Seçim İzlenimleri-M. Ender Öndeş
İttifaklar üzerinden yürüyen bu seçimin en kritik yanı, oyların bloklaşması ve ‘aradan sıyrılma’ hallerinin zorlaşması. Bağcılar’da da öyle. Bir taraf rahat, bir taraf umutsuz, HDP ise kale duvarlarını zorluyor
Bağcılar: Geç başladık hızlı gidiyoruz
Bu seçimlerin en azından İstanbul’da ve görebildiğim yerlerde en belirgin özelliği, cansızlığı. Neredeyse yılda bir yapılan seçimler özellikle kriz ortamında yurdum insanını yormuş görünüyor. Bir yanda ‘oy toplama’ işini tamamen ‘Reis’e yıkmış olan AKP, iç çelişkilerle dolu olduğu için mümkün olduğunca az enerji harcamaya çalışan CHP-İYİ Parti ortaklığı ve ortalığı renklendiren tek parti olarak HDP… Şantiyeye döndürülmüş Bağcılar Meydanı’nın boş kalmış bir köşesindeki parti stantlarında da eski seçimlerin havası yok. AKP standına yaklaşınca ceplerim AKP broşürleri, kitapçıklar ve kalemlerle doluyor, üyelik teklifleri de alıyorum arada. CHP dükkânı kapatmış iyice, İYİ Parti görünüyor biraz ortalıkta. Aynı meydandaki Tanzim Çadırı, onlardan daha fazla ilgi görüyor. Orada da çeşitler azalmış, kuyruk uzamış. “Ne zaman azalır bu kuyruk” diyorum bir zabıtaya, “zaten patatesle domates var sadece, onlar bitsin kuyruk kalmaz, rahatça girersin” diyor dalga geçerek.
CHP’nin ters köşesi
Pek tuhaf şeyler olmuş Bağcılar’da. Son güne kadar CHP ile HDP arasında resmi görüşmeler sürerken, bir anda işin rengi değişmiş ve Millet İttifakı, aday olarak İYİ Parti’den Muhammed Bayram’ı göstermiş. CHP’liler de ters köşe olmuş böylece. Geçen yerel seçimlerde BBP’den aday olan ve kariyerinde Alperen Ocakları başkanlığı da bulunan Bayram, CHP açısından problemli biri çünkü. Geçmişteki bazı olaylarda CHP’lilere saldıran grupta da yer aldığı söyleniyor. Bütün bunlar bir araya gelince CHP’lilerin ortalıkta görünmemesi anlaşılabiliyor. HDP’li bir yönetici bazen etkinlikler sırasında CHP’lilerin gelip öksüz çocuk gibi kenardan izlediğini söylüyor.
İYİ Parti standında görevliler “inşallah” diyerek geçiştiriyor sorularımı. “Çok büyük ilgi var, millet bıkmış bunlardan ama sandıkta belli olmuyor ki” diyor İYİ Parti’liler. Standa yaklaşan yaşlıca bir CHP’li ise, AKP adayı Lokman Çağırıcı’nın bütün şeceresini döküyor. İki dönemdir Bağcılar’ı yöneten Çağırıcı’nın ilçeyi yiyip bitirdiğini söylerken “Hemşerimdir ama bu kadar da çalınmaz ki” diyor. “Kazanır yine” diyor umutsuzca, “50 dairesi var adamın, 150 yapar bu sefer.”
HDP’ye ilgi büyük
Bütün bu gelişmelerin HDP’ye zararı ise kampanyaya geç başlamak olmuş. Bu, genel bir sorun sanırım. Gittiğim diğer ilçelerde de HDP’liler, “Bütün o görüşmeler süreci erken bitseydi ve adaylarımızı daha önce belirlemiş olsaydık, daha verimli olurdu. CHP kendisini bitirdi, bize de zaman kaybettirdi” diyor. Yine de partililer Hüda Kaya ve Medeni Andok ikilisinin geçmiş seçimlere göre çok daha büyük ilgi gördüğünü, Bağcılar’da değişik bir hava yarattıklarını ifade ediyorlar. Son seçimlerdeki yüzde 15’lik oy oranının yükseleceğine inanıyorlar. Kirazlı seçim bürosunda iki eşbaşkan adayını da görüyorum ama Newroz ve klip çekimleri telaşının da etkisiyle fazla konuşamıyoruz. İstanbul Büyükşehir tahminleri havalarda uçuşuyor bu arada büroda. İstanbul için HDP tabanının büyük ölçüde ikna olduğunu söylüyor partililer. Başlangıçta çok tepki olmuş ama zamanla yapılmak istenen şeyin ne olduğunu halk anlamaya başlamış. Yüzde 80’in üstünde tabanımız İmamoğlu’na oy verir diyorlar.
