İstanbul’da DEM Parti’nin aldığı pozisyon hem uzlaşı zeminine alan açmak hem de yanlış olan her şeye meydan okumaktır. DEM Parti’nin aldığı pozisyon ve o pozisyonun başarısı yeni bir döneme kapı aralayacaktır
Delil Bakur
31 Mart 2024 tarihli yerel yönetim seçimlerine üç hafta kaldı. İçinde bulunduğumuz siyasi konjonktürde tüm siyasi öznelerin gözü İstanbul seçimindedir. “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır” cümlesinin siyasi deneyimle sabit gerçekliği, dikkatlerin İstanbul seçimlerinde olmasını haklı ve anlaşılır kılıyor.
İstanbul seçimini bu denli gözde kılan şey, 31 Mart 2019 tarihli seçimde HDP’nin “İktidara kaybettirme” stratejisinin muazzam başarısı oldu. Bu başarı ile birlikte iktidar yirmi beş yıldır yönettiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kaybetti.
Seçim başarısını siyasal bir kazanıma dönüştürmek için ihtiyaç olan şey, belediyeleri demokratik yerel yönetimler ve yerel demokrasi anlayışına uygun şekilde yönetmekti.
Belediyeye rantçı yaklaşımları ortadan kaldırmak; yoksul, emekçi, işçi, kadın ve gençleri esas alan bir yönetim perspektifi ortaya koymak; farklı kimlikleri, inançları, kültürleri politika üretirken esas kabul etmek gerekiyordu.
İstanbul’u dar bir karar verici ekipten ibaret olan mekanizmalarla değil, kentin dinamikleriyle, farklı kimlik, inanç ve kültürlerle birlikte karar alarak yönetmek 2019 seçiminin başarısını siyasal bir kazanıma dönüştürecekti. Ne yazık ki, 2019 yılındaki başarı büyük oranda seçimle sınırlı kaldı. Oysa yerelde kaybeden iktidarın genel seçimde de kaybetmesinin yolu benzeşmek değil, farklı bir anlayışla kenti yönetmekten geçiyordu.
İstanbul Türkiye’dir!
Merkezi tahakkümün tarihte görülmedik düzeylere ulaştığı bir siyasal dönemden geçiyoruz. Merkezi tahakküm katmerlendikçe yerel ve yerinde yaşamlarımız bizlere bir ses, bir nefes olmaya devam ediyor.
Yerelde ve yerinde yönetimi güçlendirdikçe, DEM Parti’nin sahip olduğu yerel yönetim anlayışı anlaşılır kılındıkça ve anlatıldıkça, İstanbul’dan başlayarak tüm ülkede alternatif bir yaşamı inşa zeminini elde edebiliriz. Çünkü İstanbul Türkiye’dir. 1 Nisan sabahı İstanbul seçimlerinden çıkacak sonuç Türkiye’nin yakın tarihini doğrudan ilgilendirecektir. Seçim yarışındaki gerek restorasyon muhalefet gerekse de statükocu iktidar sonuçlarla birlikte yeniden hizalanacak ve siyasetini realize edecektir.
Siyasi görüş mesafesini 31 Mart ile sınırlayan ve 1 Nisan ufkuna sahip olmayan tüm anlayışların “seçim eşittir siyaset” şeklindeki siyasetsizliğe mahkûm olmaları kaçınılmazdır.
DEM’in tavrı meydan okuma
İstanbul’un 31 Mart seçimi, Türkiye’nin 1 Nisan sonrası siyasi manzarasını belirleyecek. Çünkü sonuçları itibariyle Türkiye siyasetinde olumlu veya olumsuz yeni dönemin önemli bir belirleyeni olacaktır.
Bu bağlamda İstanbul’da 3. Yol’un güçlenmesi hem iktidarın hem de muhalefetin yenilenmesi için açılacak en önemli yoldur. İstanbul’da DEM Parti’nin aldığı pozisyon hem uzlaşı zeminine alan açmak hem de yanlış olan her şeye meydan okumaktır.
Bu temelde DEM Parti’nin siyasi bloklara mesafe-uzlaşı diyalektiğiyle yaklaşması, kurucu siyasi fikirle ortaya çıkan ve yeni bir döneme çağrı yapan önemli bir tutumdur.
