Yıllardır kadınların kazanılmış haklarını yok etmek için saldıran İslami kesimden bir kısım erkek,şimdi de gözünü kadınların şiddete karşı güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’ne dikti. Öyleki, iktidara yakınlığıyla bilinen KADEM’e dahi,sırf sözleşmeyi savunuyor diye linç kampanyası başlatıldı
Nevin Cerav/İstanbul
Türkiye’nin 2012 yılında imza attığı kadınlara yönelik şiddetin önlenmesini kapsayan İstanbul Sözleşmesi, İslami kesim ile farklı çevrelerden erkeklerin saldırısı altında uzun bir süredir. Öyle ki, İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak zorunda kalan Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) bile bu saldırıların hedefinde. KADEM, iktidara yakın bir örgütlenme. Hatta KADEM’i AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın kurdurduğu şeklinde bir iddia var. KADEM’in kurucularından olan ve şu anda da başkan yardımcılığı görevini yürüten kişinin Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar olduğunu düşünürsek, bu iddia pek de boş sayılmaz. Peki, iktidarın koruması altında olan KADEM’e dahi saldırılan bu döneme nasıl gelindi? Kadınların, tam olarak uygulanmasa bile şiddete karşı tek güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasını kimler istiyor? İktidarın ve kadınların konuya ilişkin tutumları hangi aşamada? Konuyu ana hatları ve son gelişmeleriyle ele alırken, Eşitlik İzleme Kadın Grubu’ndan (EŞİTİZ) feminist avukat Hülya Gülbahar’ın görüşlerine de başvurduk.
Kadınlar destek istemişti
İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmak istendiği aşamaya elbette ki bir anda gelinmedi. Uzun bir süredir Türkiye’de kadın haklarına karşı örgütlü bir saldırı var. Kadınların yoksulluk nafakasından evlilik sırasında edinilmiş malların paylaşımına kadar uzanan bu saldırılar örgütlü bir şekilde planlanıyor. Akit, Yeni Çağ ile Yeni Şafak gazeteleri de, kadınların temel haklarının ellerinden alınması adına çeşitli haberler yapıyor. Örneğin, kadınların boşandıktan sonra aldığı yoksulluk nafakası için ortaya atılan “mağdur kocalar” konusunda epey bir haber yapmışlardı. Kadın haklarının topyekun yok edilmesine yönelik çalışan bu İslami kesimdeki bir kısım erkek, TBMM’de kurulan Boşanma Komisyonu’nun taslak raporuna, kadınlar aleyhine olan taleplerini fiili bir hükümet programı olarak yazdırmıştı. Kadın örgütlerinin protestolarına rağmen bu talepler, 14 Mayıs 2016 tarihli raporda yer aldı. Kadın haklarına karşı açılan bu savaş nedeniyle 152 kadın örgütü, 1 Ağustos 2018’de ‘Haklarımızdan da mücadelemizden de vazgeçmeyeceğiz!’ başlıklı bir bildiri yayınlamış, tüm siyasetçileri ve kamuoyunu da destek olmaya çağırmıştı.
‘Örgütlü bir saldırı’
Kadın haklarına karşı örgütlü bir saldırı başlatan çevrelerin aslında siyasi iktidar ile el ele çalıştığını vurgulayan feminist avukat Hülya Gülbahar, “Kendine “aile meclisleri” adını veren bir oluşum, Türkiye camilerinde neredeyse artık ayda bir kez Diyanet ile el ele listeledikleri tüm kadın haklarına karşı basın toplantıları yapıyor, toplaşıp dualar ediyorlar. İktidarın sahip olduğu ya da muhalif olduğu iddiasındaki tüm medyada bu adamlar boy gösterip kadın karşıtı, eşitlik karşıtı, hak karşıtı propaganda yapıyorlar. Bu hareket, sadece son 35 yıldaki yasal değişikliklere, Cumhuriyet dönemindeki düzenlemelere karşı değil; Osmanlı döneminde atılan kadın-erkek eşitliği yolundaki adımlara da karşılar” şeklinde anlatıyor.
