İspanya’da algılar yerine olguların öncelenmesiyle çıkan tablo hem siyaset hem halklar için bir milat olabilir. Ortaklaşılan programa göre Katalonya’nın özgürlüklerini istedikleri için hapse atılanlar bırakılacak. ‘Bask ulusu’ tanınacak. Kadın-erkek eşitliği yasası çıkacak. Artan konut sorunu çözülecek
Mehmet Ali Çelebi
İspanya egemenleri yıllar boyu Basklıları, Katalanları, Kanarya Adaları’ndaki Guancheleri katlederek varlıklarını sürdürür. Kimi dönem faşist ülkelerin savaş uçakları ve askeri birliklerinden de destek alır.
Adolf Hitler yönetimindeki Nazi Almanya’sı, Benito Mussolini yönetimindeki faşist İtalya, sol hükümet kuran cumhuriyetçileri devirip General Francisco Franco’yu iktidara taşımak için İspanya yönetimindeki cumhuriyetçileri hedefe koyar. Ardından Naziler, Condor Lejyonu’nu, İtalya da faşist lejyonunu gönderir, Franco’ya silah-mühimmat desteği sağlanır. Almanya ve İtalya uçaklarla Katalonya ve Bask kentlerini bombalar. Dünya faşist dayanışmasıyla yapılan bombardımanları izleyecektir. Faşist İtalya-Mussolini yönetiminin savaş uçakları 16-18 Mart 1938’de Katalonya’nın başkenti Barcelona’yı bombalar. Bask Ülkesi’nde (Euskal Herria) bulunan Guernica gibi kent ve kasabalar da yine Franco güçlerine destek için Nazi Almanya’sı uçakları tarafından bombalanır. Kolektif cezalandırma zihniyetiyle siviller katledilir. Resmin virtüözlerinden Pablo Picasso katliamın olduğu kentin çığlığı için yaptığı tabloya “Guernica” adını verecektir. 1997’de Almanya Cumhurbaşkanı Roman Herzog, Bask Ülkesi-Guernica’nın bombalanması nedeniyle resmen özür dileyecektir.
İtalya ve Nazi Almanya’sı faşist yönetimlerinin İspanya’da cumhuriyetçi yönetimi devirip Franco’yu iktidar yapmak için asker-silah göndermeleri, savaş uçaklarıyla bombardıman yapmalarını dönemin aktörleri-devletleri nasıl göz yumduysa bugün de Filistin-Gazze, Kuzey ve Doğu Suriye’yi, Ukrayna-Kırım, Yemen, Dağlık Karabağ, Irak, Libya gibi coğrafyaları bombalayanları, kentleri ele geçirenleri dünyanın izlemesi dikkat çekiyor. Göz yummayla Mussolini ve Hitler’in politikaları sahte bayrak operasyonuna dönüşüp Polonya, Avusturya işgalleriyle alevlenip on milyonlarca kişinin ve ekolojinin ölümüne neden olan II. Dünya Savaşı’na evrilmişti. İspanya 2023 itibariyle kabuklarını kırıp şoven, ırkçı, asimilasyoncu bagajlarını atmaya çalışıyor.
İspanya’da yapılan erken parlamento seçimlerinin ardından hem ülke tarihi hem Avrupa tarihi için bir ilk yaşandı. Algılar yerine olguların öncelenmesiyle çıkan tablo hem siyaset hem halklar için bir milat olabilir. Yeni hükümet için yola çıkan Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ile parlamentoları ve bayrakları olan otonom Bask, Katalonya, Galiçya ve Kanarya Adaları’ndaki bağımsızlık isteyen partiler arasındaki tarihi konsensusun geometrisinden önce İspanya siyasetinin anatomisine bakalım.
17 özerk bölge parlamentosu
Meşruti monarşi ile yönetilen İspanya’da 17 özerk yönetim parlamentosu bulunuyor. Bu özerk bölgeler: Aragon, Asturya, Bask Ülkesi, Balear Adaları, Endülüs, Extremadura, Galiçya, Kastilya-La Mancha, Rioja, Madrid, Murcia, Navarra, Kanarya Adaları, Kantabriya, Kastilya-Leon, Katalonya (Katalunya) ve Valencia. Ceuta ve Melilla da özerk şehirlerdir. İspanya’da merkezi parlamento seçimleri 4 yılda bir yapılıyor. İspanya Senatosu’nda 266 sandalye var. 208’ini halk seçiyor, 58 sandalyeyi otonom bölgelerdeki yasama organları atıyor. Temsilciler Kongresi ise 350 üyeli. Hükümeti tek başına kurabilmek için bir partinin en az 176 sandalye alması gerekiyor. 15 milletvekili kazanan parti grup kurabiliyor.
