13 Nisan akşamının geç saatlerine doğru İran’dan İsrail’e çok sayıda silahlı İHA veya değişik füze saldırısı düzenlendi. İran saldırılarının misilleme amaçlı olduğunu açıklıyor. Misilleme, 1 Nisan günü İran’ın Şam Elçiliği’ne yapılan hava saldırısına cevaptır. Saldırıda ikisi general olmak üzere toplam yedi kişinin öldüğü açıklanmıştı. O yüzden İran’ın İsrail’e dönük böyle bir misilleme yapacağı günlerdir bekleniyordu. Yine Irak ve Ürdün hava sahalarını uçuşlara kapattıklarını açıkladılar.
Ürdün üzerinde kimi İran İHA’ların hava savunma sistemleri tarafından düşürüldüğü bildiriliyor. Ayrıca Irak ve Suriye sınırında ABD ve İngiliz uçaklarının da İHA’ları vurduğu belirtiliyor.
Saldırı başta ABD olmak üzere AB ülkelerinden İsrail’e destek açıklamaları yapıldı. ABD’den her şart altında İsrail’e desteğimiz tamdır açıklaması geldi.
Beklenen saldırılar üzerine dünya gündemi yeniden Ortadoğu’ya döndü. Savaşın seyri nasıl olacak, İsrail misillemeye nasıl karşılık verecek, savaşa değişik güçler veya devletler dahil olacaklar mı, nasıl dahil olacaklar? Beklenti savaşın daha çok tırmandırılmayacağı, İran ve İsrail arasında karşılıklı kimi salvolar üzerine çatışma ve saldırıların duracağı şeklindedir. Hiçbir gücün savaşı sürmesinden yana olmadığı, buna hazır olmadıkları, savaşın yaratacağı yıkımı göze almayacaklarıdır. Kısaca karşılıklı kimi misillemeler ile dinileceği beklentisi yüksektir.
Savaş gerçekten tırmanmayacak mı? Bu ne kadar mümkün olabilir, bölge ve dünyanın konjonktürü bu beklentinin gerçekleşmesine hangi oranda fırsat verir veya vermez?
Soruları çoğaltmak olasıdır. Belki geçici bir süre karşılıklı misillemelerin önüne geçilebilir. Ancak kalıcı bir çatışmasızlık durumuna geçilmesi güçtür.
Reel sosyalist sistemin çözülüp dağılması sonrası yaşanan sürece kabaca bakmak sakinliğin istisnai olduğu, çatışma ve savaşların daim olduğu görülecektir. 1991’de Birinci Körfez Savaşı’yla 3. Dünya Savaşı’nın perdesi açıldı. PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük devletler arası komplo, 11 Eylül İkiz Kuleler’e yapılan saldırılar, Afganistan ve Irak işgalleri, Suriye, Yemen gibi devam eden savaşlar ve başka gelişmeler, en son İsrail-Filistin geriliminin işgale dönüşmesi gidişatın bir sakinliğe dönük değil, savaş ve çatışmaların değişik çap ve kapsamda daha çok derinleşerek süreceğidir.
Savaş sadece Ortadoğu’yla da sınırlı değildir. Rusya-Ukrayna, Çin-ABD ve müttefikleri arasındaki gerilimler gibi daha değişik sorunlar sıralanabilir.
Gelen bilgilere göre İran’ın misilleme saldırılarını büyük oranda tamamladığı söyleniyor. İran “tamam” dese bile İsrail ne yapacak, misillemeyi sessiz karşılayacak mı, yoksa karşıt misillemede mi bulunacak? Olası misillemeyi hangi kapsamda yapacak, buna İran’ın tepkisi nasıl olacak? Sorular yeni sorulara yol açıyor.
Şu tespiti yapmak uygun olabilir: Merkezi kapitalist sistem bünyesindeki sağlık sorunları öyle bir boyut kazanmıştır ki, kendini tedavi etmesi ve sağlığına kavuşması olanağı kalmamıştır. Bu da daima çatışma ve savaş üretiyor. Ürettiği krizleri yönetme yeteneği de çok daha fazla olanaksız hale gelmiştir. Kapitalist modern yaşam insanı, krizlerin temel zemini haline çoktandır ulaşmış durumdadır. Toplumsal sorunlara çözüm bulma olanağı kalmadığı gibi daha da derinleştirme karakteri kazanmıştır. Hemen her şeyi içine çekerek kara deliklerin yutması gibi öte işlevi kalmamıştır. İnsanlığa zulüm dışında verebileceği hiçbir şeyi yoktur kapitalizmin.
Kapitalist sistem sınıflı sistemlerin son temsilcisi olarak aşılmanın ötesinde bir alternatifi yoktur. Bu aşılma da ancak yeni bir modernite ve modelle olanaklıdır. Demokratik modern yaşam ve demokratik ulus paradigmasıyla bu olanaklıdır. Filistin sorunu da İsrail veya Musevilik, Hristiyanlık, Müslümanlık ilişkileri de bu kapsam içinde gerçek anlamda birbirlerini tanıma anlayışı ve ortak yaşam yaklaşımıyla aşılabilir.
Yine Kurdistan sorunu da bu bağlam içinde çözülebilir. Kürtler için son gelişmeler hem çözüm seçeneğinin fırsatını arttırıyor hem de riskleri fazlasıyla yükseltiyor. Son seçimlerle önemli bir ivme kazanıldı. Birlik olmak en temel ihtiyaç olarak öne çıkıyor. Yine tecridi kırmak ve tümüyle aşmak demokrasi ve özgür yaşamın önünü açacaktır.
Kürtlerin birliğe ve özgürlüğe giden yolculuğu, bölge sorunlarının çözümünü de kolaylaştıracaktır. Halklarla ortak yaşamın şartlarını hazırlayıp kapitalist baskı ve sömürüyü aşmada önemlice mesafe katedilebilir.