Antikapitalist Müslümanlar’ın 1’inci İslam ve Sol Çalıştayı’nda konuşan Prof. Dr. Tayfun Atay, kendi kuşağı döneminde dinin Marks’ın ‘Din, halkın afyonudur’ sözü üzerinden ele alındığını ifade ederek, ”Bu dönem aynı zamanda bizim Marks’a çok haksızlık yaptığımız bir dönemdi” dedi.
Antikapitalist Müslümanlar, Fatih’te bulunan İnşa Kültürevi’nde, 1’inci İslam ve Sol Çalıştayı’nı gerçekleştirdi. 2 gün sürecek olan çalıştayın birinci gününde konuşmacı olarak, ilahiyatçı İhsan Eliaçık, Prof. Dr. Tayfun Atay, Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu, Prof. Dr. Yüksel Taşkın, Prof. Dr. Zeki Kılıçarslan, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Hüda Kaya ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Abdullatif Şener yer aldı.
‘Farklı görüşten kesimleri bir araya getirdi’
Çalıştayın açılış konuşmasını yazar Lütfü Oflaz yaptı. Düşünceleri yaşam tarzları birbirinden farklı kesimleri bir araya getiren bu çalıştayın açılış konuşmasını yapmaktan onur duyduğunu belirten, Oflaz, Müslüman bir toplumda solun yaygınlaşmasını isteyenlerin Müslümanları dışlamaması gerektiğini ifade ederek, Müslümanlığın da sol gibi toplumculuğu öncelediğini söyledi.
Eliaçık: Silahlar konuşunca düşünceler göç ediyor
Daha sonra konuşan ilahiyatçı İhsan Eliaçık, ortamın gerildiği, insanların birçok fraksiyona ayrıldığı ve gerilime sokulduğu bir ortamda “İslam ve sol çalıştayı”nda bir araya gelip yüz yüze konuşmayı çok önemli gördüğünü ve bugün bu buluşmanın bile Türkiye’ye bir mesaj olduğunu ifade etti. Türkiye’de yaşayan insanlar olarak bir sükunet ortamı istediklerinin altını çizen Eliaçık, “Memleketin gerilmesini istemiyoruz. Çalışmalar yapıyoruz. Bir şeyler hakkında fikirler üretiyoruz ama ortam gerilince, silahlar konuşunca düşünceler göç ediyor. İnsanlar bir araya gelip konuşamaz hale geliyor. İnsanlar birbirlerine öfkeyle bakıyorlar. O zaman da fikirlerin çatışmasından hakikat ortaya çıkmıyor” dedi.
‘Sosyalizmden öğrenmişiz de İslam’a sokuşturuyor değiliz’
“Çağımızda sol fikirler diye bilinen emek, eşitlik, özgürlük, ezilenlerin yoksulların altta kalanların korunması kollanması ve insanların eşitliği fikri İslamiyet’e sonradan yamanan bir fikir değildir” diyen Eliaçık, şöyle devam etti: “Bizzat bu fikirler İslam’ın birinci dereceden temsili olan Kuran-ı Kerim-in özünde vardır. Ve bana göre Kuran-ı’n bundan başka davası da yoktur. Dolayısıyla ‘İslamiyet’e solculuk sokmaya çalışıyorlar. Kuran-ı Kerim-i komünist yorumluyorlar’ lafları tamamen boştur. Bedir ile Uhud savaşının ve Peygamberin Mekke’den Medine’ye göç etmesinin sebebi eşitlik meselesiydi. Peygamber dedi ki: ‘Köleliği kaldıracaksınız. Kabe’ye getirilen mallara el koymayacaksınız. Hepimiz Allah’ın önünde biriz ve eşitiz.’ Tevhit dediği de buydu. Tevhit Allah’ın birliği ya da soyut bir dava değildi. Yeryüzünde o günkü toplumda politik, siyasal ve sosyal bir davaydı. Şirk toplumunun sınıflara ayrılmasıydı. Zenginler, yoksullar, efendiler ve köleler denmesiydi. Şimdi bunları Batı Avrupa’daki Marksizm’den sosyalizmden öğrenmişiz de İslam’a sokuşturuyor değiliz. Ben diyorum ki bunlar İslam’ın özünde vardır.”
