Gazetemize konuşan TTB COVID-19 İzleme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, “Ölüm sayılarının beklenen artışı göstermemesi memnuniyet verici olmakla birlikte, dünyanın diğer ülkelerinde gözlenen örüntü ile örtüşmemesi dikkat çekiyor” dedi
Gülcan Dereli
Küresel salgın yeni tip koronavirüsten (COVID-19) dolayı yaşamını yitirenlerin sayısı her geçen gün katlanıyor. Türkiye’de de hem vaka sayısı hem de yaşamını yitirenlerin sayısı artıyor. Hükümetin vaka sayısı ve yaşamını yitirenlere ilişkin açıkladığı rakamlara ilişkin ise şüpheler var. Virüs ile ilgili merak edilenleri konunun uzmanına sorduk. Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Türk Tabipleri Birliği (TTB) COVID-19 İzleme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, rakamları, hekimlerin durumunu, tedbirlerin gevşetilme politikasını okurlarımız için değerlendirdi.
- Hükümetin sağlık politikasına yönelik ciddi eleştiriler var. Şu an işleyen sağlık sistemi nasıl? Bu pandemi ile mücadele edecek kapasitede mi?
Ülkemizde bir milyonun üzerinde sağlık emekçisi pandemiye karşı özveri ile mücadele ediyor. Ancak ülkemizde AKP iktidarı ile 2003’te yürürlüğe giren ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ pandemi mücadelesinin etkililiğini sınırlayan özelliklere sahip. Bilindiği gibi, Sağlıkta Dönüşüm Programı ile Türkiye’nin göz bebeği sağlık ocakları kapatıldı ve yerine ‘liste’ temelli bir aile hekimliği modeli getirildi. Aynı aile içerisindeki bireylerin bile farklı aile hekimlerinin listesinde yer alabilmesi yüzünden, sağlık sisteminin bir salgın durumunda aynı sokakta hatta aynı apartmanda yaşayan hastalardan bile habersiz kalabileceği gözardı edildi.
COVID-19 pandemisine karşı temel yaklaşım, insanların birbirleriyle temas oranlarını azaltarak virüsün hasta kişiden sağlıklı kişiye bulaşmasını azaltmak olmalıdır. Salgını kontrol altına alabilmek için olguların saptanması ve tedavi edilmesinin yanı sıra, hastalığın daha fazla yayılmasının önlenmesi için etkili önlemlerin alınması gerekir. Bu nedenle şunu söylemekte yarar var; hastanelerde verilen mücadele hastaların yaşamalarının sağlanmasıdır; salgına karşı asıl mücadele hastalığın yayılması önlenerek sahada kazanılır!
Salgının sahada kazanılabilmesi için aktif sürveyans sisteminin (Sürekli ve sistematik kayıtlarla ve taramalarla hasta kişilerin bulunması) kurulması ve sistematik bir biçimde filyasyon (Bulaşıcı hastalık salgınlarında ilk olgunun ve bu olguyla temas eden kişilerin veya başka olguların bulunmasına yönelik çalışmalar) uygulanması esastır.
Eğer coğrafi bölge temelli örgütlenme yapısı ortadan kaldırılmamış ve sağlık hizmetine bütüncül bakan bir anlayışın hizmet birimi olan ‘Sağlık ocağı’ kapatılmamış olsaydı, pandemiye karşı sahada verilen mücadele çok daha etkili olabilirdi.
Bugün ülkemizdeki sağlık sisteminin kapasitesi Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan verilere göre COVID-19 pandemisi sırasında hastalananları tedavi altına almakla ilgili henüz ciddi bir sorunla karşılaşmış değil, şimdilik gerek hasta yatakları gerekse de yoğun bakım yatakları yeterli görünüyor.
- Sağlık çalışanları da çok ciddi kayıplar veriyor. Tüm mücadele üzerlerine yıkılmış gibi. Sağlık çalışanlarını koruyamayan bir sistem halkı nasıl koruyacak?
Sağlık çalışanlarına ilişkin resmi veriler açıklanmıyor. Ancak Türk Tabipleri Birliği tarafından açıklanan veriler 1-22 Nisan arasında COVID-19 nedeniyle 14’ü hekim 24 sağlık çalışanının yaşamını yitirdiğini ve 3 bin 474 sağlık çalışanının COVID-19 tanısı aldığını ortaya çıkardı. Sağlık çalışanlarının özellikle pandeminin ilk haftalarında yaşadığı kişisel koruyucu donanım eksikliği bu olumsuz sonucun karşımıza çıkmasında büyük bir etmen olarak görünüyor. Halkın korunmasında ise bir yandan halen maske sağlanamayan kişilerin varlığı, diğer yandan da özel sektörde çalışmaya herhangi bir kısıtlama getirilmemesi gibi sorunlar mevcut.