Yeni Şafak, Yeni Çağ ve Akit
Gülbahar’ın sözünü ettiği, kendilerine “aile meclisleri” adını veren bu çevrelere dahil kişilerden biri de Yeni Şafak gazetesi yazarı Yusuf Kaplan. Kaplan, geçtiğimiz günlerde KADEM’i “Sorosçu” olmakla suçlayarak, “Ailenin çözülmesine yol açan Milli Eğitim, Aile Bakanlığı ve KADEM projeleri derhal durdurulmalıdır” şeklinde bir tweet attı. Kaplan’ın bu sözleri, İslami cenahtaki bazı erkeklerin nasıl bir Türkiye istediğini göstermesi açısından ibretlikti.
KADEM’de hedefte
Peki, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması yönündeki saldırıların tavan yapması süreci nasıl patlak verdi? 1 Haziran’da Haliç Kongre Merkezi’nde STK temsilcileriyle bir araya gelen AKP Genel Başkanı Erdoğan, Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nin bağlayıcı olmadığını savunarak “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projeleri’ne karşı oluşan rahatsızlığı” anladığını belirtti ve “İstanbul Sözleşmesi bizim için nas değildir” dedi. Bu söz üzerine KADEM’den bir yetkili İstanbul Sözleşmesi ile ilgili söz almak isteyince salondakiler tarafından yuhalandı. Basına kapalı yapılan toplantıdan yansıyan bu iddialar üzerine, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasıyla ilgili saldırıların yanı sıra Sözleşme’yi savunmak isteyen KADEM’ de hedefe oturtuldu.
Yuhalama cesareti
Hülya Gülbahar, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasının istendiği ve KADEM’in de yuhalandığı bu toplantıyı şu şekilde yorumluyor: “Bence toplantının en ilginç yanı, katılımcıların Erdoğan’ın gözü önünde, kızının yöneticisi olduğu ve aslında bir Erdoğan projesi olan KADEM’i yuhalama cesareti bulabilmiş olmalarıydı. Üstelik henüz 23 Haziran İstanbul seçimindeki hezimet yaşanmamıştı. Bu örnekten de görüldüğü gibi bu kadın düşmanı güruhun sabrı iyice taşmakta.”
Erdoğan ne yapacak?
Gülbahar, “sabrı taşan bu kadın düşmanı güruha karşı” Erdoğan’ın nasıl davranacağı konusunda da şunları söylüyor: “KADEM ve Erdoğan şu anda kritik bir karar aşamasında. Gerçek marjinaller olan bir avuç kadın düşmanı adamla birlikte mi hareket edecekler, milyonlarca kadının “haklarımıza dokunmayın” talebine mi kulak verecekler? Bu adamlarla birlikte hareket ederlerse kendi siyasal ömürlerini ve işlevlerini de tamamlamış olacaklar. Türkiye kadın hareketi başından beri boşuna söylemiyor: Bu iktidar kadınların hayatlarıyla ve haklarıyla çok fazla oynadı, siyasal sonunu getirecek en önemli faktörlerden biri de bu olacak diye… Yeni yasama yılında nafaka ve çocuk istismarcısına af tartışması ile KADEM ve Erdoğan’ın kaderini hep birlikte görüp izleyeceğiz. Kadın-erkek diğer siyasetçilerin ve tüm kamuoyunun da insan hakları, eşitlik, adalet ve demokrasi sınavı olacak bu süreç.”
KADEM’den açıklama
Konuyu bir de KADEM açısından ele alalım. KADEM, meşum toplantıda kendilerini yuhalatan, sosyal medyadan türlü hakaretlerle hedefe koyan İslami kesimden bir kısım erkeğe karşı nasıl bir yol izledi. KADEM Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu, Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın da katıldığı bir basın toplantısı ile sosyal medya başta olmak üzere farklı mecralarda yürütülen kendilerine yönelik saldırı ve dernekleriyle ilgili iddialara cevap verdi. Yeni Şafak’ın ‘Sorosçu’ suçlamasına karşı, “Biz uluslararası vakıftan fon almadık. AB’nin bazı projelerine başvurduk. Bunun dışında bir şey yoktur. İftira atılıyor” ifadelerini kullanırken, ‘Kadının bir cümlesiyle aileyi yıkıyorsunuz’ iddialarına yönelik olarak da, “Aile ile ilgili kanun belli. Bu kanun şiddete uğrayan kişiyi koruma altına alıyor. Şiddeti ortadan kaldırmak için var. Koruma için var” dedi.
