Neredeyse 150 yıl sonra yeniden anayurduna, Afrika’ya döndü Carlota. Onun bastırılan isyanının devamıydı Angola’da olanlar. Koca bir okyanusu geçerek katıldı bu kez savaşa
Arif Mostarlı
1976 yılının ilk aylarında bir ziyaret sırasında ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Venezuela Devlet Başkanı Carlos Andres Perez’e şöyle yakınıyordu: “İstihbarat servislerimiz o kadar kötüleşti ki, Kübalıların Angola’ya gönderildiklerini ancak oraya yerleştiklerinde öğrendik.”
Abartıyor biraz… O kadar da gizli değildi aslında her şey. Küba tarihindeki en büyük enternasyonalist dayanışma operasyonu olan “Operacion Carlota”dan söz ediyoruz. Che’nin illegal yollarla girip savaştığı Kongo ya da Bolivya gibi değildi bu kez durum. Carlota Operasyonu, en az 40 bini doğrudan savaşçı, geri kalanı doktor, mühendis ve öğretmenler olmak üzere 16 yıl boyunca 400 binden fazla Kübalının görev aldığı tarihi bir olaydı. Yine de ilk birliklerin gönderilmesi biraz üstü örtülü oldu. İlk savaşçılar üç yolcu gemisiyle yola çıkmadan önce, bizzat gemileri denetleyen ve uğurlayan Fidel, tam kendi tarzıyla bir espri yapmıştı: “Eh, en azından Granma’dan daha iyi!”
Devrimci enternasyonalizm
Yardım çağrısı, Angola’nın Kurtuluşu İçin Halk Hareketi’nin (MPLA) lideri Agostino Neto’dan gelmişti. Aslında ilişkiler eskiden de vardı. MPLA’nın efsanevi lideri Neto ile Che arasında sıkı dostluğun ötesinde, Che’nin devrimci enternasyonalizm kavrayışı, elbette SBKP’nin apolitik yaklaşımından farklı olarak ‘devrimci katılım’ ilkesini de kapsıyordu.
1975 sonbaharında Angola tam bir kaos içindeydi. Portekiz sömürgecilerinin işi bitmişti ama daha ciddi tehdit, Afrika’da komünizmin yayılmasından ürken Güney Afrika ırkçı rejimi, Zaire diktatörü ve CIA elemanı Jonas Savimbi’nin yönettiği UNITA ve FNLA isimli kontra örgütlerinden geliyordu. Halk MPLA’nın arkasındaydı ama sınırlardan içeri giren Zaire ve Güney Afrika birlikleri ve FNLA milislerinin güçlü saldırısına karşı direnmesi giderek zorlaşıyordu.
Bu aşamada Kübalılar geldiler ve denge değişti. Kübalı savaşçıların etkin katıldığı savaşta, 10 Kasım 1975 günü işgalci güçler ağır bir yenilgiye uğratıldı. Kübalı General Diaz Argüelles’in de yaşamını yitirdiği kanlı bir savaşın ardından çok sayıda saldırgan imha edildi ve geri kalanı Zaire’ye çekildi. Küba’dan topçu alayları da gelmeye başlayınca artık son belli oldu. Nihayet 27 Mart 1976’da, Güney Afrikalı ırkçıların son müfrezesi Cunene Nehri’ni geçerek ülkeyi terk etti ve Başkan Neto, büyük bir mitingle Angola Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan etti. Ama kayıplar ağırdı. Fidel, savaşçıları uğurlarken “Bazılarınız geri dönemeyecek” demişti. Öyle de oldu. 2 bin 100 Kübalı savaşçı, bu büyük enternasyonalist hareket sırasında yaşamını yitirdi.
Hareketi onurlandırmak
Bu muazzam eyleme Carlota isminin verilmesinin hikâyesi ise ta 1830’lara kadar dayanıyor. ‘La Negra Carlota’ olarak da bilinen Carlota, Batı Afrika ülkesi Benin’de doğmuş, 10 yaşındayken kaçırılarak Küba’da köleleştirilmiş bir kadındı. Carlota, Afrikalıların üç kadın isyan liderinden biriydi ve 1843’te Matanzas eyaletindeki Triumvirato şeker fabrikasına ayaklanmasına önderlik etti. Erkek egemen zinciri de kırarak ortaya çıkan Carlota, 1843’te başka bir köle kadın olan Fermina ile köleler arasında bir isyan planlamaya başladı. Planları, Triumvirato ve çevresindeki plantasyonlarda eşzamanlı bir ayaklanma başlatmaktı. Ancak, bir plantasyon sahibi, Fermina’yı bu bilgiyi diğer plantasyonlara iletirken yakaladı ve hapse attı. Yine de Carlota, gizli iletişim için davulları kullanarak (‘Konuşan Davullar’) örgütlenmeyi sürdürdü, diğer kabile liderleri Filip, Narcisco, Manuel Ganga ve Eduardo ile birlikte isyanı başlatan bir baskın düzenledi. Palalarla önce Fermina’yı ve esaret altında tutulan bir düzine köleyi kurtardı. Daha sonra kölelere işkence yapmak için kullanılan evi yaktı, Triumvirato plantasyonunun sahibi kaçmak zorunda kaldı.
Büyük geri dönüş
Carlota ve takipçileri daha sonra Acane plantasyonuna gittiler ve bulabildikleri kadar çok beyazı öldürdüler. İki günlük kısa isyanlarında, beş şeker plantasyonunun yanı sıra bir dizi kahve ve sığır çiftliğini yok ettiler. Son plantasyonun yok edildiği gün, Carlota ve Fermina, bir çarpışma sırasında yakalandı. Fermina’yı hemen öldürdüler. Carlota için ise başka bir fikirleri vardı. En eski ve en acımasız idam yöntemi: Kolları ve ayaklarından ayrı yönlere koşan atlara bağladılar onu. Böylece gövdesini dört parçaya ayırarak bütün kölelere bir gözdağı vermiş oluyorlardı.
Yoldaşları, cenazesini 6 Kasım 1843 sabahı buldular ve özgürlükleri için savaşmaya devam edeceklerine yemin ettiler. Ancak Kasım ayının sonunda, ağır silahlı İspanyol sömürge güçleri, sadece pala kullanan köleleri yendi ve isyan bastırıldı.
Ama halkların isyanı, bastırılanlar da dâhil olmak üzere, bir zincir gibidir. Carlota’dan 26 Temmuz hareketine uzanan miras, oradan ta Angola’ya kadar uzandı ve bir anlamda Carlota, yeniden anayurduna dönmüş oldu. 10 yaşındayken koparıldığı Afrika toprağında bu kez onu karşılayan, ellerinde çiçeklerle Angolalı kadınlardı.