- Yaşamını yitirenler hekimlerin ve sağlık çalışanlarının sayısı her geçen gün katlanıyor. Binlerce sağlık çalışanının virüse yakalandığı biliniyor. Burada ihmal yok mu?
Sağlık Bakanlığı’nın elinde 2019 yılında hazırlanmış ‘Pandemik İnfluenza Ulusal Hazırlık Planı’ olmasına karşın, Bakanlık bu planı COVID-19 için kısa sürede güncelleyerek hazırlıklarını tamamlayamadı. Test laboratuvarlarının Ankara dışında açılması, tıp fakültelerinin sürece katılmalarının sağlanması ve sektör ayrımı olmaksızın sağlık çalışanlarına koruyucu donanım sağlanması gibi işlemler ve önlemler gecikti. Bu gecikmenin sonucu olarak sağlık çalışanlarının enfekte olma oranlarında artış olduğunu tahmin ediyoruz.
- Yaşamını yitirenlere dair bilgilerin şeffaf paylaşılmadığına yönelik yoğun şüpheler var. En son New York Times, İstanbul’daki ölümlere dikkat çekerek hükümetin yaşamını yitirenlere dair rakamları gizlediğini iddia etti. TTB de Dünya Sağlık Örgütü’ne göre kodlama yapılmadığını açıkladı. İstanbul özelinde geçmiş yıllarla yapılan karşılaştırmalar ciddi bir artışa işaret ediyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türk Tabipleri Birliği COVID-19 İzleme Kurulu olarak bizim gözlemlerimize göre, Türkiye’de COVID-19 pandemisinin hem olgular hem de ölümler üzerinden değerlendirilmesinde sorunlar var. Açıklanan ölüm sayıları epidemiyolojik dağılımlara uyum göstermiyor; doğrulanmış olgu sayıları artış gösterirken, ölüm sayıları buna paralel bir artış göstermiyor. Ölüm sayılarının beklenen artışı göstermemesi memnuniyet verici bir durum olmakla birlikte, dünyanın diğer ülkelerinde gözlenen örüntü ile örtüşmemesi dikkat çekiyor.
Yalnızca Türk Tabipleri Birliği değil, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği de 9 Nisan 2020 günü yaptığı açıklamada bu konuya değindi ve ‘bugün hastalık kodlama, COVID-19 hasta ve ölüm bildirimlerindeki sorunların şeffaflıkla tartışılmaması ve gerekli iyileştirmelerin yapılmaması pandemi yönetimi sırasında en önemli gereksinim olan güven ortamının zedelenmesi ve bu konudaki kazanımların da kaybedilmesi ile sonuçlanabilir’ vurgusu yaptı.
Türk Toraks Derneği de COVID-19’a bağlı ölümlerin yüksekliğinden endişe duyuyor. 17 Nisan’da yaptığı açıklamada, sağlık istatistiklerine yönelik incelemeleri sırasında İstanbul ve Trabzon’da ölüm sayılarında daha önceki yıllara kıyasla önemli artışlar saptandığı, bu artışların COVID-19 ile ilişkili olabileceğinden endişe duyulduğu belirtildi.
Gözlemlerimiz bilgisayarlı tomografisi ve/veya klinik bulguları hastalığı desteklediği halde, laboratuvar testi (PCR) pozitif olmayan hastaların yaşamlarını yitirdiklerinde kayıtlara COVID-19 olarak geçmediği, bunun yerine ağırlıklı olarak ‘viral pnömoni’, ‘Doğal ölüm’ veya ‘bulaşıcı hastalık’ olarak geçebildiği biçimindedir.
En son Silifke’de aile hekimi olarak görev yapan Dr. Erdinç Şahin’in, COVID-19 nedeniyle 23.04.2020’de hayatını kaybetmiş olmasına karşın; ölüm raporunda ölüm nedeni olarak ‘Viral Pnömoni’ yazılmış olması gözlemlerimizin gerçekliğini bir kez daha kanıtlamıştır.
Sağlık Bakanlığı’nın PCR testi pozitif olanlar dışında hiçbir olguyu ve ölümü açıklamaması, COVID-19 pandemisi sırasında olgu sayılarının ve ölüm sayılarının az gösterilmesine yol açıyor olabilir.
