Yeraltı sularını kirletip tüketen, bulunduğu bölgeye zehir kusan JES’lerle lityum üretimi yapılarak sondaj alanları genişletilecek. JESDER Başkanı Şentürk, yatırıımların5 yılda 5 milyar dolara ulaşacağını söyledi
Yusuf Gürsucu
Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği (JESDER) Başkanı Ufuk Şentürk, jeotermal enerji santrallerinin (JES) inşası için bugüne kadar yapılan yatırımların 5 yılda 15 milyar dolara ulaşacağını belirterek, JES’lerin “atıksız ve en temiz” enerji santralleri olduğunu iddia etti. Şentürk, “Bu santrallerin sondaj süreçleri boyunca da çevreye zararlı ve alıcı ortama bırakılan hiçbir atığı bulunmamaktadır. Sondajlarımız 2 bin 500 ila 5 bin metre derinlik arasında açılmakta ve ortalama maliyetleri de 3 ila 6 milyon dolar arasında gerçekleşmektedir” dedi.
Lityum üretimi
Şentürk, 65 lisanslı JES’le 1691 megavat seviyesinde elektrik kurulu güce ulaşıldığını, jeotermal kaynaklı enerji üretim tesislerinden lityum elde edildiğini söyledi. Şentürk AA’ya yaptığı açıklamada, Türkiye’nin lityum rezervleri açısından 25. sırada yer aldığına ve yüksek teknolojili ürünlerin kullanımıyla lityum talebinin de artacağına işaret ederek, “Sahanın jeokimyasal yapısına bağlı olarak akışkandan lityum eldesi değişmektedir. Halihazırda keşfi yapılmış jeotermal santrallerimizden sağlanacak lityum eldesi ile bu değerli mineralin çıkarılmasında büyük katkımızın olacağı inancındayız” diye konuştu.
‘Atıksız ve en temiz’
Enerji Holding’e bağlı Enerjeo Kemaliye A.Ş. temsilcisi olarak JESDER başkanı seçilen Ufuk Şentürk’ün jeotermal enerjinin “atıksız ve en temiz” enerji üretimi olduğu iddiasının hiçbir karşılığı olmadığı gibi JES’lerden lityum elde etmenin ise sondaj sayısını arttırarak büyük ekolojik yıkımlara yol açacağı bilinen bir gerçek. Küresel ısınmaya çare olarak sunulan ‘yenilenebilir enerji’ başlığı altına alınan JES’lerin yarattığı kirliliği yakından yaşayan Aydın köylüsü tek başına bunun bir yalan olduğunu göstermeye yetmektedir. Diğer yandan lityum madeninin elde edillme süreçleri ile elektrik depolama ve elektrikli araçlardaki lityum akülerin geçmişi mumla aratacak büyük bir kirliliğe neden olacak.
JES’ler öldürür
Özellikle Aydın’da yaşanan jeotermal kirliliğinin görmezden gelinerek “atıksız ve en temiz enerji” iddiasında bulunulması dikkat çekici. Zeytin, incir ve diğer meyve bahçelerinin kurumasına yol açan sülfür gazı ve zehirli akışkan gerçeği unutulmadığı gibi halen yaşanmakta. Büyük Menderes Nehri’nde yaşanan onbinlerce balık ölümünün de JES’lerden kaynaklı olduğu bilinmekte. Aydın Tabip Odası’nın JES’lerle birlikte kanser vakalarının arttığına yönelik raporu ile Germencik’te yeraltı sularında siyanür çıkması ve tarlalarda kilometreler boyunca yarıkların ortaya çıkmasınin nedeni JES’lerdi. Çanakkale Aycvacık’ta yaşanan deprem silsilesinin nedeninin de JES’ler olduğu bildirilmekte.
JES’ler suları tüketip kirletiyor
JES’ler bir termik santral gibi çalışmaktadır. GWh başına ortalama 2700 m3 su kullanımı olan bu santraller bulunduğu bölgede hava kalitesini bozarken, aynı zamanda yeraltından çekilen ve ağır metaller barındıran atık sularını da çevreye yayarak büyük bir ekolojik yıkım yaratmaktadır. Yoğun su kullanımları bulunduğu bölgelerde su kıtlığına yol açarken aynı zamanda atık suların bir kısmının yeraltına deşarj edilmesinden kaynaklı olarak yeraltı sularını da zehirler. Türkiye’de en az 3 kat arz fazlasına ulaşılan enerji üretim kapasitesine karşın, JES’lerin yoğunlaştığı 4 il dışında (Aydın, Denizli, Manisa, Çanakkale) neredeyse tüm illerde faaliyet gösteren ve AKP iktidarınca desteklenen JES’ler, bulunduğu çevreyi zehirlemeyi aralıksız sürdürüyor.
Sermaye çok ilgili
JES’lerle yeraltından çektikleri zehirli akışkanın bir kısmı çevreye salınırken diğer kısmı reenjeksiyon kuyularıyla akiferlerin bulunduğu 400-500 metrelere suyu bastıkları ve bu yolla yeraltı sularına ağır metallerin karıştığı biliniyor. JES’in çıktısı olan ağır metallerin içeriğinde bor, cıva, arsenik, kurşun, amonyak, antimuan, lityum, karbondioksit, hidrojen sülfür gibi zehirli maddelerden oluşmaktadır. Temiz yenilenebilir enerji safsatası ile süslenen bu işletmeler sabit sermaye gideri dışında işletme giderleri en düşük olan santraller olması bakımından sermayeye çekici gelen yatırımlardır. Santrallerde çok az sayıda çalışan olması, kömürlü ya da doğalgazlı termik santraller gibi hammadde gideri baskısı olmayan sıfır hammadde gideriyle çalışmaktadır.
