehirlendi ve milyonlarca balık katledildi. Üzüm, zeytin ve incir başta olmak üzere binlerce ağaç kurudu. Aydın’da kanser vakaları geçmişe göre 3 kat arttı. Yaşamı zehirleyen kirlilik, yeraltının binlerce metre derinlerine kadar sondaj yapılıp, içeriğinde bor, cıva, arsenik, kurşun, amonyak, antimuan, lityum, karbondioksit, hidrojen sülfür gibi zehirli ağır metallerle dolu akışkanların yeryüzüne çıkarılmasından kaynaklanıyor. Bir termik santral gibi çalışan JES’ler, GWh başına ortalama 2700 m3 su kullanmaktadır.
Depremler sürekli hale geldi
Germencik’te son yıllarda yaşanan depremler ile aynı süreçte Aydın ve Manisa’da ortaya çıkan depremlerin JES’lerle ilişkisi araştırılmıyor. Dünyada ise JES’lerin tetiklediği birçok deprem tespit edilmiş durumda. Küresel bilim yayını olan Science dergisinde yayımlanan bir çalışmada, Güney Kaliforniya’daki Salton Denizi kıyısında JES’in bulunduğu bölgede jeotermal kaynaklardan enerji elde etme süreçleri ile sismik faaliyetler arasında kuvvetli bir ilişki olduğu belirtilmişti. Araştırmacılar bu bölgedeki depremlerin sıklığının, enerji üretimi sırasında yeraltından çekilen ve yeraltına verilen suyun hacmine bağlı olarak değiştiğini kaydetmişlerdi. 30 yıllık çalışma döneminde jeotermal alanı bölgesindeki en büyük deprem 5.1 büyüklüğünde olmuş, ancak yakınlardaki San Andreas fayı, en azından büyüklüğü 8 olan son derece yıkıcı depremleri açığa çıkarma yeteneğine sahip olduğu vurguları yapılmıştı.
Sermayenin JES aşkı
Temiz yenilenebilir enerji safsatası ile süslenen bu işletmeler sabit sermaye gideri dışında işletme giderleri en düşük olan santraller olması bakımından sermayeye çekici gelen yatırımlar ve bu nedenle sermayenin ilgisini çekerken, Türkiye coğrafyasının dört bir yanında JES’lere izin verilerek yaşam zehirleniyor. Santrallerde çok az sayıda çalışan olması, kömürlü ya da doğalgazlı termik santraller gibi hammadde girdi baskısı olmadan sıfır hammadde gideriyle çalışıyor olması sermaye kesimlerinin ilgisini arttırıyor JES’lerin bulundukları bölgeyi zehirleyerek yaşanmaz yer haline dönüştürüyor olması ise JES’lere karşı gelişen tepkilerin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor.
EKOLOJİ SERVİSİ