Ülkede genel olarak iki parti sistemi yerleşmiş durumda. Ya Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ya da merkez sağcı olan Halk Partisi (PP) birinci olup tek başına ya da koalisyon oluşturuyor.
Bugün İspanya’da özerk yönetimlerin olduğu, tarih boyunca Krallık ve Franco diktatörlüğü baskısı altında kalan, katliamlara uğrayan kentler yeni bir eşikte.
PSOE-PODEMOS koalisyonu
İktidarda 2020’den beri PSOE-PODEMOS koalisyonu var. PODEMOS’la (Yapabiliriz) koalisyon nasıl mayalanmıştı? Bu Franco’nun 20 Ekim 1975’te ölmesi sonrası demokratikleşme adımları kapsamındaki çok partili hayatta ilk koalisyon oldu. PODEMOS yeni parlıyordu. Yunanistan’daki partiler sistemini altüst eden SYRİZA (Synaspismos Rhizospastikis Aristeras-Radikal Sol Koalisyon) ile yükselen sol rüzgarla birlikte İspanya’da da Arap Baharı’nın ilk döneminde İspanya’da da adaletsizliklere, yolsuzluklara, işsizliğin önlenmemesine, gelir dağılımı adaletsizliği semptomlarına karşı yapılan protestoların hareketlendirdiği sokakların enerjisinin örgütlü hale getirilmesiyle doğan PODEMOS rüzgarı esmişti.
Self-determinasyon hakkı, askeri sömürü aygıtı NATO’dan kopuş, dış politikası ve savunması bağımsız bir Avrupa Birliği oluşturma, yoksulluk ve yolsuzluk sisine karşı eşitlik geometrisi oluşturma hedefli bir parti olarak doğan PODEMOS birinci parti olamamıştı. Fakat eşitlik zeminli siyaset argümanlarıyla dengeleri değiştiren PODEMOS, 20 Aralık 2015 parlamento seçimlerine yüzde 20.65 oyla PP ve PSOE’den sonra üçüncü parti olmuştu. 10 Kasım 2019 erken seçimlerinde ise 35 sandalye alan PODEMOS, 120 sandalye ile birinci olan merkez soldaki PSOE ile koalisyon kurmuştu. Francisco Franco diktatörlüğü yıkıldıktan sonraki ilk koalisyondu bu. 2019’da 176 sandalyeye ulaşılmadığı için “dışarıdan” Katalonya üzerindeki baskıların kaldırılmasını isteyen, Katalonya’nın bağımsızlığını savunan Katalonya Cumhuriyetçi Solu (ERC) ile Bask bölgesinin bağımsızlığı için mücadele eden Euskal Herria Bildu (EH Bildu) ittifakı desteğiyle hükümet kurulmuştu.
PODEMOS’un yelkenleri doldurup seyir aldığı dönemdeki Yunanistan’a bir parantez açılabilir: Yunanistan’da çok sayıda sol oluşum 2004’te bir ittifak mayaladı. Bu ittifak girdiği seçimlerde neoliberal politikalara, IMF’in kemer sıkma politikalarına, özelleştirmelere karşı bayrak yükselterek toplumsal hakları, bireysel hakları tırpanlayan anti-terör yasalarının değiştirilmesi, insan haklarının öne alınması çağrıları yapıyordu. Mecliste 2004’te 6 sandalye alarak parlamento kürsüsüne ulaştı. Yoksullara elektrik, ısınma, ulaşım hizmetinin ücretsiz verilmesi, ihtiyaç duyanlara kira desteği sağlanması, dar gelirlilerin borçlarının silinmesi, zenginlerin kazancının vergilendirilmesi, demokratik standartların katılımcılıkla yükseltilmesi hedefiyle sol ittifak Mayıs 2012’de SYRİZA olarak partileşti. 17 Haziran 2012 genel seçimlerinde yüzde 29.7 oy alan Yeni Demokrasi’nin (ND) ardından yüzde 26.9 oyla ikinci oldu, 25 Ocak 2015 seçimlerinde de yüzde 36.29 ile birinci oldu. Yunanistan Komünist Partisi’nin gençlik yapılanması tecrübesiyle SYRİZA Lideri olan Aleksis Çipras-Alexis Tsipras hükümet kurdu.
