Yeni Zelanda’nın feminist başbakanı Jacinda Ardern, ülkesinde bir Cuma namazı sırasında gerçekleştirilen saldırı sonrası yaptığı açıklamaları ve bu katliamda yakınlarını yitiren ailelere yönelik başsağlığı ziyareti ile tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ana gündem. İktidar partisinin bülteni gibi çalışan Habertürk gazetesinin iki kadın yazarı, feminist başbakan hakkında yazılar yazdı, diğer yandaş gazeteler ondan övgü ile söz etti, saldırı sebebiyle yaptığı açıklamaya ‘selamün aleyküm’ ile başlayıp konuşması ve aileleri ziyareti sırasında başörtüsü takmasına methiyeler dizildi, Hz.Muhammed’den alıntı yaparak okuduğu hadis videosu elden ele övgülerle dolaştırıldı.
Habertürk’ün iki kadın yazarından biri yazdığı yazıda Yeni Zelanda başbakanının doğru olanı yaptığından, iyiliği, çeşitliliği, merhameti, temsil ettiğinden, ‘biz’ olmayı böyle tarif ettiğinden,insanlık gereği Yeni Zelanda başbakanının bu çabasının örnek gösterilmesi gerektiğinden söz ediyor.
Diğer yazıda ise yazar başbakandan ‘hayran olduğum kadın’ diye söz ediyor ve ekliyor: “Ama bu küçük ülke geçen cuma günü yaşadığı korkunç saldırıdan sonra bütün dünyaya öyle bir ders veriyor ki… O küçük ülkenin unutmaya yüz tuttuğumuz empati kavramını öyle içten benimsemiş, öyle cesur, öyle samimi bir başbakanı var ki!’’
İnsan sormadan edemiyor. Siz gerçekten o dersi alabildiniz mi? ‘Hepimiz Hrant’ız Hepimiz Ermeniyiz’ sloganı ne anlama geliyor anladınız mı? Bu sloganı atanlara, yazanlara ayrımcı ve ırkçı saldırılar yöneltilirken, hepi topu 60 bin civarı kalmış Türkiyeli Ermeni’lerin üç beş tane kilisesinin ve okulunun duvarlarına nefret ve tehdit dolu yazılar yazılırken siz kendi ülkenizi hangi konuda sorumluluğa çağırdınız ve saldırgan milliyetçiliğin son bulması için hangi ‘iyilik, çeşitlilik ve merhamet’ dolu sözü söylediniz? O hayran olduğunuz FEMİNİST başbakanın hangi davranışını örnek alıp kendi ülkenizde de böyle yöneticilerin olması yönünde fikir beyan ettiniz? 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’ne ‘ezan protestosu’ provakasyonu ve yalanı ile saldırılırken ve bunun yalan olduğu ayan beyan ortaya çıkarken siz iki kadın yazar olarak ne yaptınız mesela tweet atmaktan başka?
Sizin içinde yaşadığınız ülkenin Hristiyan topluluklarından Ermeniler hemen her gün tehdit altında ve öz ülkelerini terkedenlerin sayısı artıyor, çünkü onların ibadethanelerinin duvarlarına nefret dolu yazılar yazılıyor ama siz zaten yapılması gerekeni yapan sosyal demokrat ve feminist bir başbakanın yaptıklarından sanki burası, yani Türkiye, tüm halklarına eşit ve iyi davranıyormuş gibi yaparak bahsediyorsunuz. Özetle, KENDİ ÜLKENİZDE OLANLARI GÖRMEZDEN GELİYORSUNUZ.
‘Benim için affedersiniz Ermeni dediler’ diyen bir başbakan tarafından yönetildi bu ülke ve siz bu yokmuş gibi davrandığınızda Yeni Zelanda başbakanı hakkında söyledikleriniz, yazdıklarınız en açık tabirle samimiyetsiz oluyor. Kendi kimliğini, inançlarını, aidiyetlerini değil, toplumdaki herkesin inancını gözetme sorumluluğu sadece Yeni Zelanda’da değil Türkiye’de de. Yani Türkiye, kendi yurttaşlarına yönelik tavırlarında diğer ülkelere göre ayrıcalıklı değil.
Yeni Zelanda hükümeti, ülkesindeki katliamın sorumluluğunu aldı ve adım atıyor. Şüphesiz başbakanın her davranışı övgü dolu. Peki, uzaklardaki kadın başbakanı övmelere doyamayanlar kendi ülkelerindeki ‘maalesef’ azınlıklara yönelik milliyetçi saldırılara ve o azınlıkların bu ülkede eşit,özgür ve güven içinde yaşama haklarına dair neler söyleyecekler şimdiden sonra?