İstanbul yenileme seçimleri İstanbul’un, belediyenin, iç siyasetin sınırlarını çoktan aştı. 31 Mart yerel yönetim seçimlerinin bir parçası olsa da gelinen aşamada en az 31 Mart seçimlerinin toplamı kadar etkili bir seçim haline geldi.
Seçimin sonucu iç siyaseti, AKP-MHP iktidarının geleceğini, AKP’nin bir parti olarak varlığını sürdürüp sürdüremeyeceğini, Kürtlere yaklaşımın nasıl olacağını, toplum psikolojisinin nasıl şekilleneceğini ve ekonomi başta olmak üzere daha pek çok şeyi belirleyecek. Seçimin sonucu dış siyaseti, TC-ABD, TCAB, TC-Rusya ilişkilerini, AKP-MHP’li Türkiye’nin Suriye başta olmak üzere bölgedeki politikalarını, AKP-KDP-YNK ilişkilerini önemli ölçüde etkileyecek. S-400’lerin kaderi de bu seçim sonuçlarının sonucunda belli olacak gibi.
Tüm bu nedenlerden dolayı İstanbul yenileme seçimleri, sonucunu herkesin büyük merakla beklediği bir seçim haline geldi. AKP-MHP iktidarı mevcut durumda tüm ağırlığını kendileri açısından hayati olan bu seçimi kazanmaya vermiş haldedir. Kazanmak için ne gerekiyorsa onu yapıyorlar. Büyük açlık grevleri sonunda kapıları açılan İmralı’da yapılan avukat-aile görüşmeleri, Güney Kürdistan’a yönelik operasyon, İmamoğlu’na yönelik sonu gelmeyen karalama kampanyaları da dahil hemen her şeyi kullanarak oya dönüştürmeye çalışıyorlar.
Hesapları tutar ve İstanbul’u geri alırlarsa, Numan Kurtulmuş’un söylediği ‘tövbe’yi asla etmeyecek ve mevcut uygulamalarını tırmandırarak sürdürecekler. Kendilerini mağdur göstererek, 31 Mart’ta hilelerin yapıldığını, elden giden kimi yerlerin iç-dış güçlerin operasyonları temelinde gerçekleştiğini, tüm karşıt güçlere karşın yine de dimdik ayakta kaldıklarını ve alternatifsiz olduklarını… propaganda edip buna tutunacaklardır.
Erdoğan-Bahçeli ikilisinin tüm çabası işte bu tutamağa ulaşmaktır. O kadar zordalar ki, bu tutamağı elde etmemeleri halinde sınırsız zulümlerinde boğulacaklarını çok iyi biliyorlar. O nedenle İstanbul seçimleri onlar açısından tek can simididir. İstanbul yenileme seçimleri demokratik güçler açısından da hayati düzeydedir. Faşizmi yenmenin kısa süredeki en etkili ve sonuç alıcı yolu bu seçimlerdir. Derdi faşizmi yenmek olanlar için bu seçimler tarihin sunduğu en büyük fırsat oluyor.
AKP-MHP’nin İstanbul seçimlerini iptal ettirmeleri aslında kendileri açısından en büyük riskti. Kaybetmişlerdi ve varlıklarını sürdürebilmek için bu riski göze almak zorunda hissettiler kendilerini. Aldıkları bu risk demokratik güçler için ise en büyük fırsata dönüştü. Çünkü yenileme seçimlerini kaybetmeleriyle 31 Mart’ta kaybetmeleri arasında dağlar kadar fark olacaktır.
AKP-MHP iktidarı o zaman da kaybetti, ama hemen düşmedi, hatta muhalefetteki boşluklardan yararlanarak toparlanmanın fırsatını buldu. Ama bu defa kaybederlerse toparlanmak kesinkes mümkün olmayacaktır. Muhalefet lehine bir sonucun çıkması halinde, AKP-MHP ikilisi dağılacak, AKP’nin bağrından yeni partiler çıkacak, toplumda bunlarda kurtulmuş olmanın haklı sevinci tarifsiz bir şekilde yaşanacak, Kürtlere karşı yürütülen soykırım saldırıları önemli ölçüde kırılacak ve Türkiye’nin demokratikleşmesi sürecinin önü ardına kadar açılacaktır.
Bu yönüyle faşizme bu çok etkili darbeyi vurmak için İstanbul seçimlerinden daha büyük bir fırsat yoktur. Tabi, 31 Mart seçimlerinde olduğu gibi, 23 Haziran İstanbul yenileme seçimlerinde de sonucu belirleyecek olan HDP seçmeni ve Kürtlerin tutumu olacaktır.
31 Mart’ta AKP-MHP iktidarına tarihi hezimeti yaşatanın HDP seçmeni ve Kürtler olduğunu herkes biliyor. Bu yönüyle 31 Mart seçimlerinin belirleyeni HDP ve Kürtler oldu. HDP seçmeni ve Kürtler hem Kürdistan’da hem de parti olarak aday çıkarmadıkları Türkiye’nin büyük şehirlerinde seçimin en aktif öğesi oldular. Parti olarak aday çıkarmadıkları yerlerde de faşizmin yenilmesi ve demokrasinin önünün açılması için stratejik oylarını en disiplinli parti ve seçmen olarak kullandılar. Bilinen sonuçlar bu şekilde gerçekleşti.
Dolayısıyla İstanbul yenileme seçimlerinin de en etkili, aktif gücünün HDP ve Kürtler olacağı açıktır. Türkiye’deki demokrasiden yana toplumsal kesimlerin ve Kürtlerin toplandığı parti olan HDP, aday çıkarmasa da seçimlere girer gibi çalışacağını kamuoyuyla paylaştı.
Seferberlik halinde bu seçimlerin ne kadar önemli olduğunu, faşizmi yıkmak için ne denli tarihi bir fırsatın yakalandığını anlatacaklarını söylediler. 31 Mart’takinden daha fazla seçmeni sandığa götürerek tarihi bir hesaplaşmayı yaşayacaklarını belirttiler.
Zayıf bir ihtimal olarak AKP-MHP iktidarının kazanması halinde demokratik güçler ve Kürtler açısından tarihi bir kaybediş yaşanır ki bunun sorumlusu en çok da demokratik güçler ve Kürtler olur. Kaybedilen bir seçimin ardından da “faşizm şöyle iptal etti, şu hileleri yaptı…” gibi söylemlerin arkasına sığınmanın hiçbir anlamı olmayacaktır. Zira bu hileler, baskılar zaten biliniyor, her şey faşizm koşullarında gerçekleşiyor. O nedenle gerekçelere sığınmak yerine doğru olan faşizmi kesin bir yenilgiye uğratacak olan bu tarihi fırsatı kaçırmamaktır.