İstanbul’da, 8 Mart’a giderken cezaevlerinde kadın tutsakların durumunu ve tecrit politikaları bir panelde konuşuldu. Kadın özgürlükçü paradigmanın eritilmek istendiğini belirten DEM Parti Amed Milletvekili Ceylan Akça ‘Kayyumların kadın kurumlarını kapatması tesadüf değildir’ dedi
Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA), Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Kadın Meclisleri ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi, Taksim’de bulunan Karşı Sanat Merkezi’nde, 8 Mart’a giderken cezaevlerinde kadın tutsakların durumunu ve tecrit politikalarını konuşmak için “Kadın, Zindan ve Tecrit” isimli panel gerçekleştirdi. Moderatörlüğünü Diren Yurtsever’in yaptığı, DEM Parti Amed Milletvekili Ceylan Akça ve Avukat Ayşe Acanikli’nin konuşmacı olduğu panele çok sayıda kadın katıldı.
İlk sözü alan Ayşe Acinikli mevcut sistemde her kadının tecrit içinde olduğunu vurgulayarak, “Buna karşı cins bilincini geliştirmemiz gerekiyor fakat mevcut sistem buna izin vermiyor. Mevcut sistemde kadının düşürüldüğü toplumlarda yönetmek, idare etmek çok daha kolaydır. Eğer kadın köleleştirilirse isyan edecek bir kesim kalmayacak” diye konuştu.
‘Devletin temel hedefi erilliği, erkeği korumaktır’
Tecridin yasal boyutuna değinen Acinikli, “Tecridin somut en bildiğimiz hali hapsedilmek durumu. Dünya üzerinde hapis sistemlerinin ortadan kaldırılması tartışılıyor. Öz savunmanın cezalandırılması hukuka uygun olabilir fakat adil değildir. Devletin temel hedefi erilliği, erkeği korumaktır. İnsanların fikirlerini söylemesinin karşılığının hapis olması ilkel bir durumdur. Cezaevinde tecritle karşı karşıya kalan kadınların çoğu bir suç işlemiş değiller. Suçla mücadele cezaevi yapmakla olmaz. Suçun engellenmeye çalışılması bu şekilde olmaz. Zindan, tecridin oldukça vahim bir hali ama Türkiye’de bunun gittikçe derinleştirildiğini görüyoruz. Kadınların bir arada kalmasına bile tahammülleri yok, F tipleri ve kampüs tipi cezaevleri ile bu engelleniyor” ifadelerini kullandı.
‘Dünyada eşi benzeri olmayan bir tecrit var’
Tecridin gittikçe derinleştirildiğine değinen Acinikli, “Şu anda cezaevinde açlık grevleri sebebiyle verilen cezalar nedeniyle tutsaklar ailelerini arayamıyor, mektup yazamıyor, görüş yapamıyor. Hücre cezaları, iletişim cezaları yoğun şekilde uygulanıyor. Bir tutsağın avukatıyla görüşmesi engellenemez. 2011’den bu yana İmralı’da avukat görüşü çok büyük bedellerle sağlanabildi. Dünyada eşi benzeri olmayan ve gün geçtikçe ağırlaşan bir tecrit var. Tecrit ortadan kaldırılmadan savaş bitmeyecek, İmralı’da uygulanan her hukuksuzluk tüm Türkiye’yi etkiliyor. Bu sistemin ortadan kaldırılması için çok büyük bir çaba var. Tutsak arkadaşlar tecridi kaldırmak için bedel ödemeyi göze alıyor” diye konuştu.
Tecrit sistemi ve sağ ideoloji
Ceylan Akça da PKK lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecritle anti-demokratik uygulamaların önünün açıldığını işaret etti. Akça “Tecrit sistemi ve tecridin artışını dünyada sağ ideolojinin artışından ayrı düşünülemez. Sağ siyasetin artışı aynı zamanda cezaevlerinde tecridin artışı, kadın haklarının kaybedilmesi ile eş zamanlıdır” diye belirtti.
Kadın özgürlükçü paradigma eritilmek isteniyor
Tecridin kadınlara yönelik saldırılarla eş güdümlü olduğunu ifade eden Akça, “Tecridin başka bir tarafı var; Kürt hareketinin sahip olduğu kadın özgürlükçü paradigma eritilmek isteniyor. Eşbaşkanlık sisteminin tartışılmasını tecritten bağımsız düşünemeyiz. Mayıs 2023 seçimlerinde en çok kadın adaylara saldırdılar. Tecridi kayyum siteminden ayrı düşünemeyiz. Kayyumların kadın kurumlarını kapatması tesadüf değildir” diye konuştu.
Panel soru cevap kısmıyla devam etti.
HABER MERKEZİ