Cezaevindeki baskılar gün geçtikçe artarken, İzmir’de tutukluların baskılara karşı başlatmış olduğu açlık grevi 34 gündür devam ediyor
Gülcan Dereli
Baskı işkence, kötü muamele, tecavüz, tecrit, intihara sürüklenme ve hasta tutukluların yaşamlarını yitirmesiyle gündeme gelen cezaevlerinin baskılarına karşı İzmir Buca Kırıklar 2 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 10 tutuklunun başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi 34. gününde. Baskıların son bulması için 9 maddelik talep ile açlık grevi başlatan tutuklular, sorunlar son bulana kadar açlık grevini terk etmeyeceklerini ifade ediyor.
Tutuklular ayrıştırılıyor
İzmir Buca Kırıklar 2 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan Mahir Çakır, ailesi ile yaptığı görüşmede yaşadıkları hak ihlallerini anlattı. Çakır’ın kardeşi Leman Çakır, ağabeyinin cezaevinde yaşadıklarını şöyle anlattı: “Adli ve FETÖ’den hüküm giymiş tutukluların koğuşuna alarak siyasi tutsaklar birbirinden uzaklaştırılıyor. Ve burada yönetimin yanı sıra aynı zamanda tanımadıkları koğuş tutukluluklarından da küfür ve hakaretlere maruz kalıyor.”
Yargıyı dinlemiyorlar
Ağabeyinin, “Daha öncesinden psikolojik sorunları olan bir tutukluyla aynı koğuşta tutulduk cam çerçeve ne varsa kırıp döküyordu. Koğuştan almalarını can güvenlikleri hususunda güvende hissetmediklerini belirttikleri halde hiç müdahalede bulunmadılar” dediğini belirten Çakır, “Bu kişinin bir siyasi dosyası var ancak çokça adli suçtan dosyası olan bir hükümlüymüş. Muameleleri kabul etmedikleri gerekçesiyle kapı vurma gibi yapılan eylemlerden dolayı haklarında açılan görüş yasağı ve telefonla görüşme yasağı gibi bir sürü disiplin cezası var. Havalandırmada kamera ile sürekli izlenilmesi durumu var. Bu konuda yargı tutukluların lehine karar verdiği halde hala devam ediliyor” dedi.
Tahliyeye ‘iyi halli değil’ engeli
Çakır cezaevinde yaşanan diğer hak ihlalini ise şu şekilde sıraladı: “Normalde görüş saati bir buçukken bir saate düşürdüler. Sosyal aktiviteleri kısıtladılar. Spor ayda bire düştü ve toplu şekilde sadece 2-3 kişiyle yapılmasına izin verildi. Tutukluluğunun son bulduğu halde 6-7 aydır serbest bırakılmayan tutuklular var. Sebebini sorduklarında iyi halli olmasına rağmen iyi halli olmadığını söylüyorlar ve tutukluluğuna hukuksuzca devam ediliyor. Kantinden alınan ürünlere müdahalede bulunulup satışını yapmıyorlar. Sebebini sorduklarında stok olduğunu söylüyorlar. Çekpasların boyunun kısaltılmasıyla bel fıtığı olan tutuklulara bu şekilde eziyet ediliyor. Gerekli her yere dilekçe verdikleri halde hiç bir şekilde olumlu sonuç alamıyorlar.”
‘Nazi Kampı’ benzetmesi
Yine gazetemize ulaşan İzmir Buca Kırıklar 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan Şükrü Çiçek’in dayısı Agit Ekmen, tutuklular üzerinde sistematik olarak baskı uygulandığını söyledi. Cezaevinde yaşanan hak ihlallerini “Nazi Kampı uygulamaları” olarak tanımlayan Ekmen, “Şükrü Çiçek yaklaşık 15 senedir hasta olmasına rağmen Malatya, Mersin, Erzurum, Kırklar en son olarak Buca Cezaevi’nde adeta sistematik olarak bir sürgün halinde zindan içinde zindan yaratılıyor. Yaklaşık bir yıldır Kırklar Cezaevi’nde kalan Şükrü’nün bireysel eşyaları tarafına verilmediği gibi avukatları ve ailesi olarak cezaevi idaresiyle yaptığımız görüşmelere de muhatap bulamadık” diye belirtti.
