Kadıköy Belediyesi’nde çalışan kadınlar, Mor Liste’yle başladıkları hak mücadelesini daha ileri bir aşamaya taşıdı. Toplu İş Sözleşmesi’ne yönelik çalışma yürüten kadınlar, taleplerini bizzat işçi kadınlara sorarak oluşturdu
Nevin Cerav/İstanbul
Türkiye’de iktidarın cinsiyetçi politikalarına karşı kadınlar seslerini her alanda yükseltiyor. Bir yandan gasp edilmek istenen haklarına yönelik mücadele veren kadınlar, diğer yandan haklarını genişletmek için yeni çözümler üretiyor.
Kadıköy Belediyesi’nde çalışan, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası üyesi kadınlar, yakında gerçekleşecek Toplu İş Sözleşmesi (TİS) için dikkat çeken bir çalışmaya imza attı. İşçi kadınlar ücretsiz kreş hakkından, babalık iznine, İstanbul Sözleşmesi’nin tanınmasından, kadın kotasının uygulanmasına kadar birçok temel talebin yer aldığı TİS taslağı hazırlayarak sendikaya sundu. “Kendi kendimizi temsil etmek istiyoruz” diyen kadınlar, sendikalardaki erkek egemenliğine karşı mücadele edeceklerini de ilan etmiş oldu.
Konuyla ilgili görüştüğümüz Kadıköy Belediyesi çalışanı ve DİSK Genel-İş 1. No’lu Şube İşçi Temsilcisi Nazan Gevher Çam Ay yaptıkları çalışmayı, çalışma sürecini ve taleplerini gazetemize anlattı.
Mor Liste’yle seçim
Kadıköy Belediyesi’nde toplamda 596 kadının çalıştığını söyleyen Nazan Gevher Çam Ay, TİS için yaptıkları çalışmanın uzun bir süreçte ve büyük bir emekle elde edildiğini vurguluyor sözlerine başlarken. “Biz daha önce şube yönetimi seçiminde kadınlara yer verilmemesi sebebiyle kadınların yer aldığı bir Mor Liste ile seçime girdik” diyerek sürecin nasıl başladığını aktaran Nazan Gevher Çam Ay, şu bilgileri veriyor: “Mevcut şube yönetimimiz seçimi kazandı ama biz oluşturduğumuz o Mor Liste’nin çalışmasına devam ettik. Bütün kadınlara ulaşmaya çalıştık. Çünkü sendikalarda kadınların temsiliyle ilgili durum pek iç açıcı değil. Biz şöyle bir şey söylemeye çalıştık çalışmamızla, bir işyerinde eğer sendikalı olan 594 kadın varsa, o kadınların taleplerini onlara sorarak Toplu İş Sözleşmesi’ne sokmak gerekir.
İşçilerin talepleri
Bir çalışma başlatarak Kadıköy Belediyesi’nde çalışan bütün işçi kadınlara yaşadıkları zorlukları ve taleplerini sorduklarını ifade eden Nazan Gevher Çam Ay, elde ettikleri sonuçların çalışmalarının temel çatısını oluşturduğunu vurguluyor. Çalışmalarından bazı örnekler vererek konuşmasını sürdüren Nazan Gevher Çam Ay, “Örneğin park ve bahçeler, temizlik gibi birimlerde çalışan kadın arkadaşlarımızın bedenlerine uygun kıyafet verilmesi, regl izni gibi ihtiyaçlar bunlar. Bunların tamamını alanda çalışarak, alanda çalışan kadın işçilere sorarak, onlarla görüşerek yaptık. Tabii daha önceki iyi örnekleri de baz aldık. Mesela Dersim Belediyesi’nin uyguladığı regl iznini biliyorduk. Bunu geç kalınmış bir hak olarak görüyoruz ve bunun sendika ile işveren tarafından kabul edilecek bir madde olduğunu düşünüyoruz” diyor.
Gasp edilen kreş hakkı
Çalışmalarından örnekler vermeye devam eden Nazan Gevher Çam Ay, çocukların bakımıyla ilgili sorumluluğun sadece anneye yüklenmemesi açısından eşi doğum yapan erkeğe de doğum izni verilmesi gerektiğine dikkat çekiyor: “Aslında burada toplumsal cinsiyet eşitliğine gönderme yaparak diyoruz ki, eğer bir işçinin eşi doğum yaptıysa ona 40 gün izin talebimiz olmalı. O da izine çıkmalı ve çocuğun bakımını kadınla birlikte yüklenmeli. Ayrıca kreşlere de değinmek isterim. Belediyelerde daha önce kreşler ücretsiz olarak veriliyordu. İş Kanunu’nda da gayet açık şu deniyor; kadın çalışan sayısı 150’nin üstünde olan işyerlerinde 250 metre yakınlıkta kreş olmalı. Ne yazık ki kadınların istihdam alanından çekilmelerine yönelik hükümet politikaları sebebiyle Sayıştay belediyelere kreşlerle ilgili yaptırım uyguluyor. Kreşler kamu zararı olarak gösteriliyor. Kreşler kadınların uzun mücadelesi ile kazanılmış bir haktır. Toplu İş Sözleşmesi işçilerin anayasası olduğuna göre, biz de bu konuyu işverenle karşılıklı müzakere etmeliyiz diye düşünüyoruz.”
