İşgalci rejimlerin benzerlikleri tartışma götürmez bir gerçeklik. Ulus-devletin dünyaya ihanet ederek cetvelle paramparça etmesinden bu yana suç işleme rejimine dönüştüğü inkâr edilemez. Kurdistan’ı da dörde bölerek dört kez ihanet ettiler.
Dünyanın neresinde yerli halkları işgal eden ihanet abidesi ulus-devlet varsa evren onlara miras kalmış, mal varlığı gibi yerlilere imha temelli politikalar uygular. Amerikan yerlilerinin, “Beyazlar bize milyonlarca yalan söyledi ama bir şeyi doğru söylediler: ‘Ülkenizi alacağız’ dediler ve aldılar” sözü, ulus-devletin tüm rezilliklerini ortaya koymaya yetiyor.
Apartheid, Siyonizm, Pantürkizm vb. rejimlerde nüans farklarıyla Güney Afrika, Filistin ve Kurdistan uygulamaları benzerdir. Apartheid rejimi Güney Afrika’yı işgal ettiğinde “üstün beyaz ırk” siyahları kötü, hain, cahil, geri, terörist… ilan etti.
Bu insanlık dışı zulme karşı mücadele verenleri taciz, tecavüz, soykırım, yıkım, işkencelerden geçirdi; zindana kapattı. Zindanlarda siyah ve beyazlara eşit davranmazlardı. Çünkü işgalci beyazlara göre siyahlar sadece suçlu değildi, aynı zamanda “terörist” idi. Siyahlar, tüm beyazları yok edip topraklarını ellerinden almakla suçlanıyorlardı. Elbette bu arada “Kim, kimin toprağını alıyor?” sorusunu sormak gerekir.
Beyazlar üstünlüklerini, “Egemen olmak bizim yaşam biçimimiz, nitekim Hz. İsa da böyle olmasını istiyor” diyerek durumlarını din kılıfı altında gizliyorlardı. Apartheid rejiminin zindandan sorumlu kıldığı Binbaşı Peter Jordan’a bağlı görevlendirdikleri de Afrikalıların tutulduğu cezaevlerine getirdiği kurallar için “Kurallara uymazsanız hayatlarınızı şu an olduğundan daha kötü hale getiririm” tehdidini savuruyordu.
Siyonizm rejiminin de aynı yolda yürüdüğü biliniyor. Siyonizm, Filistin’i işgal edip egemen olmayı yaşam biçimi olarak görmekte ve benzer söylemlerle “Vaat edilmiş topraklarımızda, egemen olmak bizim hakkımız. Biz bunu sorgulatmayız. Yahudi düşmanlığı, antisemitik suçtur” demektedir.
AKP-MHP rejimi, “Egemen Türklük (Hani bir Türk dünyaya bedeldir) bizim yaşam biçimimiz, Hz. Muhammed de böyle istiyor” diyor. İhanetle çizilen sınırların içindeki herkesin Türk olduğunu iddia eder. Türk üstünlüğünü farz kılar. Buna karşı direndiğimizde üstümüze saldırttıklarına, “Tanırız, iyi çocuklardır” der. Zindandaki görevlileri de koridorlarda kendinden saydığı (Türk) mahpuslara hoşgörü göstererek “Bizim şımarık çocuklarımız” derler.
Biz kadın Kurdistani politik tutsaklar, faşist rejim tarafından üç kat suçlanmaktayız: 1. Türkleri yok edip topraklarını ellerinden almak isteyen “terörist”ler suçlaması. 2. Kadın özgürlük-eşitlik mücadelemizi imal ettiği devletin, imal ürünü olarak garantilediğini düşündüğü aileyi parçalayan hain kadınlar olarak görür (suçlar). 3. Anadilimizde bu ceberut rejime karşı direndiğimizde “Türklüğün egemen dilini yıkmak isteyenler olarak kriminalize, terörize, illegalize edilebiliriz.
AKP-MHP ve işbirlikçileri bundan daha büyük tehlike olmadığına kendini yalanlarına o kadar inandırmışlardır ki, farklı halklar, inançlar ve kadınları tek din, tek cins, tek mezhep, tek dil ile egemenliğini mutlaklaştırmayı din ve hukukla garantiliyor.
Türk olmak, maddi ve manevi mülkiyetin hukuk dahil her şeyle korunmasıdır. Türklük ayrıcalıktır. Egemen Türklüğü kazanılmış hak olarak kabulü, kadın Kürt ve diğer farklılıkların kolektif haklarını gasp ederek ayrıcalığını Siyonizm, Apartheid işgalciliği kalıcılaştırılmak isteniyor.
Zindanlarda da Türklüğü gardiyanlığı arkasına alanlar hak gaspını kahramanlık sayıyor. Ne kadar tutsakların haklarını gasp ederse o kadar yüksek perdeden terfi edilir. Dışarıda katillerin, mafyanın, tecavüz edenlerin terfi edilmesi gibi.
Biz, ne sizin iyi çocuklarınız ne de şımarık çocuklarınız olacağız; insani, vicdani, ahlaki, meşru ve xwebûne (kendi olmaya) sırt dönmeyeceğiz. Bu vahşete karşı zindanda kolektif haklarımızla yaşamı inşa etmeye devam ediyoruz. 31 Mart’ı direnişe dönüştürenlerle “Jin, jiyan, azadî” olacağız!
İmralı’daki mutlak tecrit ile Sayın Öcalan şahsında uygulanarak tüm Ortadoğu, Türkiye ve Kurdistan’a yaydırılmak istenen hukuksuzluklara karşı direneceğiz. Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa demokratik çözümle tüm hak gasplarına son verebiliriz.
Hep birlikte demokratik yarınlarda görüşebilmek için “İnsanım” diyen ulusal ve uluslararası tüm şahıs ve dinamikleri dayanışmaya davet ediyoruz.