İzmir Barosu, valiliğin 10 gün süreyle kent genelinde eylem ve etkinlikleri yasaklamasının iptali için dava açtı. Dava dilekçesinde ‘Varsayım üzerine özgürlükler kısıtlanamaz’ diyerek tepki gösteren Baro, kararın hukuka aykırı olduğunu vurguladı
İzmir Barosu, valiliğin “10 gün süreyle il genelinde açık alanda gerçekleşebilecek yürüyüş, basın açıklaması, oturma eylemi, stant açma, çadır kurma, bildiri dağıtma, protesto” gibi eylem ve etkinlikleri yasaklanmasına dair kararın iptali için dava açtı. Baro, kararın iptaline ilişkin yazılı açıklama yaptı.
İzmir Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne sunulan iptal talepli dilekçede, 19 Ağustos tarihinde Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye Başkanlarının, İçişleri Bakanlığı kararı ile görevlerinden alınması ve yerlerine kayyum atanması sonrasında yapılmak istenen protestoların, valilik kararıyla yapılamadığı ifade edilerek, toplantı ve ifade özgürlüğüne ilişkin ulusal ve uluslararası mevzuat hatırlatıldı.
‘Varsayım üzerine haklar kısıtlanmaz’
Dilekçede, “Bir varsayım üzerine, somut olgulara dayanmayan gerekçelerle, özgürlüklerin kullanılmasının kısıtlanması kabul edilemez. Doğma ihtimali bulunan bir riskin önlenmesi için özgürlüklerin kullanımının kısıtlanması yerine, gerekli ve yeterli tedbirlerin alınması, kamu otoritelerinin görevidir. Bu görevi yerine getirememelerinin sorumluluğunu da kişilere yüklemeleri mümkün değildir” denildi.
‘Somut delile dayanmıyor’
İdari işlemin “sebep” unsuru bakımından hukuka aykırı olduğu ifade edilen dilekçede, yasaklama kararının gerekçesinin herhangi bir somut delile dayanmadığı, birçok olasılıktan bahsedilse de, hiçbiri için bir delil sunulamadığı belirtildi. Baro dilekçesinde, kurulan idari işlemin kamu yararı gözetmediğini, tam aksine, kamu yararına karşı ihdas edildiğini ifade ederek, idarenin görevinin Anayasaca güvence altına alınan etkinlikleri yasaklamak değil, bu etkinliklerin gerçekleşmesini güvence altına almak için kamusal yetkiyi kullanmak olduğunu hatırlattı.
Yürütmeyi durdurma talebi
10 günlük süreyle, bütün İzmir genelinde bir yasaklama kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunun altı çizilen dilekçede, “Valilik, eğer kamu açısından bir sorun teşkil ettiğini düşünüyorsa, her toplantı ve gösteri yürüyüşü için ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte karar vermek zorundadır” denildi. Dilekçede, valiliğin 10 gün süreyle ülkenin en kalabalık üçüncü şehri olan İzmir’in genelinde bir yasaklama kararı vererek, insanların toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını ve dolayısıyla ifade özgürlüğünü kullanmalarını engellediği belirtilerek, kararın yürütmesinin durdurulması talebinde bulundu.