Kanal İstanbul ile tarihi eser ve arkeolojik alanların yok ediliş süreci başlarken, Hasankeyf’in insanlık tarihine ışık tutacak arkeolojik alanları da Ilısu Barajı ile yok ediliyor
Hasankeyf’te yapıldığı gibi tarihi eserlerin taşınma sürecine benzer bir süreç kanal inşası nedeniyle İstanbul’da yaşanıyor. İstanbul’un tarihi köprülerinden Odabaşı ve Dursunköy köprülerinin taşınması amacıyla proje hazırlanmasını içeren ihale geçtiğimiz günlerde yapıldı. AKP ve MHP çevreleri hariç hemen her çevre tarafından özellikle koronavirüs salgınının azdığı günümüzde yapılması büyük tepki çekti.
Kanal koronadan daha tehlikeli
Ortaya çıkan tepkilere yanıt olarak Ulaştırma Bakanlığı bir açıklama yaptı. Açıklamada yer alan, “Kanal İstanbul projesi ile ilgili çalışmalar da elbette devam etmekte.. Ülkemizin salgınla mücadele ettiği bu dönemde yatırım ve üretimin durdurulmasının istenmesi, yapılan bir proje ihalesi üzerinden siyasi fırsatçılık yapmak, milletimize koronavirüsten daha çok zarar vermektedir” ifadeleri yeni tepkileri de beraberinde getirdi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul güzergahında bulunan iki tarihi köprü proje ihalesine yönelik, “Kovid-19 ile mücadele ederken bunlar Kanal İstanbul derdinde” diye açıklamada bulunmuştu. Bakanlığın bu açıklamayı temel alarak yanıt vermiş olması ise dikkat çekti.
Kanal İstanbul yaşamı öldürüyor
Kanal İstanbul projesi, İstanbul’un kuzeyini imara açıp yeni bir şehir kurma amaçlanırken bölgede yağma çoktan başlamış durumda. ‘Kuzey İstanbul’ adı altında büyük yapılaşmalar başlarken ‘Kanal İstanbul’ projesi batış sürecine girmiş olan inşaat sermayesine yeni bir alan açarak bölgeyi Arap milyonerleri başta olmak üzere uluslararası piyasada pazarlama adımları atılmakta. İstanbul’un yaşayan bölgesini yani Kuzey Ormanları’ndaki tüm canlıların evlerini, yuvalarını betona boğuyorlar. Marmara Denizi ve Karadeniz’deki tüm su canlılarının da yaşamını tehdit eden Kanal İstanbul ile yeni bir rant sahası oluşturuluyor.
25 tescilli varlık
Tarihi eserlerin taşınmasının tartışmaya açıldığı günlerde bakanlık bir rapor hazırlatmıştı. Arkeologlar Derneği İstanbul Şube Başkanı Yiğit Ozar hazırlanan rapora ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Güzergâhta 25 tescilli kültür varlığı olduğunu görüyoruz. Bu varlıkların arasında Rhegion Arkeolojik sit alanları, ‘Küçükçekmece Gölü ve çevresi sit alanı’ gibi yerleşim alanlarınınyanı sıra köprü ve su yolları, çiftlik yapıları, korugan, siper yapılarından oluşan savunma hatları gibi farklı nitelikte ve dönemlere ait kültür varlıkları bulunmakta. Ayrıca, sadece İstanbul ölçeğinin çok daha ötesinde önemli arkeolojik veriler bulunduran Yarımburgaz Mağaras’nın da bu bölgede olduğunu akılda tutmamız gerek” sözleriyle bölgenin tarihi varlıkları genel olarak vurgulamıştı.
Kanal açılmamalı
Kültürel varlıkların inşa edildiği yerde, kendi doğal ortamında bir anlamda kendi yaşam alanında korunmasının gerektiğini belirten Ozar, “Ne yazık ki kanalın tarihi yol, köprü, korugan, tabya gibi inşa edildiği yerle bütünleşik kültür varlıklarının Hasankeyf’te olduğu gibi yerinden koparılarak taşınması önerilmekte, üstelik ‘iyi uygulama’ örneği olabileceği ifade edilebilmekte. Tabii ki ne Hasankeyf’in kültürel varlıklarının yerinden edilmesi ne de İstanbul kanalının açılması için güzergâhtaki kültür varlıklarının taşınması sadece teknik bir konu olarak değerlendirilemez. Açılacak kanalın kültür varlıklarına etkisi değerlendirildiğinde kültür varlıklarını doğal çevresi ile bir bütün olarak korumamız gerektiğine göre söyleyebileceğimiz en net tespit kanalın açılmaması gerektiğidir” dedi.
EKOLOJİ SERVİSİ