- Virüsün Türkiye’de olduğunun açıklanmasının ardından kısmen de olsa insanlar kendi izolasyonunu sağlamıştı. Ancak ani çıkan 2 günlük yasağın ardından şimdi her yerde yoğun kalabalıklar görülüyor. Bu virüsün daha da hızlı yayılmasına neden olur mu?
Henüz aşısı ve tedavisi bulunmamış ve insandan insana çok hızla bulaşabilen viral bir hastalıkla karşı karşıyayız. Hasta kişilerden bulaşın engellenmesi için kalabalık ortamlardan uzak durmak, zorunda kalınırsa da kişiler arasında en az iki metre uzaklık olması gerekmektedir. Dolayısıyla, kalabalıklar virüsün geçişini artırma potansiyeline sahiptir.
- Nasıl tedbirler almalı ki bu yayılma engellensin ve daha büyük can kayıplarının önüne geçilsin?
Pandeminin en başında salgını baskılama stratejisi uygulanmalıydı. Bu yaklaşımın temel amacı hastalığın bulaştırıcılığının (her bir olgunun yol açtığı ortalama ikincil olgu sayısı) azaltılmasıdır. Bu amaçla, hastalığın başlangıç aşamasında insanların birbirleriyle temasının kesilmesine yönelik sıkı önlemler (Karantina vb.) alınır. Bu yaklaşımın temel zorluğu, stratejinin hastalığa karşı etkin bir aşı ya da etkili bir tedavi bulunana kadar virüsün insan popülasyonunda dolaşmasının önlenmesi için sürdürülmesi gerektiğidir.
Salgının baskılanmasının seçilmesi halinde alınabilecek en etkili kontrol önlemi karantinadır. Karantina, bulaşıcı bir hastalığa yakalanmış olmasından kuşku duyulan kişi ve/veya hayvanları hastalığın en uzun kuluçka süresine eşit bir süre sağlam kişilerle temas ettirmemek üzere alınan önlemdir. Karantinanın etkili olması hem olguların hem de hastalığa henüz yakalanmamış sağlıklı kişilerin doğru saptanması/bilinmesi ile doğrudan ilişkilidir. COVID-19 hastalığının (özellikle gençlerde) kişilerin yaklaşık yüzde 30’unda bulgu vermeden (asemptomatik) geçirildiği bilinmektedir. Hasta olduğu bilinenleri 14 gün boyunca içlerinde bulgu vermeyen hasta kişilerinde bulunduğu ‘sağlıklı’ sanılan kişilerle temasını kesmek istenen sonucu vermeyebilir, çünkü bu sırada asemptomatik olgular hastalığı bulaştırmayı sürdürecektir.
Bu bakımdan karantinanın hastalığın başladığı ilk dönemlerde, henüz toplumda yaygınlık göstermeden uygulanması önemlidir. Ülkemizde pandeminin boyutlarının başta İstanbul olmak üzere (ayrıntılı veriler açıklanmasa da) iller arasında farklılık gösterdiği bilinmektedir. Bu bakımdan illere göre ayrıntılı veriler konunun uzmanları tarafından değerlendirilerek, karantina da içerisinde olmak üzere izolasyon ve tecrit uygulamaları da dahil olmak üzere toplumsal hareketliliğin azaltılmasına ilişkin yeni önlemler alınması ve alınan önlemlerin sürdürülmesi tartışılmalıdır.
- Son olarak herkes aynı soruyu soruyor. Ne kadar sürecek? Ne olacak? Sizin öngörünüz ne?
Ülkemizde günlük doğrulanmış COVID-19 ölüm sayıları (Bir milyon nüfus başına) komşu ülkelerimizle karşılaştırıldığında, İran ile benzer ölüm sayısı gözleniyor; Yunanistan ve Bulgaristan’da ise ölüm sayıları bize göre düşük seyrediyor.
Sizin de bildiğiniz gibi biz Nisan ayının başında salgının tepe noktası için şimdi içinde bulunduğumuz 20-27 Nisan haftasını öngörmüştük ve bu öngörü basında da yer aldı. Şimdilik salgın eğrisi, öngörümüz doğrultusunda ilerliyor. Bu durumda Haziran ortası gibi COVID-19 olgu sayısında ciddi bir azalma gözlenebilir. Ancak ayrıntılı verilere sahip değiliz, tahminlerimizi sınırlı verilerin eşliğinde yapabildiğimiz ve ilk hafta sonu sokağa çıkma yasağı öncesinde yaşanan kargaşa gibi sorunlar nedeniyle sapmalar olabilir.