Kim nasıl ele alırsa alsın, İstanbul büyükşehir ve ilçelerdeki yapılan seçim tercihleri, 1 Nisan sonrası özgürlük eğilimine dayanan demokratik siyasetin önünü her yönüyle açma potansiyelini taşımaktadır. Seçimde kimin kazanıp kimin kaybedeceğinden bağımsız olarak demokratik uzlaşı, evrensel hukuk ve özgür siyaseti hakim kılma çabasıdır. Seçimin siyasi kazanıma dönüşebilmesi perspektifiyle yapılan tercihler, halklara kazandıracaktır. Bilinmelidir ki kim kaybederse etsin, kim kazanırsa kazansın asıl kazanan DEM PARTİ olacaktır.
İktidarın düşmanca politikaları, Kürt halkının kazanımlarına el koyma yaklaşımı süregiderken DEM Parti’nin İstanbul’da aday çıkarması aynı zamanda ona; ‘eğer faşist politikalardan, tecritten derhal vazgeçer ve Kürtlerle, demokrasi güçleriyle doğru bir ilişki kurma düşüncen varsa buyur!’ deme anlamı da taşıyor.
DEM aynı zamanda birilerine kazandırma, birilerini kaybetme denklemine sıkışmadan her iki bloğa hem mesafe koymuş hem de onlara demokratik bir zemine gelmeleri ve doğru bir politika yürütmeleri için fırsat vermiştir.
3. Yol Türkiye için şanstır!
İstanbul’da DEM Parti’nin aldığı pozisyon ve o pozisyonun başarısı Türkiye’de 3. Yolun güçlenmesini sağlayacak ve yeni bir döneme kapı aralayacaktır. Türkiye halklarının demokratik, eşit ve özgür şekilde bir arada yaşamasının imkanları İstanbul’da sağlanacak ve ülke geneline örnek oluşturacaktır.
Türkiye’nin kalbi olan İstanbul’un demokratik yerel yönetim anlayışına uygun yönetilmesi verili siyasi özne ve konumları, algı ve kanaatleri yerinden edecektir.
İstanbul’da kaynaklarının hiçbir kaygıya girmeksizin kamuoyunun gözleri önünde kente harcanmasıyla birlikte yüz yıldır yolsuzluk-usulsüzlük-kayırmacılık esaslı işleyen Ankara siyasetini mahkûm ederek değişime zorlayacaktır. Bu durum Türkiye halklarına ranta, sermayeye, kara ve çıkara dayanmayan bir yönetim mümkün olduğunu gösterecektir. Böylece Ankara merkezli siyaset tarzına “çalmadan çalışmak” dışında başka bir seçenek kalmayacaktır.
Fitne ve fesata karşı 3. Yol
DEM Parti geliştirdiği siyasi denklem ile ne birilerine kazandırmayı ne de birilerine kaybettirmeyi hedefliyor. Bu kapsamda, kazanmak seçim başarısından öte bir durumu ifade ediyor. Seçim başarısını siyasal kazanıma dönüştürmeyi işaret ediyor. Toplumsal ittifakları genişletmeyi, kentlerin yönetiminde yer almayı, merkezi tahakküme karşı yerellerde irade sahibi olarak toplumun nefes borularını açmayı amaçlıyor. Aynı zamanda halklara alternatif bir siyasi yol açarak Türkiye’nin demokratikleşmesinin bir kez daha gündeme gelmesini sağlama çabasını taşıyor.
Bu yönüyle DEM Parti’nin İstanbul Büyükşehir ve ilçe belediyeleri için devreye koyduğu denklem sarraf inceliğinde ölçülerek, biçilerek, biçim verilerek oluşturulmuştur. İktidara ve muhalefete karşı mesafe korunarak 3. Yol’a ve kent dinamiklerinin kenti yönetmesine zemin hazırlanmıştır. İstanbul’da 3. Yol’un güçlenmesinin önündeki en büyük engel, hangi ilçede aday çıkarıldı, hangisinde çıkarılmadı tartışması veya kişisel fikirlerini-çıkarlarını önceleyen anlayışların gelişmesidir. Belki kaybedilecek kişisel çıkarlardır ama kazanılacak toplumsal yaşam vardır.