Talepler yanıtsız bırakıldı
Çiçek’in hiç bir talebine cevap bulamadığının altını çizen Ekmen, “Yapılan baskıların ve işkencelerin duygu gerçekliğini yitirmiş insanlıktan nasibini almamış bir topluluğun eseridir. Bu eseri hiçbir şekilde kabul etmiyoruz” dedi.
Ozan Alpkaya: Can güvenliğimiz riske ediliyor
İzmir 2 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde mektup gönderen Ozan Alpkaya ise, “Bir grup arkadaş süresiz açlık grevine başlamışız. Çünkü hukuksuz ve anti-demokratik uygulamalar ve de baskılara karşı yaptığımız tüm resmî başvuru ve girişimlere hiçbir olumlu cevap alamadık. Peki nedir bu sorunlar onu kısaca ifade edeyim. Kısa bir süre önce bizleri hapishanenin farklı blok ve koridorlarına yerleştirdiler. Kaldığımız odaların etrafında FETÖ, adli ve mafya vs. suçundan hükümlü mahkumlar var. Arkadaşlarımıza sözlü sataşma ve hakaret edenler oluyor. Bu biçimiyle hem can güvenliğimiz riske ediliyor hem de baskı uygulamaya çalışılıyor” diye ifade etti.
Tel kafes ile kapatıldı
Yaşadıkları sorunların katlandığına dikkat çeken Ozan Alpkaya şöyle devam etti: “Bazı arkadaşlarımızın kaldığı odaların havalandırılması tel kafes ile kapatılmış. Tamamen keyfi bir uygulamadır bunlar. Bu uygulamaların hiçbir yasal dayanağı bulunmuyor. Özel yaşam alanımız olan havalandırma kısmını gözetleyen kameralar yıllardır kapalıydı. 2-3 aydır bunlar açıldı. Oysa bu uygulama Anayasanın özel yaşamın gizliliği ilkesine aykırıdır. Bunun önünü bir gazete veya bezle kapatan arkadaşlara onlarca haksız soruşturma açıldı. Yıllardır pandemi nedeniyle sohbet, spor vb hiçbir sosyal hak kullandırılmıyor. Görüşler sınırlı yaptırılıyor. Bakanlığın yasal düzenleme yaparak, mağduriyetleri gidermek için verdiği 1,5 saatlik görüş hakkı kullandırılmıyor. Hatta sınırlamalar devam ediyor olmasına rağmen haftada fazladan yaptırılan 10 dakikalık telefon hakkı da elimizden alındı. Yani özetle lehimize olan hiçbir hak kullandırılmazken aleyhimize yorumlayıp uygulanıyor.”
Pişmanlık dayatılıyor
Taleplerinin karşılanmadığını dile getiren Ozan Alpkaya, “Gazete, dergi ve yayın takip etme imkanı ortadan kaldırılmıştır. Yeni Yaşam, Evrensel veya Demokratik Modernite vb. muhalif dergi ve gazeteler ne posta ile alınıyor ne de ücretle getiriliyor. Temel sosyal ihtiyaç ve talepler dahi karşılanmıyor. Arkadaşlarımızın salıverilmeden iyi halli olmasına rağmen bir arkadaşımız yararlandırılmadı. Siyasi kimliğimizi yok sayan bir yaklaşımla pişmanlık dayatılıyor. Arama adı altında odalarımız hafta sonları dahi basılıp psikolojik baskı yapılmaya çalışılıyor. Özetle kurumun birinci müdürü geldikten sonra yasa ve genelgeler araç haline getirilerek siyasi mahpuslara dönük baskı ve yıldırma uygulamaları devreye konulmuştur. Bu nedenle bu baskılar sona erene kadar süresiz açlık grevine başlamış bulunuyorum. Benimle birlikte bildiğim kadarıyla 10 arkadaş daha süresiz açlık grevine girmiş bulunuyor” dedi.
**
Ağız içi arama dayatması
Cezaevlerindeki hak ihlali ve kötü muamele haberleri her geçen gün artıyor. Türkiye’yi cezaevine dönüştüren iktidar, cezaevlerini bir laboratuvar olarak kullanarak devreye koymak istediği keyfi yönetimi önce cezaevlerinde pratikleştiriyor. Hesap sorulamaz hale getirilen cezaevlerindeki uygulamalar, her geçen gün daha fazla insan onurunu zedeleyen bir işkence sistemine dönüşüyor.
Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi de hak ihlalleriyle gündemde olan bir cezaevi. Birçok hak ihlalinin olduğu cezaevinde son olarak devreye konulan “ağız içi arama” dayatması nedeniyle tutuklular sağlığa erişim hakkını kullanamıyor. Bu cezaevinde kalan ve İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) ağır hasta tutuklular listesinde yer alan İsmail Tüzün, ailesiyle yaptığı haftalık telefon görüşmesinde maruz kaldıkları hak ihlallerini anlattı.
18 yıldır cezaevinde tutulan Tüzün, geçtiğimiz pazar günü ailesiyle yaptığı telefon görüşmesinde tedavi için hastaneye götürülen tutuklulara jandarma tarafından ağız içi arama ve kelepçeli muayene dayatmasında bulunulduğunu paylaştı. Hastanede ise nitelikli bir muayenenin bile yapılmadığını ve yüzeysel bir şekilde tedavi edildiklerini aktaran Tüzün, bu yaklaşımlar nedeniyle hastaneye gitmemem kararı aldıklarını belirtti. Bu konunun özellikle ağır hasta olan ve sürekli tedaviye ihtiyaç duyan kronik hastalar için ağır risk taşıdığını söyleyen Tüzün, konuyla ilgili sivil toplum kurumlarına ve kamuoyuna duyarlılık çağrısı yaparak, insanlık onurunu zedeleyen böylesi uygulamaları kabul etmeyeceklerinin altını çizdi.
**
Tutuklulara dayatılan bir başka uygulama ise tutukluların istekleri dışında habersiz bir şekilde sevk edilmesi uygulaması. Tutukluları ailelerinden uzak cezaevlerine sevk etmeyi bir politika haline getiren iktidar, yaptığı sevkleri ailelere haber vermeyerek ailelere ikinci bir eziyet yaşatmakta. Bunun son örneği Rize L Tipi Cezaevinde bulunan 4 tutuklunun ailelerine haber verilmeden Erzurum Dumlu 1 No’lu Cezaevine sevk edilmeleri oldu.
Cezaevindeki tutuklulardan Orhan Figan’ın ailesi, çocuklarını haftalık telefon görüşmesinde kendilerini aramaması üzerine bilgi almak için cezaevi idaresini aradı. Telefona bakan cezaevi görevlileri önce aileye bilgi vermek istedi ancak ailenin ısrarı üzerine aileye Figan’ın Erzurum’da bir cezaevine sevk edildiğini aktardı. Günlerce Figan’dan haber alamayan ailesinin endişeli bekleyişi Figan’ın aileyi aramasıyla son buldu. Ailesiyle görüşen Figan, 3 tutukluyla beraber Erzurum Dumlu 1 No’lu Cezaevi’ne sevk edildikleri bilgisini paylaştı.
**
TDİ: Zindanlara ses ver!
Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ), cezaevlerinde artan hak ihlallerine ilişkin Kadıköy’de bulunan Süreyya Operası önünde yapmak istediği açıklamaya polis müdahale etti. Kadıköy Kaymakamlığının açıklamayı yasakladığını öne süren polislerin müdahalesine rağmen TDİ üyeleri, cezaevlerinde yaşamlarını yitiren tutukluların fotoğraflarının bulunduğu dövizleri taşıyarak açıklama yaptı.
Açıklamada konuşan TDİ Dönem Sözcüsü Erkan Çıta, kendine insanım diyen herkesin tutuklulara sahip çıkması gerektiğini dile getirdi. Açıklamanın yapıldığı sırada polis kitleye sert müdahalede bulunarak en az on kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınan inisiyatif üyeleri, “Zindanlar yıkılsın tutsaklara özgürlük” ve “Direne direne kazanacağız” sloganları atarak polisi protesto etti. Gözaltı sırasında polis gazetecilere de şiddet uygulayarak alandan uzaklaştırdı. Gözaltına alınan kişilerin Fatih’te bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğü belirtildi.
Gözaltına alınan bazı isimler şu şekilde: “Sosyalistler Meclisler Federasyonu (SMF) Temsilcisi Mahir Gürz, İnisiyatif Dönem Sözcüsü Erkan Çıta, inisiyatif üyesi Hüseyin İldan, İbrahim Hakkı Eren, Mert Soydan, Abdülmelik Yalçın, Mercan Doğan, Mahir Gürz, Melik Okan Danacı, Koray Türkay ve Uğur Şafak.”