İzmir coğrafyası sermaye işgali altında adeta yağmalanıyor. Bergama Ovacık’ta 18, Çukuralan’da ise 13 yıldır altın madeni işleten Koza Altın İşletmeleri, yıllardır İzmir coğrafyasını yerle bir edip zehirliyor
Tarihi, kültürel ve turistik anlamda ön plana çıkan Türkiye’nin 3’üncü büyük kenti İzmir, aynı zamanda ekolojik talanında merkezlerinden biri haline geldi. Bir yanda doğal ve arkeolojik sit alanları, antik kentler, koylar bir yanda ise taş ocağı, rüzgar enerji santrali, jeotermal elektrik santrali, kıyı talanları, hızlı yapılaşma ve madenler. Orman, tarım arazileri, zeytinlikler ve özellikle sit alanlarına inşa edilen bu projeler ile birlikte kentin özgün yapısı kaybolurken deniz ve hava kirliliği de üst boyutlara çıktı. Bu ekolojik talanlar arasında en önemlisi ve ilklerden birisi de madenler. İzmir’de madenciliğin ilk kazmasını ise 1989’da Almanya ve Avustralya menşeli şirketlerin ortaklığında kurulan Eurogold firması atmıştı.
Kozak Yaylası katledildi
Eurogold’un altın madenine karşı kitlesel eylemler yapılırken birçok dava açıldı. 1996 yılında çam fıstıklarının bulunduğu Kozak Yaylası’nda binlerce ağaç kesilmeye başlandı ve maden 1997 yılında faaliyete girdi. İlk olarak 3 yıllık işletme ruhsatı alınan madenin 2005 yılında Koza Altın İşletmeleri A.Ş. tarafından satın alınması ile birlikte ardı ardına yapılan kapasite artırımı yoluyla maden yaklaşık 30 yıldır işletiliyor. Son olarak 4 Haziran 2021 tarihinde 3’üncü kapasite artışı için şirket için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararı alındı. Siyanürlü cevher ayrıştırma tesisleri de bulunan bölge, aynı zamanda geçmişte çam fıstığı üretiminin yapıldığı önemli bir bölgeydi.
Siyanür havuzları kuruldu
Ovacık’taki siyanürlü altın aramalarında cevherin azalması üzerine 2010 yılında bölgedeki 2’nci madenini Balıkesir Ayvalık ilçesi ile İzmir’in Dikili ilçesi arasında kalan Çukuralan bölgesinde açan şirket, burada da 2011 yılından itibaren kapalı maden ocağı işletmesi yürütüyor. Ekolojik hassas bölge olarak nitelendirilen Kozak Yaylası’nda açılan ikinci altın madeni bölgenin ölüm fermanının da ilanı oldu. Çam fıstıkları üretiminin yıldan yıla düştüğü bölge aynı zamanda İzmir’in kuzey ilçeleri için önemli su havzalarının da bulunduğu bir alan. Doğal sit alanlarının bulunduğu bölgede Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından kapasite artışı için 2020 yılında verilen son ÇED olumlu kararı ise 2023 yılında Danıştay tarafından iptal edilerek bölgede bilirkişi incelemesi ve keşif yapılması kararı verildi. Fakat bölgede siyanürlü altın ayrıştırma çalışmaları aralıksız devam ediyor.
Koza her yerde!
Kozak Yaylası’nı yok eden Koza Altın İşletmeleri A.Ş.’nin bağlı bulunduğu Koza-İpek Holding’e, 2016 yılında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından önce kayyum atanması ardından el konulması ile şirket TMSF’nin kontrolüne geçti. Bu süreçten sonra da şirketin İzmir başta olmak üzere madencilik faaliyetleri hızla devam etti. Ovacık ve Çukuralan için sürekli kapasite artışı talepleri ile bölgeyi tamamen yok etmeye çalışan şirket son dönemlerde de yeni maden sahalarına yöneldi. Diğer yandan Gümüşhane, Eskişehir, Kayseri ve Ağrı coğrafyalarında doğa katliamlarını sürdürüyor.