Tarihi dönemeç
İspanya’ya dönersek merkez soldaki PSOE’nin domine ettiği hükümetin görev süresi 2023 sonunda dolacaktı. Ancak 28 Mayıs 2023’te 17 özerk yönetimin 12’sinde ve belediyelerde yapılan seçimlerde PSOE lideri olan Başbakan Pedro Sanchez oy kaybetti. PP bu seçimlerde PSOE’nin elindeki 10 özerk yönetimden 6’sını aldı. Başbakan Sanchez de erken seçim yapılması kararı aldı. 23 Temmuz 2023 tarihinde yapılan seçimde kimse tek başına hükümet kuracak sayıya ulaşamadı.
İspanya’da sözler tutulursa tarihi bir dönemece varabilecek, gelecek için etkisi yüksek kaldıraca dönüşme potansiyeli olan 23 Temmuz 2023’teki erken parlamento seçimlerine geçebiliriz… 2023’te oylarını artıran PP 137 (PP, darbe ve katliamlarla anılan diktatör Francisco Franco’nun artıkları tarafından kurulmuştu), PSOE 121, faşist VOX 33, PODEMOS’tan koparak Nisan 2023’te kurulan Yolanda Diaz liderliğindeki Sumar’ın İspanya Komünist Partisi ile yaptığı ittifak 31 sandalye, Katalonya Cumhuriyetçi Solu (ERC) 7, Carles Puigdemont liderliğindeki Katalonya İçin Birlik (Junts per Catalunya-JxCAT) 7, Bask Ülkesi’nden Euskal Herria Bildu (EH Bildu) 6, Bask Milliyetçi Partisi (PNV) 5, Galiçya Milliyetçi Blok’tan (BNG) 1, Kanarya Koalisyonu (CC) 1 sandalye aldı. (Liberalizme karşı duruş sergileyen solcu Sumar’ın içinde Birleşik Sol, İspanya Komünist Partisi, Mas Madrid, Compromis, En Comu Podem gibi çok sayıda parti var)
PP Lideri Alberto Nunez Feijoo hükümet kurma denemesinde güvenoyu alamayınca İspanya Kralı VI. Felipe, 2019’dan beri PODEMOS ile koalisyonun başbakanı olan PSOE Lideri Pedro Sanchez’e verdi.
176’yı bulmak için Bask, Katalan ve Galiçya’nın bağımsızlığı için mücadele eden partilerin de desteği gerekiyordu.
Sanchez, ilk kez seçimde boy gösteren Sumar (Katılım) ve Katalonya Cumhuriyetçi Solu ve Katalonya İçin Birlik, Bask’taki EH Bildu, PNV ve BNG ile koalisyon kurmada anlaşarak demokratikleşmenin kapısını açtı.
Eğer sol bazı ortak paydalarda buluşup hükümet kuramasaydı ya yeniden seçime gidilecek ya Franco dönemi sonrası en ırkçı hükümet kurulacaktı.
PSOE ile ERC ve Junts per Catalunya-JxCAT arasındaki protokolde af yasasıyla Katalanların hapisten çıkarılması ve Katalonya Özerk Yönetimi’ne ekonomik ayrıcalıklar tanınması, borçların bir kısmını Madrid’in ödemesi var.
Bask’taki EH Bildu ve PNV ile protokollere göre de “Bask ulusu” tanınacak, Bask’taki sosyal güvenlik hakları arttırılacak, Basklı polis biriminin yetkileri artırılacak.
4 yıllık genel hedefler
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’in açıkladığı hedefler özetle şunlar: Katalonya’nın özgürlüklerini istedikleri için hapse atılanların af yasası ile serbest bırakılması. İspanya genelinde istihdamı insanca yaşam ölçüleriyle artırmak. Artan konut sorununu çözmek. Kadın-erkek eşitliği yasası ve kadına yönelik şiddete karşı yasa çıkarmak. Kırdan kentlere göçü durdurmak için az gelişmiş yerlere yatırım yapmak. Sosyal koruma imkanlarını geliştirmek. Kamu hizmetlerinde kaliteyi artırmak. İklim kriziyle mücadele ve ekolojik denge için projeler üretmek. Dijitalleşmeyi geliştirecek adımlar atmak. Filistin’i devlet olarak tanımak.