Lityum temiz mi?
Avrupa’da 2030 yılından itibaren karbon yakıtlı araçların üretiminin durdurulacağı yönünde kararlar alındı. Avrupa Birliği’nde (AB) 2021 yılı sonu itibariyle bin kişiye düşen otomobil sayısı 560’tır. AB’yi oluşturan ülkelerin toplam nüfusu ise 1 Ocak 2023’te 448 milyon 400 bindir. Yani bu durumda halkın, ortalama 240 milyon adet içten yanmalı karbon yakıtlı otomobili elektrikli araçlarla değiştirmeleri için indirimler, teşvikler ve dolaylı baskılar uygulanacaktır. Bu da kısa bir sürede sadece AB ülkelerinde 240 milyon adet elektrikli araç üretilmesi demek olur ve sermayeye yeniden değerleme alanı yaratılırken, dünyanın tamamında uygulanması ve RES’ler ile GES’lerin üretimleri ve bu santrallerden elde edilecek enerjinin depolamasında kullanılacak lityum akülerle birlikte hem büyük bir pazar hem de doğal yaşamda çok büyük yıkımlar ortaya çıkaracaktır.
Lityum ve toksik atık
2022 yılı itibariyle dünyada yıllık lityum üretimi yaklaşık 82 bin ton ve planlar tutarsa kısa gelecekte lityum üretiminin 2 milyon tona çıkması gerekmektedir. Güney Amerika’da ‘lityum üçgeni’ olarak anılan Arjantin, Şili ve Bolivya’nın tuz düzlüklerinde (salar) lityum üretimi sürerken, bu üretimleri çok büyük boyutlara çıkarmak için anlaşmalar yapılmaktadır. Atacama Yerlileri lityum madenlerinin yarattığı yıkımlar nedeniyle bölgeye gelen yolları kapatarak dünyada ses getiren eylemler yaparken, mücadeleleri ise aralıksız sürmektedir. Lityum madenciliğinde, maden alanlarını çevreleyen araziler ve sular zehirlenirken, doğal alanlar atık alanlarına dönüşmektedir. Bir ton nadir toprak metalinin üretim sürecinde ise iki bin ton toksik atık ortaya çıkmaktadır.
JES’ler ve depremler
Jeotermal kaynaklara ulaşmak amacıyla yapılan sondajlarla yeraltının 5 bin metre derinliğine kadar inilerek yüksek sıcaklıktaki akışkan yeryüzüne çekilir. Jeotermal enerji santrallerinde genellikle rezervuarı beslemek amacıyla yeraltından sıvıyı çekebilmek için yeraltına ayrıca su basılır. Sondajın kendisi depremleri tetiklerken sondaj sırasında salınan suyun ve santralde soğuyan akışkanın bir kısmının geri basıldığı reenjeksiyon kuyularında uygulanan bu işlem fay hatlarında çeşitli dengesizliklere sebep olduğu bilimsel raporlarda yer almaktadır. Çanakkale Ayvacık’ta yoğunlaşan jeotermal santrallerinde önce çevreye salınan zehirli akışkanın bir kısmının reenjeksiyon kuyularına basılmaya başlanmasıyla birlikte kısa süre içinde binlerce deprem yaşanması dikkat çekerken, bunun nedeni de JES’lerdi. Depremle onbinlerce insanın ölümüne yol açan talan politikaları JES’lerle birlikte genişleyecek.
Strasbourg’da durduruldu
Pilot ölçekli Doğrudan Lityum Çıkarma (DLE) işlemi ile enerji üretimi için kullanılan Fransa’nın Strasbourg yakınlarında bulunan jeotermal tuzlu sulardan lityum elde edildi. 2 ila 5 bin metre derinlikte bulunan ortalama 180°C’lik jeotermal sıvının çıkarılmasından sonra, iyon değiştirme reçineleri kullanılarak, lityumun yüzde 90’ı seçici olarak alındı. Lityumu tükenen jeotermal sıvı daha sonra JES’lerde uygulandığı gibi yeraltına yeniden enjekte edildi. Ancak neden olduğu depremler nedeniyle Strasbourg yakınlarındaki bu bölgenin potansiyel olarak aktif sismik bölge olması nedeniyle süreç durduruldu.
Deprem ve yanardağ felaketi
Kuzey Kaliforniya’da AltaRock adlı bir şirket tarafından 4 bin metre sondaj yapması sonrası yaşanan küçük depremler ortaya çıkmıştı. Bu işlem sonrası deprem bölgesinde daha büyük depremleri tetikleyebileceği tartışmaları başladı. İsviçre’nin Basel kentinde yer alan bir jeotermal projesinin 3.4 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmesi sonrasında projenin durdurulmuş olması The New York Times gazetesinde haberi okuyan Kaliforniya halkı arasında tartışmaların artmasına neden olmuştu. Ayrıca Jawa adasında 30 bin kişiyi göç ettiren çamur volkanının tetiklenmesini kaya gazı ve petrolü sondajlarına bağlandı. İngiltere’deki Durham Üniversitesi ve Dünya Enerji Sistemleri Araştırma Merkezi’nden bilim insanları, “Lusi çamur yanardağının doğal olmayan bir felaket olduğundan her zamankinden daha eminiz” açıklamasını yapmıştı.