Özcesi, İstanbul’da gerek büyükşehir gerekse de ilçelerdeki tercihler, Kürt halkı başta olmak üzere tüm İstanbul halklarına, çoklu inançlarına kazandıracak denklemdir. 31 Mart’ta elde edilecek başarıyla 1 Nisan’dan itibaren bu kazancın sonuçlarının görülmesi kaçınılmaz olacak. Kürt halkı kendi dili, kültürü ve siyasetiyle birlikte her sokakta, mahallede, ilçede yani yaşadığı her yerde, emek verdiği, ürettiği her ilçede ve büyükşehirde kendisini yönetme potansiyelini gerçekleştirecektir. 31 Mart’a kadar fitne ve fesada izin vermeden, kişisel kurtuluşu kolektif kurtuluşun önüne koymadan büyük emek verilecek ve İstanbul demokratik yerel yönetimlerle tanışıp yerel demokrasiyle yönetilecek.
3. Yol kurtuluşun parolasıdır!
İstanbul’da seçim başarısını siyasal bir kazanıma dönüştürmek için 3. Yol kurtuluşun parolasını sunuyor. Bu sebeple ne restorasyona odaklı ama resmi ideolojinin temel kodlarından sıyrılamayan muhalefet, ne de statükonun kendisi olan ve resmi ideolojiyi temsil eden iktidara payanda olmadan yerel seçimleri siyasal kazanıma dönüştürmek tarihsel sorumluluktur.
Siyasi kazanım ancak siyasetin toplumsallaşması, toplumun siyasallaşmasıyla mümkündür. Toplumsal ittifakları genişletmek, bunları kalıcı mekanizmalarla süreklileştirmek, kurucu fikirleri kentlerin yönetimine taşımak için İstanbul seçimleri önemli bir durak olarak ufukta beliriyor. Bu sebeple, DEM Parti’nin her türlü tazyike ve engellemeye rağmen seçim başarısı ile siyasal kazanım arasında bağ kuran 3. Yol’da ısrarı, İstanbul’dan Türkiye’ye kurtuluşun parolasını sunuyor.
İstanbul’dan başlayarak Amed’in, Van’ın, Mardin’in, Hakkari’nin ve birçok kentin siyasal kurtuluşu için 31 Mart seçimlerine 7/24 seçim için çalışmayı hedefleyen bir tarzın gelişmesi tarihi sorumluluktur. Yüreği on yıllardır özgürlük yürüyüşüyle atan milyonlarca insanın tek bir tartışmaya, fitneye ve kafa karışıklığına izin vermeden kurtuluş parolasını yazmaya yönelmesi İstanbul seçimlerinde büyük bir başarıyı yazıp 1 Nisan sonrası siyasetini belirleyebilir.
DEM Parti’nin “İstanbul Vizyonu” kronik hale gelmiş sorunlara güçlü çözümler sunuyor. Bu vizyonun İstanbul’da yaşayan 16 milyon kişiye temas ederek, güçlü tanıtımlar gerçekleştirerek ulaştırılması için her bir yurtsever-demokrat-devrimci tarihsel sorumlulukla karşı karşıyadır. Temas edilen her bir yurttaş, ön yargıların çözülmesi ve iktidarın düşmanlaştırma politikalarının boşa düşürülmesi demektir. Bu durum da Türkiye’nin büyük barışına en güçlü hizmettir.
DEM Partili il-ilçe örgütleri bu tarihsel sorumluluğun bilincinde olarak “İstanbul’da kurulan her sandık, seçimi aşan sonuçlar doğuracaktır” farkındalığıyla hareket ederse başta Kürt halkı olmak üzere herkes kazanacak. Dönemsel tartışmalar ve sıradan hesaplara aldırmadan seçimi toplumsal örgütlenmenin aracı haline getirmek bu dönemin sorumluluğudur.
Ataletin siyasi kayba ve geleceğin yitirilmesine neden olabileceği bu dönemde, kafa karışıklıklarını geride bırakarak seçim stratejisi ekseninde mobilize olma; sokaklarda, mahallelerde, fabrikalarda ve her yerde örgütlülüğü arttırma büyük kazandıracaktır. Unutulmamalıdır ki, çalınacak her kapı, iletişime geçilecek her bir kişi demokratik toplum inşası için önemli zeminler sunacaktır.