Faşist VOX’un girişimleri
16 Kasım 2023’te İspanya Parlamentosu’ndaki güven oylamasında hükümet resmileştirilecek. Ancak faşist VOX Partisi’nin lideri Santiago Abascal, Katalanları “terörizm” ile özdeşleştirip af yasası çıkarmaya karşı kampanya yürüttü. VOX ve Franco döneminin zihniyet kodlarından tam olarak kurtulamayan PP’nin yönlendirmesiyle ırkçı politikaların sürmesini isteyenler günlerce Madrid, Barcelona gibi yerlerde gösteriler yaptı. VOX ve PP yanlıları PSOE binaları önünde “Sanchez hapse”, “Puigdemont hapse” sloganları ile gözdağı verip koalisyonu berhava etmeye çalıştı. Faşist VOX Partisi, sendikalardan greve gitmelerini de istedi.
Bağımsızlık referandumu sonrası
Siyasilerin bırakılmasından, siyasetin, sosyal yaşamın demokratikleşmesinden korkuyorlar. Hatırlarsak İspanya’nın tutuklamaya çalıştığı Katalonya Özerk Hükümeti eski Başkanı Carles Puigdemont ve ekibi, 1 Ekim 2017’de Bağımsızlık Referandumu yaptırınca Madrid yönetiminin hışmına uğramıştı. Referandumdan yüzde 91.96 “bağımsızlığa evet” oyu çıkmıştı. Polis ve yargı Katalan siyasetçilerin peşine düşmüş, yakalananlar “devletin kurumlarına itaatsizlik”, “isyana teşvik” gibi suçlamalarla hapse atılmıştı. Carles Puigdemont, Brüksel’den dönmediği için hapse atılamamıştı. Hapiste bulunan yüzlerce Katalan siyasetçinin yeni hükümetin düzenleyeceği af yasasıyla çıkması bekleniyor.
Türkiye’deki muhalefet ve Kürtler
Ekim 2023’te Türkiye’de aydınlar da “Barışa Çağrı Deklarasyonu”nu imzalayıp barış, kardeşlik, iş, ekmek ve özgürlüklerin sağlanması için savaş politikalarına son verilip Kürt meselesinin çözülmesi gerektiğine dikkat çekmişti. Muhalefetin emperyal konseptlere karşı ezilenlerin yanında olmaması durumunda Ortadoğu halklarına barış ve demokrasi gelmeyeceği vurgulanmıştı.
Bağlarken can alıcı soru şu: Türkiye’de AKP-MHP iktidarı, işi alt mahkemeler üzerinden sistemin en üst yargı organı Anayasa Mahkemesi’ni dahi işlevsizleştirip partisinin Disiplin Kurulu seviyesine indirgemeye, hiçbir denetim olmadan yasasız yönetme hevesine kadar vardırırken muhalefet Kürtlerle birlikte ne yapabilir? Türkiye’deki muhalefet, İspanya’daki gibi tecride son verip hapisteki Kürtleri, devrimcileri serbest bırakacak irade gösterebilir mi? Türkiye’deki muhalefet, Kürtlerin eşitlik talepleri konusunda müzakereler geometrisi oluşturabilir mi?
Kürt meselesi çözümsüz kaldıkça askeri zihniyet, askeri harcamalar ve baskı mekanizması; siyaset, yargı, eğitim, üniversite, sendika, spor, edebiyat, sanat, sinema, tiyatro, işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımı, temiz şehirleşmeyi yani hayatın her alanını etkileyip toplumu zehirlerken toplumsal dinamikleri paralize ederken muhalefet İspanya’da merkez solun gösterdiği cesareti gösterebilir mi?
Kürtlerle birlikte yürüme cesareti, gerektiğinde Kürtlerle koalisyon kurma iradesi, barış ağacına can suyu verme cesareti ortaya konabilecek mi?
Aksi çözümsüzlük sürdükçe katmerleşen sorunlar yükü altında hem partilerin hem Ankara’nın dış politikası diken üstünde, uçurum kenarında kalacak. Bu da emperyal hevesli hegemon güçlerin etki alanında yeni nesiller için heba edilen gelecek demektir.