Ödemiş’e bir maden daha
Ödemiş ilçesinde yeni maden ocağı için ÇED süreci başvurusu yapan şirkete bakanlıktan da her zaman olur çıktı. 9 Eylül’de Ödemiş ilçesi Gölcük Mahallesi’nde de ÇED süreci başlatıldı. Bakanlığa sunulan ÇED dosyasına göre maden sahası 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’na göre tarım arazisi, Arazi Varlığı Haritası’na göre fundalık vasfındaki araziler, Kadastro Haritası’na göre ise ormanlık alan içerisinde bulunuyor. Madencilik faaliyetleri sırasında patlama işlemi uygulanacak alana, 3 kilometre uzaklıkta Gölcük Barajı, 2 kilometre uzaklıkta sulak alanı, 2.8 kilometre uzaklıkta 1’inci derece arkeolojik sit alanı bulunurken 6-7 kilometre arasında da tabiat parkı, mutlak mesafeli koruma alanı ve Rahmanlar Barajı bulunuyor.
Gelir nasıl paylaşılıyor?
Ovacık ve Çukuralan madenlerine karşı yürütülen mücadelenin avukatlığını yapan Arif Ali Cangı, Koza’nın İzmir’de yarattığı tahribat ve yeni maden sahalarına ilişkin konuştu. Türkiye’nin ilk altın madeni olan Ovacık altın madeninin Türkiye’nin siyasi, toplumsal ve hukuksal fotoğrafını çeken bir olay olduğunu söyleyen Cangı, bu dönemdeki bütün güçlü itirazlara rağmen dönemin iktidarlarının hukuku çiğnediğini ifade etti. Madenin işletmesinin iki yabancı şirketin ardından 2005 yılında Koza’ya devredildiğini belirten Cangı, “17-25 Aralık sürecine kadar hükümet ve Fethullah Gülen cemaatinin yakın ilişkisi sayesinde hiçbir karara uyulmadan bu madenin faaliyetleri sürdü. O dönemde hiçbir yargı kararı uygulanmadığı gibi yargıdan karar almak da zorlaştı. Bu süreçten sonra Koza Altın İşletmelerine kayyum atandı, ardından da TMSF’ye devredildi. Bundan sonra ise hükümetin kontrolünde bir altın madeni haline geldi. Şu an hiçbir denetim yapılmıyor. Madende ciddi anlamda bir kazanç elde ediliyor ve o kazancın nasıl paylaşıldığı, nereye gittiği de belli değil. Kim denetliyor, nasıl yürütülüyor bilmiyoruz” dedi.
Koza sürekli genişliyor
Ovacık’ta altın rezervi kalmayınca Çukuralan ocağının açıldığını, Ovacık’ın ise bir fabrika gibi işletilmeye devam ettiğini kaydeden Cangı, bu madenlere karşı açtıkları ve kazandıkları her davanın sonunda 2009/7 Sayılı Genelge’ye istinaden yeni yeni “ÇED olumlu” kararı verildiğini aktardı. Şirketin Dikili Gökçeağıl’daki projesinin valilik tarafından durdurulduğunu fakat yeni projeler için adım attıklarını dile getiren Cangı, “Kozak Yaylası’nda daha önceden girişimde bulundukları Gelintepe maden işletmesi projesi var. Onu da tekrar canlandırmaya çalışıyorlar. Bugünlerde sondajlar yapıldığına dair duyumlar alıyoruz. Yerlitahtacı ve Uyuzkaya altın madeni yine gündemde. Bunlara ilişkin daha önce verilen ‘ÇED olumlu’ kararları iptal edilmişti. Ama Ovacık altın madenini bir fabrika gibi düşünürsek oraya ham madde sağlamak için nerede altın var, oraya tekrar saldırıya geçildi. En son Ödemiş Gölcük’te bir ÇED süreci başlatılmış durumda. Yine Güzelbahçe yakınlarındaki Payamlı’da 2 tane ruhsat sahaları var” diye belirtti.
Bakırçay Ovası tehdit altında
Altının çıkarıldığı bölgelerdeki kayaçların farklı yapılarda olmasından kaynaklı en ucuz yolun tercih edildiğini sözlerine ekleyen Cangı, “Ovacık’taki altın madeni kapalı tank liçi yöntemi ile işletiliyor. Ödemiş’teki maden de böyle bir maden olduğu için burada arayışa girdiler. Ardından Payamlı’yı da işletmeye açabilirler. Ovacık altın madeni kapatıldığı için artık orası 3’üncü atık depolama tesisi oldu. İlk 2 atık havuzu doldu, şimdi 3’üncü de dolmak üzere. Bir deprem anında o atıkların patlamasıyla Bakırçay Ovası’nın ne hale geleceği bilinmiyor” diye konuştu.
Haber: Tolga Güney / İzmir-MA