Bilmeliyiz ki yalnızca bir seçim değil bu. Mücadele ve müdahale araçlarının çeşitlendirilmesi sorunudur da aynı zamanda. Ezilen halklar; inkara ve faşizme karşı direniş kültürü geliştirirken eldeki bütün imkanları ve araçları kullanırlar. Bir amaç değil ancak bir mücadele aracı olarak seçimler büyük bir görevi koyuyor önümüze; örgütlenme ve düşüncelerimizi en geniş kesimlere taşıyarak umutsuzluk içeresinde umut olmak, karanlıklar içeresinde ışık olmak…
Devrimci güçlerin kimliği eylemde ve mücadelede yatıyor. Bu yüzden de neyi hedeflediğimizi, amacımızı yerine getirmede nelerin engel olduğunu deşifre etmek önemli bir mücadele yöntemidir. Engel olanı, toplum karşıtı olanı, değişime karşı direnç göstereni deşifre etmek, aslında neyi hedeflediğimizi de ortaya koymayı kolaylaştıracaktır.
İstanbul ve yerel demokrasi
Merkezi iktidarın siyasi, ekonomik ve toplumsal tahakkümüne karşı yerel demokrasiye dayalı yerel yönetimler anlayışı bir nefes alma referansıdır.
İstanbul’un ihtiyacı olan tarz-ı yönetim yerel demokrasidir. İstanbul’un sorunlarını halkı esas alarak çözme iradesinin gelişmesi ancak DEM Parti ile olur. Terzi Fikri ve Edip Solmaz’ın geleneğiyle siyaset yapan DEM Parti için her bir yurttaş sadece seçmen değil, bir yoldaş, yönetimde söz sahibi irade, kent yaşamının aktif bir öznesidir.
İstanbul’un yerel demokrasiyle tanışması, Türkiye’nin demokratikleşmesinin anahtarıdır. İstanbul’da yaşayan Kürtlerin, Alevilerin, Lazların, Arapların ve tüm Türkiye halklarının ortak adresi, yerel demokrasiyi esas alan DEM Parti’dir.
Demokratik toplumun inşa zemini yerellerdir. İstanbul gerek çelişkileri gerekse de farklılıklarıyla bu inşanın en güçlü merkezidir. Merkezin tahakkümüne karşı halklara nefes alma imkânı sunmak, demokratik toplumu inşa etmek ve kentimizi hep birlikte yönetmek için çözüm 3. Yol’dur, adres DEM Parti’dir.
Sonuç olarak; iktidar ve muhalefete yakın medya organlarının ve kalemşorlarının tüm kafa bulandırma çabalarına karşı, DEM PARTİ’nin İstanbul’da kurduğu denklem hem iktidara hem de muhalefete bir mesaj ve aynı zamanda bir tavırdır. Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday çıkartırken aynı zamanda kritik birçok önemli ilçede aday göstermeyerek seçim sonrası ve önümüzdeki 5 yılda sonuçları görülecek AKP ve CHP arasında bir denge kurmuştur. Değerlendirme, eleştiri ve saldırılardan anlaşılıyor ki hem AKP hem de CHP bu durumun farkındadır.
DEM PARTİ aynı zamanda en büyük mesajı büyükşehirde belediye başkanı aday çıkararak kendi tabanına vermiştir. Burada mesaj çok nettir; Kürtler, demokratlar, sosyalistler, emekçiler herhangi bir tarafa meyil etmeden kendi tercihlerini her sokakta, her ilçede rahatlıkla yapabilirler. Örgütlenmelerini kendi isimleri ve renkleri ile geliştirebilirler.
Lakin seçim çalışması aynı zamanda büyük bir örgütlenme aracına dönüştürüldüğünde kalıcı kazanım olarak haneye yazılır.
DEM PARTİ’nin belediye eşbaşkan adayları böyle bir misyon ile çalışma yürütürken aynı zamanda tüm demokrasi güçlerini, demokratik mücadele kurumlarını da yanlarına almayı başararak bu rolü üstlenebilirler. Metropol yaşamanın Kürt toplumunu, kültürünü ve örgütlülüğünü dağıtmasına izin vermemek açısından da bu örgütlenme hamlesi tarihi bir sorumluluktur.
Seçim sonuçları ne olursa olsun, hiçbir güç İstanbul denklemi üzerinden DEM PARTİ’yi suçlayamaz ve onu günah keçisi ilan edemez. Her türlü sonucun günahkarı inkâr siyasetinde ısrar eden iktidar ve onun oyun alanından çıkamayan muhalefettir.