Kadın kurtuluş hareketi
Sonuç olarak; “milyonlarca” kişiden oluştuklarını iddia eden ama ortalıkta, Akit, Yeni Çağ ve Yeni Şafak gazetelerinden bazı isimlerin olduğu bu İslami kesimler, 31 Mart Yerel Seçimleri’nden sonra seslerini daha gür bir şekilde çıkarmaya başladı. Çocuklarla evlenilmesini, boşanmaların engellenmesini, kadınların evlilik içerisinde mal sahibi olmamasını ve erkeklere her şartta itaat etmesini istiyorlar. Ayrıca, kadınların şiddete karşı ses çıkaramaması, haklarını arayamaması için de İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesini dayatıyorlar. Hatta, bunun gerçekleşmesi için AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın da yer aldığı KADEM’e dahi saldırabiliyorlar. Kadın politikalarını belli bir ölçüde dengede tutmaya çalışan Erdoğan’ın, yerel seçimlerle birlikte zayıflamasından güç alarak saldırılarının dozunu artıran bu İslami kesimdeki bazı erkekler, tek bir şeyi hesaba katmıyor. O da, Türkiye’deki kadın kurtuluş hareketinin gücü.
İstanbul Sözleşmesi
“Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, 121. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısında, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 13 ülke tarafından imzalandı. “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen sözleşme 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi. İstanbul’da imzaya açıldığı için, İstanbul Sözleşmesi olarak adlandırılan sözleşme, cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli tüm ayrımcılık biçimlerine karşı mücadele edilmesi, erkek şiddetinin önlenmesi, şiddete karşı tedbir alınması, şiddete maruz kalan kadınların zararlarının tazmin edilmesi ve şiddet uygulayan kişilerin şiddet eylemi ile orantılı cezalar ile cezalandırılması konusunda taraf devletlere pek çok yükümlülük getiriyor.
‘Şiddet sürsün istiyorlar’
İstanbul Sözleşmesi’nin alt komisyonunda yer alan ve kadına yönelik şiddete karşı sığınak da dahil onlarca çalışma yürüten Mor Çatı, ‘aile bütünlüğünü bozduğu, aileyi parçaladığı’ gibi iddialarla feshedilmeye çalışılan İstanbul Sözleşmesi’ne dair şu görüşleri paylaştı: “İstanbul Sözleşmesi’yle kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin engellenmesi amaçlanıyor. Erkek egemen sistemin bozulması istenmiyor. Şiddetin başladığı temel yer aile, aile içi şiddetin önlenmesi gerekiyor. Eşitsiz ilişkiler şiddet doğuruyor ama bu ilişki yapısının bozulmasını istemiyorlar.”
Kadın kurtuluş hareketi
Sonuç olarak; “milyonlarca” kişiden oluştuklarını iddia eden ama ortalıkta, Akit, Yeni Çağ ve Yeni Şafak gazetelerinden bazı isimlerin olduğu bu İslami kesimler, 31 Mart Yerel Seçimleri’nden sonra seslerini daha gür bir şekilde çıkarmaya başladı. Çocuklarla evlenilmesini, boşanmaların engellenmesini, kadınların evlilik içerisinde mal sahibi olmamasını ve erkeklere her şartta itaat etmesini istiyorlar. Ayrıca, kadınların şiddete karşı ses çıkaramaması, haklarını arayamaması için de İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesini dayatıyorlar. Hatta, bunun gerçekleşmesi için AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın da yer aldığı KADEM’e dahi saldırabiliyorlar. Kadın politikalarını belli bir ölçüde dengede tutmaya çalışan Erdoğan’ın, yerel seçimlerle birlikte zayıflamasından güç alarak saldırılarının dozunu artıran bu İslami kesimdeki bazı erkekler, tek bir şeyi hesaba katmıyor. O da, Türkiye’deki kadın kurtuluş hareketinin gücü.
KADEM kimdir?
Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ismiyle, 8 Mart 2013 yılında kurulan ve yönetiminde AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın da yer aldığı bir örgüt. Dernek genellikle orta sınıf kentli kadınlardan oluşuyor ve “toplumsal cinsiyet eşitliği” yerine “toplumsal cinsiyet adaleti” tanımını kullanıyor. Erdoğan’ın himayesinde olan KADEM’in açılışına, bakanlar, milletvekilleri ve üst düzey birçok yönetici katılmıştı. HDP’li belediyelere kayyum atandıktan sonra özellikle bölgedeki Kürt kentlerinde birçok şube açan KADEM, kayyumların kapattığı kadın kurumlarının mallarının hibe edildiği, iktidara yakın adreslerden biri olarak da tepki çekmişti.