GOP: Seçim, Leyla ve Newroz
Bu seçimlerin ‘yerel’ olmaktan çıkıp bir demokrasi sorunu olmasının tipik örneklerinden biri GOP’ta gözleniyor. Anons aracı da, esnaf ziyareti yapan adaylar da seçimden çok Leyla ve Newroz ruhundan söz ediyor
Kirazlı Meydanı’ndan uzaklaşırken arkamdan top sesleri geliyor, ortalık duman dumana! Metronun yanında Çanakkale Savaşı için teatral bir gösteri var. Bir yanda siperlerde “İngiliz gavurları”, diğer yanda Türk askerleri… Prodüksiyon zengin: Bir anda at sırtında (gerçek at!) bir komutan ortaya çıkıp ‘şehit olmanın şerefi’nden söz ediyor; sonra silahlar patlıyor, ‘şehitler’ düşüyor filan… Bütün bu ölüm-şehadet atmosferinden sonra Gaziosmanpaşa (GOP) Karadeniz Mahallesi’nde Barış Annelerini görünce morali düzeliyor insanın. Beni alıp götüren Batmanlı taksicinin derdi ise Çanakkale değil, biber! Markette 21 lira fiyat görünce kimyası bozulmuş adamın, kimyası bozulunca üslubu da bozulmuş, böylece ortaya hükümet ve Erdoğan üzerine gazeteye asla yazılamayacak bir muhabbet çıkıyor; “Silivri soğuktur şimdi” diye hatırlatasım geliyor adama.
HDP de olmasa…
Aynı geç kalma hikâyesi GOP’ta da var. “Geç başladık ama iyi gidiyoruz” diyor Eşbaşkan Adayı Sinan Zincir. AKP’nin önceki seçimlerdeki oy oranı bir hayli yüksek gerçi ama krizden sonra bu rakamların nasıl değiştiğini kimse kestiremiyor. Ama geçmiş rakamların etkisi, özellikle CHP’yi pasifize etmiş gibi. AKP’nin “nasıl olsa alırım” diye kibirlendiği, CHP’nin de “nasıl olsa alamam” diyerek yorganını başına çektiği koşullarda, (en azından Karadeniz Mahallesi için söyleyebilirim) HDP de sokağa çıkmasa sanki seçim yokmuş gibi görünüyor.
İki genç avukat var GOP’ta: Sinan Zincir ve Rojda Fırat… Çok zorunlu davalar dışında, avukatlığı salmışlar şimdilik. Fırat akşamüstü gelebiliyor ancak, bir davası varmış ve müvekkili beraat etmiş, sevinçli.
Tek tek kapıları çalmak…
Barış Anneleri ve emektar partililerden oluşan bir ekiple uzun bir cadde boyunca esnaf ziyaretleri yapılacak. Zincir yola çıkmadan önce, bu bölgenin biraz problemli olduğunu hatırlatarak, “Ters davranan olursa takılmayın, küfür eden bile olabilir, provokasyona gelmeyin” diye uyarıyor. Ama öyle bir gerginlik olmuyor. Tersine birçok dükkânda çok sıcak ilgi görüyor Zincir ve yanındakiler. Hayli uzun bir caddeyi boydan boya iki yönlü dolaşıyoruz; her kapıdan giriliyor, selam veriliyor. Bütün ekipte ‘Leyla Güven’ önlükleri var ve anons aracı sürekli olarak Newroz çağrısı yaparak açlık grevini vurguluyor.
Dönüşte, CHP’li bir kahveci yorgunluk çayı ikram ediyor ekiptekilere ve yine o malum CHP-HDP tartışması başlıyor. CHP’li olduğu halde iki seçimdir HDP’ye oy vermiş olan kahveci bu kez yuvaya dönmekte kararlı. Bu arada GOP’taki CHP yöneticilerinin epey olumlu olduğunu ama işlerin sonradan bozulduğunu öğreniyorum. Dostça başlayan tartışma, dostça bitiyor ve büroya geliniyor yeniden.
Üstü üste binen gündemler
Kadınlar zehir gibi… Yıllardır alıştığım halde yine de yaşlı kadınların “yoldaş” diye söze başlamaları ve dünya meselelerinden memlekete kadar her konuda analiz döktürmeleri insanı şaşırtıyor. Çoğu yıllardır bu tür çalışmaların içinde yer alıyor ve hepsinin çok tatlı anıları var. İçlerinden biri canlı tanık olarak son 8 Mart Gece Yürüyüşü’nü anlatıyor; yalanların ölçüsüzlüğü bütün tecrübesine rağmen onu bile şaşırtmış.
Ana gündem yine Newroz. Hafta sonuna doğru bütün diğer işler iptal edilmiş ve herkes İstanbul Newrozu’na hazırlanıyor. Akşamüstü çıkılan kahve ziyaretlerinde de Newroz’un önemi ve Leyla’nın direnişi vurgulanıyor. “Bizim hiçbir zaman tek bir gündemli çalışmamız olmadı ki” diyor Zincir, “Her zaman her şey üst üste biniyor. Seçim çalışması yapıyoruz ama açlık grevleri var, Newroz var…” Gerçekten de çalışma ve tartışmalar sırasında belediyecilik üzerine bir cümle duyamıyorum, çünkü bütün diğer gündemler onu bastırıyor.
