Son günlerde ülkede olup bitenler oldukça ilginç gelişmeleri ima ediyor. İlginç olmalarının nedeni ise ilk bakışta görülemeyen bazı konuları görülür hale getirmeleri. Bunlardan biri Berat Albayrak’ın istifası ile ilgili. Bakan’ın istifa mektubu Instagram’a düştükten sonra “havuz medyası” denilen ve iktidara yakın çok sayıda televizyon kurumunun ve gazetenin sitelerinde neredeyse 25 saat bu haberi vermemiş olmaları.
Diyeceksiniz ne var bunda, gerçek olup olmadığı belli olmayan bir haberi vermemiş olmaları neden ilginç olsun ki? Buradaki ilginçlik bu kurumların bu haberi haber yapıp yayınlamamaları, dolayısıyla normal gazetecilik yapmamış olmaları değil. İlginçlik, uzun bir zamandan beri bizim iddia ettiğimiz gibi medyanın tekelci ve doğrudan iktidara bağlı bir yapı olduğunun böylelikle açığa çıkmış olması.
Aslında bu konu pek ala 4054 sayılı Rekabet Kanunu çerçevesinde soruşturulması gereken bir konu. Çünkü Rekabet Kanunu’nun (RK) 4 ya da 6’ncı maddesi yasak olan bir eyleme işaret ediyor. RK’nın 4. Maddesi işletmeler arasında “uyumlu eylem” olarak nitelenebilecek bir davranışı; 6. Maddesi ise işletmelerin bir pazarda “birlikte hakim durum” yaratmalarını yasaklıyor. Açıktır ki böyle bir iddiaya temel olabilecek bazı kanıtların varlığı iddiayı ispatlamak için gerekli ki bu da rekabet kurumlarının en sıkıntılı işi. Çünkü böyle bir iddiayı kanıtlamak oldukça zor. Ama doğrusu işte bu sözünü ettiğim medya şirketlerinin 25 saat Albayrak’ın istifasını yayınlamamış olmaları, onların “uyumlu eylem” ya da “birlikte hakim durum” yaratmış olduklarının kanıtıdır. Bağımsızlığı yok edilip hükümet kurumu haline getirilmiş Rekabet Kurumu’nun böyle bir soruşturma açmasını bekliyor değilim. Ama bence ders kitaplarına girecek kadar ilginç olan bu olay vasıtasıyla ilk bakışta görülemeyen bu yasa dışı davranış görülebilir oldu.
Diğeri de, yine Berat Albayrak’ın istifasıyla başlayan ve daha sonra gelişen olaylarla ilgili. Berat Albayrak’ın istifa ettiği öğrenildikten sonra 8.57 civarında seyreden dolar birden 8 civarına, daha sonra yapılan Merkez Bankası ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’na deneyli kişilerin atanması ve Erdoğan’ın “Bakanlıklarımız ve kurumlarımız yanında ilgili tüm kesimlerle yakın diyalog ve işbirliği hâlinde ülkemizde ekonomide ve hukukta yeni bir reform dönemi başlatıyoruz” gibilerinden yaptığı açıklamalar doların 7.65’lere doğru ciddi bir değer kaybetmesine neden oldu. Peki ama bu denli hızlı bir hamleyle TL’nin dolar karşısında değer kazanmasına neden olan ve ilk bakışta görülmeyen neydi?
Erdoğan ve taraftarlarının ilk bakışta görmedikleri ve görmemekte ısrar ettikleri, dünya ile bu denli entegre olan bir ekonomiyi yöneten liderlerinin, “faiz enflasyonun sebebidir” gibi bir doğması doğrultusunda ekonominin yönetilemeyeceği gerçeğinin görünür hale gelmesi. Hatta önümüzdeki hafta Merkez Bankası’nın enflasyonu kontrol altına almak için faizleri oldukça ciddi bir biçimde artırmak zorunda kalacak olması, ekonominin her şeye rağmen dogmalarla değil, iyi, kötü, insan davranışlarını anlamaya çalışan kafalarla olacağını daha da açığa çıkaracaktır. Bu gelişme umarım aynı zamanda, Erdoğan’ın, “Bize dış güçler operasyon çekiyor, ekonomimizi kötü göstermeye çalışıyorlar” gibilerinden serzenişlerinin gerçeklerle hiçbir ilişkisinin olmadığının da görülür hale gelmesine neden olur.
Aslında yukarıda altını çizdiğim her iki olay da ülkenin gerçekten bir “tek adam”la yönetildiğini, daha doğrusu yönetilemediğini açıkça kanıtlayan iki olaydır.
Kısacası Başkanlık sisteminin ipliğinin pazara çıkmakta olduğunun habercileridir.