Mevcut iktidarın kıblesi haline gelen enerji üretimleri doğal yaşama geri dönülmez zararlar veriyor. Son 3-4 yıldır ortaya çıkan JES’lerin yaşama olan etkisi ise tam bir doğa katliamına dönüşmüş durumda.
Adeta ‘Jeotermal kent’ haline getirilen Aydın’da, bugüne kadar 35 santral ve 2 bin kuyu açıldığı belirtildi. Aydın’daki jeotermal ruhsat sahaları Aydın’ın yüz ölçümünün yüzde 85’ini kaplamış durumda. Kent merkezleri hariç tüm kırsal alanlar adeta jeotermal saha olarak işaretlendi ve kuyu sayısı her gün artmakta. Şu an 35 tane santral var ve bu santraller için 2 bin tane kuyu açıldı. Jeotermal santraller ortaya çıktığından bu yana Aydın’da kanser vakaları yüzde 150 oranında arttı.
Baraj sahası şirkete verildi
2014 yılında Aydın’a bağlı Germencik, Efeler ve İncirliova’ya içme suyu sağlanması için kurulan İkizdere Barajı, DSİ tarafından Aydın Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi. Ancak barajın etrafındaki 20 bin hektar alan belediyeye devredilmeyerek Valilik elinde tutuldu. Valilik daha sonra bu alanı jeotermal saha olarak ihaleye çıkardı.İlginç bir madde ile ihaleye Aydın Büyükşehir Belediyesi ile ona bağlı şirketler ve Aydın’a bağlı diğer belediyelerin ihaleye girmesi yasaklandı.İhalede bir şirkete 10 milyon dolara verilen sahada baraja 500 metre yakınlarında JES kuyuları açılmaya başlandı.
Valilik durmak bilmiyor
Bölgede tarım üretimlerini ve su havzalarını zehirleyen jeotermalleri adrese teslim ihaleyle şirketlere devrini sağlayan Valilik, yeni bir adımla JES’leri kabul edilebilir bulunması için PR çalışmaları yürütmeye başladı. Aydın Valiliği’nin öncülüğünde bir araya gelen Ticaret Odası, Ticaret Borsası ve Efeler Ziraat Odası başkanları, Kadıköy Tarıma Dayalıİhtisas Sera Organize Sanayi Bölgesi(TDİSOSB) Projesi kurulma protokolü imzalandı. PR çalışmasında ‘Aydın’ın verimli tarım arazileri jeotermalle buluşmaya hazırlanıyor’ sloganıyla yeni kuyuların açılmasının sağlanmaya çalışıldığı görüldü. Çevreyi, nehirleri, gölleri, barajları ve yeraltı sularını zehirleyen jeotermal akışkanın seralarda, kentsel ısıtmada ve termal turizm için kulanılmasının amaçlandığı yönlü açıklama ile süren JES işgaline karşı ortaya çıkan tepkileri azaltmak ve JES’lere taraftar toplamak amacıyla bu yöntemin kullanıldığı değerlendirliyor.
Jeotermal akışkan
Literatürde jeotermal kaynak, yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş ısının oluşturduğu, çeşitli kimyasallar içeren sıcak sıvı, buhar ve gazlar olarak ifade edilir. Jeotermal kaynak olarak nitelenen sıvıya ise jeotermal akışkan denir. Bu akışkan ise asla su değildir. Jeotermal sıvı, yeraltının 1000 ila 4 bin metre derinliğinden çekilir. Bu sıvının içerdiği kimyasallar ise bor, cıva, arsenik, kurşun, amonyak, antimuan, lityum, karbondioksit, hidrojen sülfür, tuz iken aynı zamanda bu akışkan radyoaktivite içermektedir.
Jeotermal su
Jeotermal su olarak nitelenen suyun kullanılldığı yerler kaplıca ve ılıcalardır. Kaplıca ve ılıcalar mineralize termal sulardır. Madensuyu adıverilen mineraller bakımından zengin olan bu suların yeryüzüne çıktığı kaynağa kaynarca, bu sulardan yararlanmak üzere kaynarcaların çevresinde kurulan tesislere de genel olarak ılıca veya kaplıca denmektedir. Genellikle 30 ile 300 metre derinliklerden elde edilir. Kaplıcalar Yönetmeliği’nin 4. bölüm madde 19 b) bendinde: “Kaynaktan usulüne uygun olarak bakteriyolojik, kimyasal ve radyoaktivite ölçümleri için numune alınır” uyarısı bu suyun geldiği derinlikle ilgisini ortaya koyar.
EKOLOJİ SERVİSİ