‘Din halkın afyonudur deyip işin içinden çıkıyorduk’
Daha sonra söz alan Prof. Dr. Tayfun Atay, kendisi ve kuşağının 1970’lerin ikinci yarısından geçtiğini belirterek, “O dönemde dine ilişkin sol ve sosyalist bağlam içerisinde olanlar dini Marks’ın ‘Din halkın afyonudur’ sözü üzerinden ele alıyordu. Bu dönem aynı zamanda bizim Marks’a çok haksızlık yaptığımız bir dönemdi. Çünkü biz Marks’ın ne dediğini yanlış anladık. O dönemde sosyalist literatürü ve sorunlu çevirileri çok anlamadan içselleştirme çabalarından uzak bir takım klişeler üzerinden arayışlarla sola yön vermeye çalışıyorduk” ifadelerini kullandı.
‘Marks’a yaptığımız haksızlığı fark ettim’
Böyle bir söylemin olduğu dönemde aynı zamanda çok çatışmalı ve kaosvari bir ortamın olduğunu hatırlatan Atay, o çevrede din deyince ‘din halkın afyonudur’ deyip işin içinden çıkıldığına dikkat çekti. Atay, ”Aradan geçen yıllardan sonra dindarlığın görünürlük kazanması, din antropolojisi üzerine çalışmam ve Türkiye’yi anlama isteği içerisine girdiğimde ve kaynakları daha detaylı okuduğumda Marks’a yaptığımız haksızlığı fark ettim” sözlerini kaydetti.
Marks’ın ‘afyon’ mecazı
Marks’ın bir din düşmanı olarak ortaya çıkmadığının altını çizen Atay, sözlerine şöyle devam etti: “Marks’ın afyon mecazı insanların gerçeği görmesini engelleyen bir şey değildi. Marks’ın afyondan kastı bir tür müsekkin yani bir anlamda aspirindi. Ama baş ağrısından çok ruhu iyileştirmek için kullanılan bir aspirindi. Marks için din, hayatta insanların içinde bulunduğu koşuları değiştiremediği noktada onlara direnç katan bir ağrı kesicidir.”
Marks’ın bu şekilde dine önemli bir anlam yüklemeye çalıştığını belirten Atay, “Bu işlevle dini anlamaya çalışıyor. Dine empatiyel hatta eleştirel sempatiyel yaklaşmıştır” ifadesinde kullandı. Marks’ın aynı zamanda yöneticilerin kendi iktidarını var etmek için dini işlevsel yönde kullandığını ve dini bir kaynak olarak kullandığını da sözlerine ekleyen Atay, “Hem ezilenler hem de yönetenler açısından din işlevsel olarak ortaya çıkıyor” dedi.
Kaya: Dini kavramlar çarpıtıldı
Atay’dan sonra söz alan HDP Milletvekili Hüda Kaya da, Türkiye gündeminde ilk defa böyle bir konunun tartışıldığını ve buna çok ihtiyaç duyulduğunu dile getirdi. “Önce hangi din diye başlarsak” diyen Kaya, şunları dile getirdi: “Kuran-da geçen kavramlar yüzyıllar içerisinde çok ciddi anlamda tahrifata uğramıştır ve çarpıtılmıştır. Kuran’daki kavramlar bugün ‘Müslümanım, muhafazakarım’ diyen insanların dilinde, gündeminde yoğun bir şekilde kullanılır, istismar edilir. Bu sadece Türkiye’nin sorunu değil. Bu problemler son 16 yılda gelişen problemler de değil. Yüzyılların getirdiği virüslü bir zihniyetin bugün başımıza bela olmuş sonuçlarıyla karşı karşıyayız. Örneğin; kafir, müşrik gibi kavramlar Kuran’da kullanıldığı şekliyle İslam dünyasında kullanılmıyor. Kafir deyince dinsiz, ateist zannediyorlar ama hayır değil. Bütün bu ithamların tamamı dine inanan, dini yaşayan insanlar için ‘bunlar bizden sorulur’ diyen egemenleri ve bu zihniyete tabi olanları ifade eder. Öyle dinsiz imansızlar değildir bunların muhatapları”
‘Her şey tersine dönüştürüldü’
Şirk kavramının da bizzat dinden olan bir tanım olduğunu söyleyen Kaya, sözlerini şöyle tamamladı: “Bunlar din dışı olan tanımlar değildir. Din eğitimleri verilirken, maalesef çarpıtılan en önemli kavramlar bunlar olduğu için insanlara bir mantalite çarpıtılması yaşatıldı. Her şey tersine dönüştürüldü. Bizatihi dini içinden kavramlardır bunlar. Bu bağlamda din toplumsal, doğal, kurumsallaşmamış, markalaşmamış, iktidarcılığa ve tahakküme karşı insanlığın değişmez ortak evrensel ahlaki değerlerinin adıdır. Din yani inanç devrimidir.”
Soru cevap bölümüyle süren çalıştay yarın da devam edecek.
HABER MERKEZİ