İstanbul Sözleşmesi TİS’te
Kadınların kendileriyle ilgili kararları kendilerinin vermesi ve Toplu İş Sözleşmesi masasında yer almaları, haklarını kendilerinin savunması gerektiğine dikkat çeken Nazan Gevher Çam Ay, “Bu bizim için en temel politikadır” vurgusunu yapıyor. Ardından Toplu İş Sözleşmelerinde toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir mekanizmanın olmamasına işaret ederek şunları söylüyor: “Biz İstanbul Sözleşmesi’nin gündemde olduğu bir süreçte şunu söyledik; İstanbul Sözleşmesi sadece hükümetin imzalayacağı, kabul edeceği, onun egemenliğine bırakacağınız bir şey değil. İstanbul Sözleşmesi, işveren ve sendikanın da taahhüt edeceği, TİS’e geçireceği bir belge olmalı. Belediye de sendika da İstanbul Sözleşmesi’ni tanıyacak adımlar atmalı artık. O nedenle talep listemize İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili maddeleri de ekledik.” İstanbul Sözleşmesi’nin kadına karşı her türlü şiddeti önlemek her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak için bölgesel ve yerel yönetimlerin, insan hakları kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin bu konuya müdahil olmaları gerektiğini söylediğinin altını çizen Nazan Gevher Çam Ay, “Biz de bu nedenle İstanbul Sözleşmesi’nin toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele ilkelerini Toplu İş Sözleşmesi’ne geçirmek istiyoruz” diyor.
Dayanışmak çok kıymetli
Çalışmalarının çok ilgi gördüğünü, bu ilginin başlıca nedeninin kadınların kendi kararlarını kendilerinin alıyor olmasından kaynaklandığını söyleyen Nazan Gevher Çam Ay, kadınların temsil hakkının gündem olması gerektiğini vurguluyor. Konuşmasının devamında, “Bu bizim henüz ikinci Toplu İş Sözleşmemiz. Bu çalışmalarımızı daha ileriye götürecek, kadının bütün alanlarda özgürce davranabildiği, özgürce iş hayatına devam edebileceği, bütün kolaylıkların sağlanacağı politikalar üretmemiz gerekiyor diyen Nazan Gevher Çam Ay, son olarak şu sözleri sarf ediyor: “Kadın temsilinde yaşanan adaletsizlik, dolayısıyla erkekler tarafından yönetilen mekanizmalar, kurumlar bu konuları düşünmüyor olabilir ama bu bizim geri çekilmemizi, bu konuyla ilgili bir şey yapmamamızı gerektirmiyor. Mor Liste’yle başladığımız çalışmalarımızı bir adım daha öteye taşıdık. Daha da ileri taşımak için çalışmaya devam edeceğiz. Dayanışmayla hareket etmek çok kıymetli. Emek alanındaki kadınları kadın hareketiyle ortaklaştırabilirsek sonuçları çok kıymetli olur diye düşünüyorum.”
‘Biz sınıfın ta kendisiyiz’
İşçi kadınların bir de çağrısı var. “Tüm işverenleri, işçi sendikalarını ve konfederasyonları, kanıksanmış eril imtiyazlarıyla yüzleşip hesaplaşmaya ve taleplerimize kulak vermeye çağırıyoruz” diyen kadınlar, özetle şunları söylüyor: “Bugün toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin doğurduğu sonuçlar tahammül edilemez boyutlara ulaşmış durumda. Sistematik şiddet ve kadın cinayetleri cezasız bırakılarak önü açılıyor. Eşitsizlik ve sömürü üzerine kurulu toplumsal cinsiyet rolleri yeniden üretilip kadın istihdamının önüne engel olarak dikiliyor. İstihdam edilen ve sendika üyesi olan kadınlar ise erkek egemen sendikalarda temsil edilmiyor. Gerek iş yaşamında gerekse emek mücadelesinde her fırsatta hak, hukuk, adalet ve demokrasi vurgusu yapılmasına karşın toplumsal cinsiyet eşitliği hâlâ tali bir meseleymiş gibi sunuluyor. Eşitlik talep ettiğimizde sınıfı bölmekle suçlanıyoruz, oysa biz sınıfın ta kendisiyiz. Kadın kolları değil, kadın kotası talep ediyoruz. Etkisiz konumlarda bulunan az sayıda kadının eşitlik göstergesi gibi sunulmasını daha fazla kabul etmeyeceğiz. İş yerleri ve sendikaların istisnasız tüm temsil ve karar alma mekanizmalarında yüzde 50 kadın kotası uygulamasını, kadın temsilinin hiçbir şart altında kadın üye oranının altına düşmemesini talep ediyoruz. Kadınların ev ve ailevi sorumluluklarından ötürü görev alamadığını öne sürmek kabul edilemez. Ev işleri ve ev içi bakım hizmetlerinin sorumluluğu gerektiği gibi eşit paylaşıldığı ve bu eşitlik, kamu politikalarıyla desteklendiği takdirde kadınları temsil edecek kadınlar bulmakta hiçbir güçlük yaşanmayacaktır. Taleplerimize hak veren herkesi çağrımızı yaygınlaştırmaya, sesimize ortak olmaya davet ediyoruz.”