Böylece ertesi gün Gazi Newrozu’nda buluşmak üzere ekip ayrılıyor birbirinden.
Seçim afişleri ve etiketler
Gazi’nin pazarcıları komik adamlar… HDP seçim bürosu pazarın içinde olduğu için takılıyorum öyle. Pazarcılar sorulara alışkın ama cevapları bir hoş. “Seçim afişlerini bırak abi” diyor biri, “Şu fiyat etiketlerine bak sen. Sonucu belirlerse bu etiketler belirler. Yok, bunlar da belirlemezse ötesine ben karışmam.” Bir anda oluşan küçük çaplı ‘siyaset meydanı’na dâhil olan bir başka pazarcı ise daha komik… “Altı ayda bir seçim mi olur ya” diyor ve devam ediyor: “Yemin ediyorum geçen gün bir teyzeye sordum ‘n’olacak bu seçimler’ diye, kadın bana ‘oğlum Haziran’daydı ya’ dedi. Millet tarihleri karıştırıyor yani, düşün!” Pazarı kesen sokaktaki çay ocağında ise bir tür özdeyiş düşüyor muhabbetin ortasına: “Kazanınca para çalıyorlar, kazanamayınca oy çalıyorlar.”
Ayazda bir Newroz
550 bin nüfusu olan kocaman bir ilçe Sultangazi. Gazi Mahallesi’nden ibaret değil elbette. Newroz için Cebeci’ye gidince, oraları geziyorum biraz, fark açıkça görünüyor. Devasa belediye binaları, spor tesisleri… AKP Cebeci’yi seviyor, çok belli. O yüzden Cami önündeki AKP görevlileri ‘tok satıcı’ gibi insanın yüzüne bile bakmıyor. Kazanacaklarından emin bir havaları var.
Akşamüstü Newroz var. Cebeci tarafında küçük bir alanı vermişler, hava soğuk, hafta içi ve herkesin aklı büyük Newroz’da. O yüzden canlı ama küçük bir kalabalık var. İşin sonuna doğru bundan cesaret alarak olsa gerek polis sebepsiz bir şekilde dalıp müdahale ediyor kitleye.
Ağır bedellerin semti
“81 ilden göç alan çok karmaşık bir yer burası” diyor Eşbaşkan Adayı Cevdet Konak. 15 mahalleyi karış karış gezdiklerini, birçok kurumla görüştüklerini anlatıyor. Az konuşma ve çekingenlik her yerde olduğu gibi Gazi’de de hakim. Konak, mahallenin çok bedel ödediğini, çok zulüm gördüğünü ama duruşundan vazgeçmediğini anlatıyor. Bir başka partili, “İstanbul’da eceliyle ölmemiş insan sayısı en çok bu mezarlıktadır” diyor. Böylece, ülkenin her yanında olduğu gibi sandıkta kararlılık-sokakta çekingenlik ikilisi ortaya çıkıyor.
Bir de medya sorunu var tabii. Ana akım medya HDP’yi o kadar yok sayıyor ki, yurttaşların birebir bilgilendirme dışında bir şey öğrenme kanalı kalmıyor. HDP İlçe Eşbaşkanı, “7 Haziran’da iyiydi. Biz yatsak bile vatandaş medya üzerinden bilgi alıyordu ve bu da bizi tembelleştirdi aslında. Şimdi artık, her yerde birebir ulaşınca seni tanıyor insanlar” diyor. Hala bazı evlere, kahvelere gittiklerinde insanların “bizim adayımız mı var” diye sorduğunu anlatıyor; çünkü özgür basın dışında kanallar kurumuş halde. Buna karşın HDP’de Kars’tan Gazi Mahallesi’ne kadar her yerde gazete konusundaki eski refleksini yitirmiş durumda. Birçok yerde gazeteyi görememek üzücü.
Sonuç olarak, Sultangazi’de de, GOP’ta da, Bağcılar’da ve belki de her yerde, tahminlerde bulunmak kolay değil. Eski seçimlerin rakamları umutsuzluk verici gibi görünüyor ama kriz sonrasında yurttaşın kafasında ne değiştiğini bilmek zor. Krizin sahadaki politik davranışları nasıl etkilediği bir muamma; çünkü bu durum rasyonel ölçülerle anlaşılamıyor. Bu kadar ağır koşullarda durumun değişmesi gerekir diye düşünüyoruz belki ama süreci aslında ‘alternatifsizlik’ faktörü belirliyor. Hangi ilçeye ayak bassan yolsuzluk, hırsızlık söylentileri akıyor ama bunların politik tercihleri ne kadar değiştireceği meçhul.