Sanatçı Baran Bozyel ile müzik hayatı ve sanat yolculuğu üzerine konuştuk
Neğşirvan Güner/İstanbul
Sanatçı Baran Bozyel kendi deyimiyle “amatör bir ruh ile profesyonel müzik yolcuğuna” başlamış. “Şewq”i 2016 yılında dinleyicilerinin beğenisine sunan Bozyel’in ilk albümünde yoğun bir haykırış ve isyan temalı şarkılar ağırlıkta. Bozyel aynı zamanda hem beste yazıyor, hem de babasının yönlendirmesi ile derleme topluyor. İkinci albümü “Çûka Reş” ise geçtiğimiz aylarda yayınlanan Bozyel’in seslendirdiği eserler dijital platformlarda milyonlarca kez dinlenmiş. İki albümü de Kom Müzik etiketi ile yayınlanan Bozyel, aynı zamanda Mezopotamya Kültür Merkezi’nin çalışmalarında da yer alıyor. Sanatçı Bozyel ile hem müziğe başlama sürecini hem de sanat çalışmalarını konuştuk.
Profesyonel müzik hayatına nasıl adım attınız?
İlk olarak yaklaşık üç yıl önce çalışma yaptığım ve 2016 yıllında Kom Müzik etiketiyle dinleyici ile buluşturduğum Şewq adlı albüm ile amatör bir ruh ile profesyonel müzik yolculuğuna başlamış oldum.
Mezopotamya Kültür Merkezi bünyesinde çalışma yürütüyorsunuz, çalıştığınız kurum çok sayıda sanatçı yetiştirdi. Bu kurumun sizin gelişiminize ve müziğinize katkıları neler oldu?
Mezopotamya kültür Merkezi (MKM), müzik hayatına adım atmamı sağladı. Sürekli kendimi yenilemeyi, üretmeyi ve derin bir bilgi kazanmamı sağladı. Araştırma, geliştirme ve proje üretme eğilimine giriyorsunuz. Bu süreçlerden sonra muazzam bir kültüre sahip olduğunuzun farkına varıyorsunuz. Kısaca MKM her açıdan bir okul aslında.
İlk albümün kadınlara adandığı izlenimi alıyoruz. Haykırış ve isyan temalı şarkılar ağırlıkta. Hangi duygularla bu çalışmaya yöneldiniz? Bilinçli bir tercih miydi?
Kesinlikle bilinçli bir tercih. Albüm tarihte direnen, baş eğmeyen öncü Kürt kadınlarına bir ithaf aslında. Kadın özgürlük mücadelesini çok önemsiyorum. Kendi öz haklarımızı, neleri yaratabileceğimizi ve nasıl mücadele etmemiz gerektiğini direnen ve baş eğmeyen kadınlara borçluyuz. Kadın kurtuluş mücadelesi uğruna hayatını kaybeden Kürt kadınlarını anmak ve direnişlerini sanat yolu ile gelecek nesile aktarmak istedim. Bu benim hayalimdi ve hayalimi gerçekleştirdim.
Albümünüzde hem Kürtçe hem de Türkçe eserler var. Sizce sanatta çok dilliliğin yeri nedir?
Sanatın diğer dalları için bir şey diyemem ama, sanırım müzik çok dilililik için bir alan adeta. Türkçe ve Kürtçe bildiğim diller. Fakat diğer dillerde de müzik dinlerken çok keyif alıyorum. Örneğin siyahilerin müziği beni çok etkiler. Bazen hata şunu düşünüyorum; sömürge halkların müziğinden etkilenmemdeki neden sömürge bir halk olduğumdan mıdır? Sömürge halkların genetik kodları aynı mıdır? Ya da sömürge olduğunu bilmenin verdiği bir ruh halimidir? Çünkü tüm dillerde sevincin, hüznün, acının ve isyanın müziği birbirine benzerdir. Sadece zulme uğramış halklar, bizde olduğu gibi halaya ya da dansa dönüştürmüşlerdir. Çünkü başka çare bırakılmamıştır. Ben halk müziğini seviyorum ve sesime yakıştığını düşünüyorum. Bu yüzden albümümde halk Müziğine yer verdim. Kürtçe bilmeyenlere de verecek bir mesajımızın olduğunu düşünüyorum. Dünya isimli eseri de bu minvalde besteledim.
Yeni albümünüzde pek duyulmamış yöresel anonim eserleri derlemişsiniz. Sizi buna yönelten ne oldu?
Beni derleme çalışmasına yönelten sevgili babam Mehmet Zeki Bozyel’dir. Kendisi Kürt kültürünün yaşatılması için derleme çalışması yapmam gerektiğini her seferinde vurgulamıştır. Buradan kendisini saygıyla andığımı da belirtmek isterim.
Albümün hazırlık süreci nasıldı, nasıl bir araştırma ve çalışma süreci yaşadınız?
Yaklaşık iki yıl süren albümün hazırlık aşamasının çok keyifli olduğunu söylemeliyim. Babam beni halk ozanı olan arkadaşı İsmet Kılıç ile tanıştırdı. ‘Kızım bak İsmet amcan bir derya. o sana yardımcı olacak’ dedi ve böylece başladık albüm çalışmasına. Çok değerli ozan İsmet Kılıç ile beraber, kara düzen çaldığı akoru bozuk sazı ile kayıtlar almaya başladık (gülüyor). Eserlerin önce tek tek hikayelerini anlatıp sonra kayıtlarını aldık. Bunlardan Hemoş en çok dikkatimi çeken parça oldu. Hemoş yüzlerce yıl önce söylenmiş. Hemoş’un kadın olduğu düşünülür, oysa Hemoş erkektir. Çünkü Hemoş süt sağar ama yağ satamaz. Hemoş bana göre komünalist biri.
Kürt müziği ve sanatı üzerine çalışmalar yürüten kurumlar, OHAL süreci ile birlikte devlet tarafından kapatıldı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ülkeyi elli yıl geriye götüren bu hâli iç çekerek anlatabilirim. OHAL özelde Kürt halkına, genelde tüm demokrat, aydın, sosyalist kesime uygulandı. Sadece sanat icra eden kurumlara değil aynı zamanda yaşama tecrit uygulandı. Ve hala bu durum devam ediyor. Zulüm varsa direnişte var diyorum. Direnişin olduğu her yer, her tarih gelecek nesile ışık ve umut olacaktır. Bizler sanat icra edenler susmayacağız. Tüm haksızlıkların karşısında olacağız. Zindanlarla, baskıyla, korku ile sonsuza kadar devam edemezler.
Kürt müziğinin geldiği aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kürt müziğinin bu kadar zorluklara rağmen geldiği aşama çok değerlidir. Adeta asimilasyona karşı önemli bir direniş alanıdır.
Önümüzdeki süreçte yapmayı planladığınız konser, tanıtım etkinlikleri vb çalışmalarınız olacak mı?
Kürdistan ve Türkiye’de konser yapmak istiyorum. Bu ülkede tam olarak bir plan yapamıyorsunuz. Her an her şey olabiliyor. Bu durum da biz sanatçıları ciddi anlamda etkiliyor. Ama Eylül, Ekim ve Kasım aylarında konser yapma planlarımız var. Umarım yapabilirim…