Şiddet uygulayan erkeğe ceza
Kadıköy Belediyesi’nde çalışan DİSK’li Kadınların Toplu İş Sözlemesi’nde yer almasını istedikleri talepleri ise şu şekilde sıralanıyor:
- Ücretsiz kreş haktır. İşveren, kadın çalışan sayısını değil toplam çalışan sayısını dikkate alarak, medeni durumunu gözetmeksizin, 0-6 yaş arası çocuğu bulunan her çalışanına ücretsiz, nitelikli ve kolay erişilebilir kreş hizmeti sunmalıdır. İşveren çeşitli nedenlerden ötürü kreş hizmeti sağlama yükümlülüğünü yerine getiremediği takdirde 0-6 yaş aralığındaki her çocuk başına her ay 600 TL nakdi yardım yapmalıdır.
- Eşdeğer bir iş yaptığımız erkek mesai arkadaşlarımızdan daha düşük ücret almaya itiraz ediyoruz. Liyakat ilkesine aykırı keyfî zam ve terfilerin önüne geçilmesi için işverenin; eğitim durumu, unvan, meslekî yetkinlik belgesi, iş tecrübesi ve benzeri nesnel ölçütleri dikkate aldığı, tüm çalışanların erişimine açık ve gerektikçe güncellenen ayrıntılı bir tablo hazırlamasını ve ücret belirlenimi ile değişikliklerini bu tabloya dayandırmasını istiyoruz.
- Bedenimize açıkça uygun olmayan ve çalışırken bize mütemadiyen rahatsızlık veren iş giysileri giymeye ve bu şekilde çalışmaya zorlanmak istemiyoruz.
- Ayda bir gün regl izni talep ediyoruz.
- Ne kadarını ne zaman kullanacağının kararı işçiye bırakılmak üzere toplam 40 gün babalık izni talep ediyoruz. Kadın işçiler bütün hamilelikleri süresince doktor kontrolüne gidecekleri gün boyunca ücretli izinli sayılmalı; erkek işçiler, eşlerinin belediye çalışanı olması koşulu aranmaksızın, hamile eşlerinin doktor kontrolüne gitmesi gereken günlerde yarım gün ücretli izinli sayılmalıdır. Söz konusu haktan, merkez bina-dış birim ayrımı olmaksızın tüm sendikalı işçiler yararlanır.
- Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin tüm türlerinin açık bir şekilde tanımlanıp tanınmasını, çoğunluğu kadınlardan oluşan bir disiplin kurulunda ele alınmasını ve faillerin gereğince cezalandırılmasını ediyoruz. Şiddet mağduru kendisine açık olan yargı yolları ve sahip olduğu haklar konusunda bilgilendirilmeli, gerektiği takdirde psikolojik destek sağlanmalıdır. Aile içi şiddet vakasında, fail işçinin sosyal haklarının yüzde yüzü bir yıl süre ile mağdur eş ve varsa çocuğa ödenmelidir. Aile, İstanbul Sözleşmesi’nin öngördüğü koruyucu tedbirler ve destek hizmetleri konusunda bilgilendirilmelidir.
- İşveren, çalışma yaşamında toplumsal cinsiyet eşitliğinin tesisine katkıda bulunmak için ilgili grup, uzman kurum ve kuruluşlar ile yakın işbirliği yapar; bu yolla konuya ilişkin farkındalık yaratmaya yönelik eğitimler düzenler.
- İşveren ve sendika, karar alma mekanizmalarında toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesini gözeteceğini taahhüt etmelidir. Her düzeyde yüzde elli kadın kotası hedeflenmeli, gerekçelendirilebilen etkenlerden ötürü hedefe erişilemediği durumlarda kadın temsili kadın üye/çalışan oranının altına düşmemelidir.
8 Mart ve 25 Kasım’da izin hakkı
Daha önce HDP’li belediyeler de sendikalarla TİS imzalamış ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik adımlar atmıştı. Örnek vermek gerekirse, kayyum atanmadan önce Van Büyükşehir Belediyesi ile KESK’e bağlı Tüm Bel-Sen arasında TİS imzalanmış, TİS’te çalışanların yarısının kadın olması maddesi ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde kadın çalışanların izinli sayılması gibi maddeler yer almıştı. “Van Büyükşehir Belediyesi yönetimi ile Tüm Bel-Sen üyesi emekçiler, verdikleri hizmetlerde ekolojik dengeyi korumayı esas alır ve bunu bozmaya dönük girişimleri ortaklaşa bir şekilde engellemeye çalışır” maddesinin de yer aldığı sözleşmede, ayrıca belediyeye alınacak çalışanların yüzde 50’sinin kadın olması, eşine şiddet uygulayan çalışanların haklarının kendisinden alınıp eşine verilmesi ve çocuk sahibi olan çalışanlar için ücretsiz kreş hakkı sağlanması şeklinde kararlar da alınmıştı.